Tüm ekonomik göstergeler Yeni Ekonomi Modeli diye sunulan garip uygulamaların; sermaye kesiminden yana, emek kesiminin aleyhine sonuçlar verdiğini, gelir ve servet dağılımı adaletsizliklerini daha da keskinleştirdiğini gösteriyor. Üstelik ihracatta rekabet gücünü artırma, cari fazla verme iddiaları da boş çıkmış görünüyor.

Ekonomi kimi güldürüyor?
Fotoğraf: AA

Ekonomi tartışılırken cari açığın durumu, uluslararası rezervlerin seyri gibi bazı teknik göstergelere ister istemez biz de başvuruyoruz. Ancak ekonomi yönetiminin ana amacı yurttaşların yaşam düzeylerini artırmak olmalıdır. Ne yazık ki ülkemizde aksine korkunç bir fakirleşme söz konusu. Bu durumu istatistiklere başvurmaya bile gerek kalmadan, kendi geçim durumumuzdan, çevremizdekilerin şikâyetlerinden, marketlerde insanların temel ihtiyaç maddelerini dahi en küçük ölçeklerde satın alışından da gözlemlemek olanaklı. En son açıklanan TUİK verilerine göre işgücü ödemelerinin payının yüzde 26,3’e gerilemesinden de. Bu arada işletme artığı diye ifade edilen ifade edilen sermayenin payının yüzde 54.8’e yükselmesinden de.

İŞSİZLİK ARTIŞTA

Ücretlilerin gün be gün satın alma güçleri gerilerken işsizlik çift haneli oranlara demir atmış halde. Ekim 2022 itibarıyla işsiz sayısı 57 bin artarak 3 milyon 534 bin kişiye, işsizlik oranı yüzde 10,2’ye yükselmişti. İşin toplumsal cinsiyet boyutu da çok vahim. Kadınlarda işsizlik 72 bin artışla yüzde 13,3’e kadar çıktı. Böylelikle çalışma yaşındaki her 100 kadının ancak 30,8’inin işbaşı yapabildiği endişe verici bir durum ile karşılaştık. Genç nüfusta işsizlik oranı yüzde 28,6’ya sıçrarken, atıl işgücü olarak adlandırılan iş aramaktan umudunu kesenleri, tam zamanlı iş ararken kısmi zamanlı istihdam edilenleri de içeren geniş tanımlı işsizlik oranı yüzde 20,3 oldu. Ekonomiyi yönetenler çift haneli işsizlik oranlarını adeta bir kader gibi görürken bunu dert bile etmiyorlar. Maliye Bakanı Nureddin Nebati’nin ağzından borsanın üstün performansı övgüleri düşmüyor. Gerçekten de Borsa İstanbul rekor üstüne rekor kırıyor. Bu yazıyı kaleme alırken borsa, dolar bazında 2,87 cente kadar yükselmişti. 2022 başından alırsak artış 1,34 centten çıkışla yüzde 114’e ulaşmıştı. Bu bir yandan sözünü ettiğimiz şirket karlılıklarında sıçramanın, özellikle banka kârlarında patlamanın bir sonucu. Diğer yandan da tüm olanakları seferber ederek doları adeta sabitleme çabasının tetiklediği kaçınılmaz bir tepkinin yansıması. Döviz mevduatları, hatta kur korumalı mevduat cazibesini yitirince, zaten TL tasarrufları enflasyonun çok altında getiri sağladığı için rantiye kesimler borsaya yüklendiler. Endeks kendini yukarı attıkça, borsa yatırımı, “altına hücum!” misali, kendini doğrulayan bir kehanete dönüştü.

