AKP ‘faiz lobisi’ söylemiyle bir yandan muhafazakâr kesimlerin rızasını alıyor, bir yandan da borç ekonomisinin çarklarını döndürüyor. Son 6 ayda halkın tüketici kredisi borcu 402 milyar liradan 471 milyar liraya yükseldi

Ekonomide düşük faizli ‘yalancı bahar’ dönemi

Ozan GÜNDOĞDU

Faiz lobisi söylemi ilk olarak 2013 yazında dönemin başbakanı Tayyip Erdoğan tarafından dillendirildiğinde, dünya piyasalarındaki temel gündem Amerikan Merkez Bankası’nın (Fed) faizleri artırıp artırmayacağıydı. Erdoğan ise izleyen dönemlerde bu söylemi hem muhafazakar seçmenini tahkim etmek hem de borç ekonomisini sürdürebilmek için sürekli kullandı. Geniş ve muhafazakar toplum kesimleri, islam dininin faize mesafeli duruşu nedeniyle bu söylemi benimsedi. Öte yandan bu söylemin ve düşük faiz politikasının vardığı sonuçlar irdelenmedi.

Öte yandan gerek son aylarda Merkez Bankası’nın son 5 toplantıda politika faizini yüzde 24’ten yüzde 11,25’e indirmesi, gerekse Diyanet İşleri Başkanlığı’nın faize ilişkin fetvası konuyu yeniden gündeme taşıdı. 100 bin sosyal konut projesine başvuran bir yurttaşın Diyanet’e kredi kullanmam caiz mi sorusu üzerine caizdir cevabını alması ise çokça tartışıldı. Peki faiz düştükçe denildiği gibi faiz lobisi gerçekten kaybediyor mu? Düşük faiz kimin işine geliyor ve sürdürülebilir mi? Bu politikanın sonuçlarına mercek tuttuk.

► Düşük faiz borçluluğu nasıl etkiliyor?
Merkez Bankası Eski Başkanı Murat Çetinkaya’nın yerine 6 Temmuz gecesi hukuken sorgulanacak bir kararla Murat Uysal atandı. Bu tarihten itibaren yeni başkan Uysal’ın liderliğinde 5 Para Politikası Kurulu (PPK) toplantısı yapıldı ve faizler sert şekilde toplam 1275 baz puan düşürüldü. Peki düşük faiz özellikle tüketici borçluluğunu nasıl etkiledi? Merkez Bankası verilerine göre 6 Temmuz 2018 tarihinde 421 milyar lira olan tüketici kredisi borçları 1 sene sonra yani Uysal’ın atandığı 6 temmuz 2019'a kadar 402 milyar liraya geriledi. Zira yüksek faiz ortamında tüketiciler kredi çekmek istemedi. Ancak 6 temmuzda 402 milyar lira olan tüketici borçluluğu 10 ocak 2020 tarihi itibariyle 471 milyar liraya yükselmiş durumda. Başka bir ifadeyle sadece 6 ay gibi kısa bir süre içinde tüketici borçluluğu yüzde 17 oranında arttı.

► Kredi çeken tüketiciler ne yapıyor?
Tüketici kredilerine daha yakından mercek tutulduğunda faizler düşürüldüğünden beri tüketici boçluluğunda her ay düzenli bir artış gözleniyor. Artışın büyük oranda konut ve ihtiyaç kredilerinden kaynaklandığı da gözlenen bir diğer önemli veri. Öte yandan konut kredileri günün sonunda müteahhitlerin cebine giriyor ancak yurttaşlar ihtiyaç kredilerini ne için kullanıyor? Bunun için Türkiye İstatistik Kurumu’nun (TÜİK) perkakende satış istatistiklerine mercek tuttuk. Kredi hacminin bu denli arttığı dönemde sabit fiyatlarla perakende satış endeksi temmuzda 114,5 puandan kasımda 112,7 puana geriledi. Başka bir ifadeyle kredi çekildi ancak satışlar neredeyse artmadı, hatta sabit fiyatlarla azaldı. Aynı verilere göre kredi kartlarıyla internet üzerinden yapılan alışverişlerin endeks değeri ise temmuzda 155,7 puandan kasımda 309,7 puana yükselerek rekor bir artış kaydetti. Verilerin gösterdiğine göre ihtiyaç kredilerinin büyük çoğunluğu ya eski borçları ödemek için kullanılıyor, ya da kredi kartlarıyla internet üzerinden ihtiyaçların giderilmesini sağlıyor. Bu nedenle düşük faiz borç ekonomisinin sürmesi için elzem hale geliyor. Çünkü bu sayede banka bilançolarında ödenemeyen borçlar yeni borçlarla temizlenmiş oluyor, tüketim ise canlanıyor. Böylece ekonomi bir yalancı bahar yaşanıyor.

► Düşük faiz dövize ilgiyi nasıl etkiliyor?
2018 yazında yaşanan kur şokunun ardından faizlerin de yükselmesiyle beraber yurtiçinde yerleşik kişiler dövizlerini bozdurarak tasarruflarını liraya çevirdi. 2018’in yaz başında 200 milyar dolar seviyelerinde olan yabancı para mevduatları 7 Eylül 2018 tarihi itibariyle 182,6 milyar dolara geriledi. Aradan geçen süreçte gerek dolar kurundaki olumsuz beklentiler gerekse yerli para mevduatının faizinin düşmesiyle beraber ülkede dövize ilgi arttı. Murat Uysal’ın göreve başladığı hafta olan 6 Temmuz’da yabancı para mevduatı 216 milyar dolara kadar çıkmıştı. Aradan geçen 6 ayda bu tutar yüzde 5 oranında daha arttı. 10 Ocak 2020’de bankalarda toplam 226,2 milyar dolar yabancı para mevduatı bulunuyor. Bu tutar 2018 kur şoku öncesinde görülen seviyelerinde üzerinde ve aynı zamanda daha önce görülmemiş büyüklükte.

► Düşük faiz yatırımları artırıyor mu?
Faizlerin düşmesi beklendiği gibi yatırımların artmasına neden olmadı. Bankalardan çekilen krediler yeni yatırımlar yapmak için çekilen ticari krediler değil, daha çok konut, ihtiyaç ve taşıt kredilerinden oluşan tüketici kredileri. Uysal’ın göreve geldiği 6 Temmuz haftasında taksitli ticari kredi tutarı 294,6 milyar lira iken bu tutar 10 Ocak 2020 itibariyle 307,8 milyar liraya çıkmış durumda. Başka bir deyişle tüketici kredilerinin yüzde 17 arttığı dönemde ticari krediler sadece yüzde 4,4 oranında arttı. Üstelik artışın dayanağı da özel bankalar değil kamu bankaları. Aynı dönemde özel bankaların taksitli ticari kredi hacmi 98,8 milyar liradan 94,7 milyar liraya düşerken kamu bankalarının 137,2 milyar liradan 159 milyar liraya yükseldi.

***

Düşük faizle tüketici kredileri artıyor ancak bu krediler ya eski borcun ödenmesi için ya da temel ihtiyaçların karşılanması için kullanılıyor. Bu sayede banka bilançolarında ödenemeyen borçlar yeni borçlarla temizlenmiş oluyor, tüketim ise canlanıyor. Böylece ekonomide bir ‘yalancı bahar’ yaşanıyor

cukurda-defineci-avi-540867-1.