Ekonomide de polis devleti mi?

Türkiye polis devleti olma yolunda hızla ilerliyor. Polis devleti günümüzün devlet kuramlarında hukuk devleti karşıtı bir kavramdır.

AKP iktidarında var olduğu kadarıyla hukuk devleti, son İnfaz Yasası düzenlemesinde bir kez daha kanıtlandığı gibi, eridikçe eriyor, yerini giderek polis devletine bırakıyor.

Toplumun can derdine düştüğü, insanların yaşam savaşı verdiği bu karanlık günlerde bile, görülmedik baskı yaşanıyor. Halkın oylarıyla işbaşına gelmiş olan ve haklarında bir dava bile açılmadığına göre yaptıkları tamamıyla yasal olan kimi büyükşehir belediyelerinin çalışmaları FETÖ ya da PKK eylemleriyle eşitleniyor; eşitlenebiliyor!

Halkın seçtiği belediye başkanlarına karşı sergilenen bu tutum, seçim sonuçlarını hiçe sayan boyutuyla 23 Nisan’ın 100. yılında, ulusal egemenliğe gölge düşürüyor.

İKİ BÜYÜK GÖSTERGE

Ülkenin polis devleti olma yolunda hızlı gidişinin daha doğrusu götürülüşünün gerçekten iki göstergesi var.

Bunlardan ilki İçişleri Bakanı Soylu’nun istifasının kabul edilmemesidir. Sendikal hak ve özgürlükleri sınırlamada ustalaşan Soylu’nun, özellikle halkın seçtiği belediye başkanlarını görevden almada gösterdiği üstün başarı ve yine belediyelerin korona sürecinde bağış toplamalarından devlet içinde devlet olabileceği kaygısıyla işkilliyim dediği biliniyordu. İstifasının geri çevrilmesinin veciz gerekçeleri ile tamamlanan Soylu vazgeçilmezliği, gerçekte polis devletinin yerleştirilmekte olduğunun ötesinde bir saptamayı da hak ediyor: Soylu, eğer olağanüstü bir saray darbesi olmazsa, geleceğin AKP genel başkanıdır. İster veliaht deyin, isterseniz Batılı takılın ve prens deyin, bugünün ülke yönetiminin iki numarası ve geleceğin yöneticisi Soylu’dur. Birileri boşuna mı Ya Allah, Ya Süleyman çığlığı atarak intihar girişiminde bulundu?

İkinci büyük gösterge MİT’tir. Geçmişiyle ilgili kimi büyük soru işaretleri bir yana, MİT, geçenlerde Bağlıca-Ankara’da, yetkililerince Kale denilen bir merkeze yerleşti. En sonuncuları Barış Pehlivan ve Barış Terkoğlu olmak üzere dokunan her gazetecinin yandığı bu fiziksel kale son İnfaz Yasası değişikliğine gece yarısı yapılan bir polisiye ekleme ile tinsel(ruhsal) olarak da daha fazla korumaya alınarak güçlendirildi.

EKONOMİDE POLİSLİK

Geçen hafta Hazine ve Maliye Bakanı Berat Albayrak yaptığı açıklamada şöyle dedi: vatandaşların özel bankalarla yaşadıkları sıkıntıları biliyoruz. Bu asla kabul edeceğimiz bir şey değil. Bu konunun titizlikle üzerine gideceğimizin bilinmesini isteriz.

Oysa bankacılık kesimi ile ilgili üç yönetim kurumu var: Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurumu, Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası ve Tasarruf Mevduatı Sigorta Fonu. Eğer bankalarla ilgi sorun ya da sorunlar varsa, bunların çözüm yeri üst kurumlardır.

Bakanın, bankacılıkla ilgili kurumları hiçe sayarak onların görevlerini üstlenmesi, dahası bunu üzerine gideceğiz gibi polisiye önlemleri çağrıştıran bir tutumla yapması, sadece ekonominin de kalbi özelliği taşıyan bankaların, polisiye yöntemlerle düzeltilmek istendiğini gösterir. Eklemekte yarar var: Bakanın sopa gösterdiği özel bankaların çok büyük bir bölümü yabancı sermaye ortaklığıdır. Hiç unutulmamalı, bankacılığın uluslararası anlaşmalara dayalı bir boyutu da vardır. Kısaca bankalarla uğraşmak Polatlı’da soğan deposu basmaya benzemez.

Şu gerçeği ekonomi eğitimi almayanlar da bilir: sermaye ürkektir. Sizi, hukuka bağlı, açık ve dürüst bulmazsa terk eder. Hele en çok lazım olduğu Korona günlerinde kolayca uçar gider.

Ekonomide ikinci örnek Tarım ve Köy İşleri Bakanıdır. Kimi uygulamaları kamuoyunda tartışılan Bakan Pakdemirli, gıda ürünlerinin denetimini polisiye önlemlere indirgiyor. Bir taraftan hileli et, süt, bal gibi ürünleri üreten ve satanlara baskınlar yaparak göz açtırmadıklarını TV’ler aracılığıyla açıklıyor. Bir taraftan da Bakanlığının geçmişte 15 kez hileli ürün sattığını açıkladığı bir şirketin kurucusu Tarım Kredi Marketlere genel müdür atanıyor.

AKP, hem ekonomide hem de siyasette liberalizm ya da özgürlükçülük söylemiyle 2002’de iktidara geldi. Siyasette özgürlükçülüğü çoktan unutmuştu. Şimdilerde üstelik seçimle gelen belediyeleri suçlayarak halkın egemenliğinden uzaklaşan bir tutum sergiliyor ve öyle görünüyor ki polisiye tutumunu ekonomide de uygulama yolunda ilerliyor.