Attila Aşut

yazievi@yahoo.com

Ekonomideki bozulmanın yansımalarını, politikacıların yeni söylemlerinde de görebiliyoruz…

CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, bir süre önce düzenlediği basın toplantısında, 16 maddelik “Buhrandan Çıkış” reçetesini açıklarken, ülkenin ekonomik durumunu şöyle tanımlıyordu: “Türkiye, ciddi bir ekonomik krizle değil ciddi bir ekonomik buhranla karşı karşıyadır.”

Birkaç gün sonra CHP Genel Başkan Yardımcısı ve Parti Sözcüsü Faik Öztrak da aynı vurguyu yineleyerek, “Türkiye’de ekonomik krizin ekonomik buhrana dönüştüğünü” söyledi.

Öyle anlaşılıyor ki CHP sözcüleri “buhran” kavramını “kriz”den daha ağır bir durumu belirtmek için kullanıyorlar.

Ekonomi literatüründe böyle bir ayırım var mıdır?

Fransızca kökenli “kriz” sözcüğü ile Arapça kökenli “buhran” sözcüğü” eşanlamlıdır.

Bu iki sözcüğün öz Türkçe karşılığı ise “bunalım” ve “çöküntü”dür.

“Türkiye ekonomisi derin bir bunalım geçiriyor” demek varken “kriz buhrana dönüştü” diyerek kavram kargaşası yaratmak doğru bir tutum mudur?

★★★

“EKSİ BÜYÜME”

Son zamanlarda duymaya başladığım ilginç kavramlardan biri de “eksi büyüme”

Türkçe Sözlük’te “büyüme”nin genel tanımı yer alsa da ekonomi bilimindeki karşılığı belirtilmemiş. Oradaki tanım “ekonomik büyüme”yi açıklamıyor.

Büyüme, üretim artışı demektir. Üretimin olabilmesi için tüketim gerekir. Sürdürülebilir bir büyüme ise kaynakların verimli kullanılmasına bağlıdır.

Büyüme hızı azalınca ekonomide duraklama olur, ülke darboğaza girer. Üretimin durması, ekonomide küçülmeye yol açar… Kapitalist ekonominin böyle bir döngüsü vardır.

Burjuva iktisatçıları ekonomik küçülmeyi gizlemek için “eksi büyüme” diye yanıltıcı bir kavram üretmiş!

Oysa “büyüme” ve “küçülme” kavramları karşıt anlamlıdır.

“Eksi büyüme” lafı o yüzden bir “oksimoron”dur!

“Küçülme” olumsuz bir kavram olduğu için Saray’daki ekonomi kurmayları da “eksi büyüme” demeyi yeğliyor.

“Eksi” falan da olsa “büyüme” iyi bir şeydir!

Neoliberal dayatmaların “dönüşüm”, orman yasalarının “reform”, vergi affının “yeniden yapılandırma”, zamların ise “güncelleme” diye yutturulduğu bir vurgun düzeninde ekonomik küçülmeye “eksi büyüme” denmesini de yadırgamamak gerekiyor!

★★★

“ZİMEM DEFTERİ”

CHP’li belediyeler, salgın günlerinde yoksul insanlara yardım amacıyla çeşitli kampanyalar örgütledi. Bu girişimler Saray’ı telaşlandırınca, İçişleri Bakanlığı eliyle engel üstüne engel çıkarmaya başladılar. Hepsi boşa çıkarıldı. Özellikle Ankara Anakent Belediye Başkanı Mansur Yavaş’ın yaratıcı yöntemleri başka belediyelere de örnek oldu.

“Komşunuzun veresiye defterini kapatma” girişimi de bunlardan biriydi. Mansur Yavaş’ın çağrısı büyük destek gördü ve on binlerce yoksulun bakkal borcu, iyiliksever insanlar tarafından ödendi.

CHP’li belediyelerin iyilik hareketini durduramayan AKP, bu kez taktik değiştirdi. Valileri, kaymakamları devreye sokarak “Vefa Destek Grupları” oluşturdu. Gaziantep Valiliği de Ankara Belediyesi’nin “Veresiye Defteri” girişimine öykünerek “borç ödeme” kampanyası başlattı. Ama adı benzemesin diye, mezardan Osmanlıca bir sözcük çıkarıp “Veresiye Defteri”ni “Zimem Defteri” yaptı!

“Zimem”, “zimmet”in çoğulu imiş. “Borç” anlamına da geliyormuş. “Zimem Defteri” ise borçların yazıldığı deftermiş… Osmanlı döneminde varlıklı kişiler, özellikle ramazan ayında kılık değiştirerek bakkala, manava gider, yoksulların borcunu kapatırmış…

Gaziantep Valiliği de bu Osmanlı geleneğine sarılmış…

Eh, AKP valileri Cumhuriyet kurumlarını örnek alacak değil ya, kendilerine yakışanı yapıyorlar.

Çelişkiye bakın ki, sözlüklerde bile yer almayan, anlamını kimsenin bilmediği böyle küflü kavramlarla halka dokunup “gönül belediyeciliği” yapıyormuş bu iktidar!

Güldürmeyin bizi!