NEBATİ’NİN İFTİHAR KAYNAĞI BORSA

Borsada yatırımcı sayısı 3 milyonu geçse de, bu furyada yüzü gülenlerin oranı toplumun yüzde 5’ini bile bulmuyor. Bilindiği gibi faizleri zorlamalı biçimde tek hanelere indirme sonucu enflasyonu yenen diğer bir yatırım kategorisi de konut. En son açıklanan Merkez Bankası Konut Fiyat Endeksi 2022 Ekim itibarıyla konut fiyatlarının nominal olarak yüzde 188,2, reel olarak da yüzde 56,3 artığını gösteriyordu. İstanbul ve Ankara’da ise bu ortalamanın da üzerinde, yüzde 205 ve yüzde 194’lük daha keskin sıçramalar gözleniyordu. Bu durum başını koyacak bir evi bulunmayan dar gelirli kesimlere daha yüksek kiralar olarak olumsuz yansıyor.

Tüm ekonomik göstergeler Yeni Ekonomi Modeli diye sunulan garip uygulamaların; sermaye kesiminden yana, emek kesiminin aleyhine sonuçlar verdiğini, gelir ve servet dağılımı adaletsizliklerini daha da keskinleştirdiğini gösteriyor. Üstelik ihracatta rekabet gücünü artırma, cari fazla verme iddiaları da boş çıkmış görünüyor. Yılın ilk 10 ayında cari açık 38,1 milyar dolara çıktı. Yılı 45 milyar dolarla kapatması bekleniyor.

DURGUNLUK SİNYALLERİ

Bu arada ekonomide durgunluk sinyalleri de iyice belirginleşmeye başladı. Ekim ayı sanayi üretimi bir önceki yılın aynı dönemine göre sadece yüzde 2,5 artış gösterdi. Kasım ayı elektrik üretimi ise yüzde 8,2 geriledi. Kapasite kullanım oranı yüzde 75,9’a düşerken, PMI diye adlandırılan Satın Alma Yöneticileri Endeksi son 2 yılın en düşük düzeyi 45,7’yi gördü. Ekonomi büyürken, refahı gerileyen emekçi kesimlerin yavaşlayan bir ekonomide daha büyük bedeller ödeyeceği açık. Seçimler için son 6 aya girilirken muhtemelen halk kesimlerinin ağzına bir parmak bal niteliğinde adımlar atılacaktır. Son açıklanan kasım ayı bütçe gerçekleşmeleri ilginç bir gelişmeye işaret ediyor. 2022 bütçe açığı hedefi 278 milyar TL iken, bu rakam Eylül 2022 Orta Vadeli Programı’nda 461,2 milyar TL’ye kadar yükseltilmişti. Halbuki son verilen kasım ayında 108.3 milyar TL fazla verildiğini ve ilk 11 ayın açığının 20,4 milyar TL ile sınırlı kaldığını ortaya koydu.

Tüm bunlar bir erken seçim düşünülerek bu projeksiyonların yapıldığını, RTE’nin bu senaryodan vazgeçmesiyle bütçenin sıkı tutulduğu izlenimi uyandırıyor. Demek ki seçime yönelik harcamalara son düzlükte 2023’ün gelişiyle birlikte hız verilecek.

Ayrıca Avrupa’daki durgunluğun etkisiyle ihracatın duraklaması da iç talebe yönelmeyi zorunlu hale getiriyor. Dörtnala giden enflasyondan bir parça korunmak için çay, kahve, zeytinyağı gibi zorunlu tüketim maddelerinden beyaz eşyaya mobilyaya kadar alımlarını öne çeken orta sınıfların da barutu tükeniyor. O bakımdan ekonomi yönetiminin önünde, yavaşlasa da büyümeyi sürdürmek için kamu harcamalarına yüklenip talebi canlı tutmaktan başka çare görünmüyor.

Yurttaşlarımızın bu seçim rüşvetlerine aldanmamasını, AKP’ye sandıkta hak ettiği cezayı kesmesini diliyoruz. Ancak toplumsal muhalefete de başkanlık rejiminin emek karşıtı politikalarını teşhir etmek için büyük sorumluluk düşüyor.