Ahmet, Hakan’dan daha iyi geçecek

Abdurrahman, Dilipak’tan daha iyi geçecek

Aykut, Edibali’den daha iyi geçecek

Ebubekır, Şahin’den daha iyi geçecek

Devlet, Bahçeli’den zaten iyi geçiyor

Sincap rakundan daha iyi geçecek

Atı alan Üsküdar’dan daha iyi geçecek

İbrahim Sadri’den daha iyi geçecek

Mayıs Nisan’dan daha iyi geçecek

Instagram, Twitter’dan daha iyi geçecek

Haziran, Mayıs’tan daha iyi geçecek

Yüzükler, efendisinden daha iyi geçecek

Eti Pus, Çokomel’den daha iyi geçecek

Ali, Erbaş’tan daha iyi geçecek

mp3, wav’dan daha iyi geçecek

Maybach, Mercedes’ten daha iyi geçecek

Gemler, gemiciklerden daha iyi geçecek

Ay sonu, aybaşından daha iyi geçecek

Avro, Dolar’dan daha iyi geçecek…

***

Bu sırada… Lahmacun, Adana’dan

Adana, Urfa’dan daha iyi geçecek

Urfa, beytiden daha iyi geçecek ve

Yeliz, Ahmet Hamdi’den daha iyi geçecek

Stepne, üçüncü tekerlekten daha iyi geçecek

Mac OS, Windows’tan daha iyi geçecek

Cin, şeytandan daha iyi geçecek

Şeytan, Racır Rebit’ten daha iyi geçecek

Racır Rebit ise Miki Mavs’tan daha iyi geçecek

Miki Mavs, Kötü Kedi Şerafettin’den

Şerafettin, Ebubekir’den daha iyi geçecek

Sıddık, Beytülşebap’tan daha iyi geçecek

Beytülsebap ise Şapdülarap’tan daha iyi geçecek

Şapdülarap end yourtu bileym yu giv lave bed neymden daha iyi gececek (Bu sonuncusu bir Bon Jovi parçası, 90’larda popülerdi, belki bilmezsiniz)

***

Belki haberiniz yoktur diye bir kez daha yazayım. Yerli ve milli damadımız, liyakatin ülkemizde geldiği en üst seviye olan damatların damadı Berat Albayrak, Hazine ve Maliye Bakanlığı’ndan istifa etti: At izi it izine karıştı, Cenabı Allah sonumuzu hayreylesin! İstifanın Instagram platformundan yapılması gözlerimi yaşarttı açıkçası. Elinde o kadar gazete, televizyon varken, sen tut, daha bir iki gün önce 10 milyon lira ceza kestiğin sosyal medya platformu üzerinden çolak bir dilbilgisiyle, bir sürü yazım hatası dolu bir metinle istifa et… Olacak iş değil değil, burası Türkiye. Her şeyin mümkün olduğu, imkânsızın zaman aldığı, kargaların bile güldüğü her şeyin bir gün gerçeğe dönüştüğü, beraber kimlerrr kimlerle beraber nereden nereye geldiği belli olmayan bir güzel ülke.

Bu ülkede vatandaşsanız, her şeyinize karışan bir iktidar vardır. Şu saatte şunu yap, şu siteye girme, şurada dolaşma, haklarını isteme, gençliğini şöyle yaşa, en az şu kadar çocuk doğur, şu diziyi izle, bu diziyi izleme, şunu iç, bunu içme… Bu liste uzayıp gider. Ve işin en güzel kısmı her şeyde sana “Şöyle yap böyle yap” diyen iktidara “Yıllardır toplanan deprem vergileri nerede?” diye sorduğunda da cevap alamazsın. Ama sokakta yürürken “Özgürlük” diye bir bağır bakalım cevap ne kadar hızlı geliyor. Ülkedeki her şeye karışan ama hiçbir şeyden sorumlu olmayan, gerçeklikle alakası kalmamış, tamamen hayal dünyasında yaşayan, herkesin tek bir çift dudağa baktığı, tek fikirli, tek yönü, tek renkli bir yönetimde artık bakan mı istifa etmiş, görevinden af mı dilemiş, o kadar da şey etmemek lazım.

Bakanımın döviz fiyatlarını kontrol altına almaması, hatta milletle alay eder gibi “ben dövize bakmıyorum bile” demesi, yaşanılan ekonomik krizi “psikolojik” diyerek dalga geçmesi, nohut gibi terlemesi, gözlerini dakikada 120 kere kırpıştırması gibi nedenler, suyunun ısınmasında etken olmuş olmalı. Tabii para birimimizin erimesi, işsizlik falan filan gibi abartılı ve istenmeyen ve tamamen dış güçlerin üzerimizde oynadığı büyük oyunlar var. Bakan yokken döviz değer kaybediyor, yerine atama yapınca yeniden değer kazanıyor. O derece bir başıboşluk… Aslında kendi kendimize kalsak, derelerimizi topraklarımızı, ormanlarımız bir salsalar pırlanta gibi olacağız ama nedense olmuyor, olamıyor.

Nedense öyle bir yeriz ki isteyen istediği oyunu üzerimizde oynayabiliyor. Kimse de buna karşı gelemiyor. Sürekli oyun oynanıyor üzerimizde.

Vallahi de billahi de Lego gibi olduk.