Ekonomideki zayıf performansın Covid-19 salgınından kaynaklandığı söylenebilir. Birincisi, evet bu doğru. Ancak Hazine ve Maliye Bakanı Berat Albayrak’ın sürekli, “Türkiye’nin ekonomik göstergelerde pozitif ayrışan ülke olduğu” nutuklarını dinlemedik mi? Demek bu iddia doğru değilmiş.

Ekonomi yüzde 9,9 küçüldü

Türkiye ekonomisinin Nisan-Haziran 2020 dönemini kapsayan yılın ikinci çeyreğinde yüzde 9,9 küçüldüğü açıklandı. Bu yüzde 10’un az altındaki daralmayı değerlendirirken 2019’un 2. çeyreğinde de 2018’e göre ekonominin yüzde 1,7 küçüldüğünü, baz etkisinin daha da kötü bir istatistiğin ortaya çıkmasını engellediğini hatırlatmakta yarar var. Bir önceki üç aylık döneme göre ise mevsim ve takvim etkisinden arındırılmış rakamlarla yüzde 11 daralma yaşandığı görüldü. (Takvim etkisi o dönemde çalışılan günleri, mevsim etkisi ise iklim vb. nedenlerle yılın belli dönemlerinde ekonomik aktivitenin yavaşlamasını-hızlanmasını göz önüne alarak yapılan ayarlamayı ifade ediyor.)“ Çift haneli bir küçülme tablosu ortaya çıkmasın diye mi, Türkiye İstatistik Kurumu yüzde 9,9’da karar kıldı?“ sorusunun gündeme geleceğini tahmin edebiliyorum. Aynı kuşkuyu paylaşmakta birlikte elimizdeki verilerin de değerlendirmeye yeterince olanak verdiğini düşünüyorum.

SEKTÖRLER TEMELİNDE ÜRETİM

İş kolları temelinde bakılınca çalışma ortamı gereği pandemiden görece az etkilenen tarım sektöründe yüzde 4’lük bir büyüme dikkat çekiyor. Buna karşın sanayi faaliyetleri yüzde 16,5, inşaat yüzde 2,7, hizmetler ise yüzde 25 küçülmüş. Salgında aksine hız kazanan sektörler bilgi iletişim faaliyetleri yüzde 11, finans ve sigorta faaliyetleri ise yüzde 27,8 büyümüş.

HARCAMALARLA GSYH

GSYH’ye harcamalar temelinde baktığımız zaman ise hanehalkı tüketiminin yüzde 8.6, yatırımların yüzde 6,1, kamu harcamalarının ise yüzde 8 gerilediğini görüyoruz. Buradan kamunun yaptığı harcamaların daralmayı göreceli yumuşatıcı bir etki yaptığını söyleyebiliriz. 2020’nin ikinci çeyreğinde mal ve hizmet ithalatı yüzde 6,3, ihracatı ise yüzde 35,3 azalmış durumda. İhracat performansını turizmdeki keskin düşüşün iyice aşağı çektiğini biliyoruz. Yılın geri kalan bölümünde de turizmin canlanmasının olanaklı olmadığı ortada.

EKONOMİ NEREYE GİDİYOR?

Ekonomideki bu zayıf performansın Covid-19 salgınından kaynaklandığı söylenebilir. Birincisi, evet bu doğru. Ancak Hazine ve Maliye Bakanı Berat Albayrak’ın sürekli , “Türkiye’nin ekonomik göstergelerde pozitif ayrışan ülke olduğu” nutuklarını dinlemedik mi? Demek bu iddia doğru değilmiş. Gerçekten de OECD’nin açıkladığı 2020 2. Çeyrek rakamları üye ülkelerin bu dönemde yüzde 9,8 küçüldüğünü gösteriyor. ABD’de yüzde 9,5, Almanya’da yüzde 11,7, Japonya’da ise yüzde 10 daralma dikkat çekiyor. Türkiye’nin en fazla ihracat geliri elde ettiği avro bölgesinin ise yüzde 15 küçüldüğü görülüyor. Bu endişe verici istatistikler Fransa’daki yüzde 19, İtalya’daki yüzde 17,3 büzüşmenin bir sonucu.

İkincisi, Türkiye’nin ekonomiyi erken ve kontrolsüzce açarak ikinci dalgaya davetiye çıkardığı görülüyor. Son günlerde artan vaka ve ölüm sayıları yaz aylarında ekonominin ivme kazanmasının sonbaharla hız keseceği kaygısını güçlendiriyor V şeklinde büyüme iddiaları mesnetsiz görünüyor.

Üçüncüsü, ekonomi yönetiminin durgunluğu sosyal transferlerle değil, kredi büyümesiyle aşma stratejisi ciddi yanlışlar barındırıyor. Kamu bankalarının verdiği sübvansiyonlu konut ve taşıt kredileri desteklerin büyük ölçüde rantiye kesimlere yönlendirilmesine yol açtı. Önümüzdeki aylarda hem talebin gereksiz öne çekilmesinin, hem kamu bankası bilançolarının yıprandırılmasının, hem de enflasyonun azdırılmasının olumsuz sonuçlarını göreceğiz. Buna karşın büyük ölçüde işsizlik sigortası fonundan karşılanan, dolayısıyla bütçeye etkisi bulunmayan sosyal yardımların tutarı 29,7 milyar lirada kaldı. Bu GSMH’nin yüzde 0,66’sı tutarında çok yetersiz bir oran.

Dördüncüsü, Türkiye pandemiye zaten ekonomisi durgunluk içindeyken yakalandı. Yine dün açıklanan 2019 yılı GSYH kesin sonuçları nüfus artış hızının altında yüzde 0,9’luk bir büyümeye işaret ediyor. 2018-2020 aralığının yakın tarihte görülmemiş bir durumu, ortalama yurttaşın yaşam standardının gerilediği üç yıllık bir dönemi simgeleyeceği anlaşılıyor. İşsizliğin kol gezdiği, gelir ve servet dağılımının bunca bozuk olduğu bir ülkede yoksulların halinin daha da perişan olduğunu, AKP rejiminde hallerinde bir iyileşme beklenemeyeceğini belki söylemek bile gereksiz.