Siyasal nitelikte iki kurul var Anayasa’da; ama danışma niteliğinde: Milli Güvenlik Kurulu (md.118) ve Ekonomik ve Sosyal Konsey (md.166). Bakanlar Kurulu gibi karar alma yetkisi bulunan bütün ortak karar düzenekleri 2017 değişikliğinde tasfiye edildi.

Milli Güvenlik Kurulu (MGK), düzenli olarak toplanıyor; 2018’den bu yana, Anayasa dışı ve siyasal amaçlarla kullanılıyor.

Hiç toplantıya çağrılmayan “Ekonomik ve Sosyal Konsey (ESK) ise, “Ekonomik ve Sosyal Konseyin Kuruluşu, Çalışma Esas ve Yöntemleri Hakkında Kanun” (4641 sy./11.4.2001) ile kuruldu; 2010’da Anayasa güvencesine kavuşturuldu. Buna karşılık, 12 yıldır hiç toplanmadı. Yasal düzenleme öncesi ve sonrası, danışma niteliğindeki Konseyi Hükümetler sürekli toplarken, anayasalaşmasına öncülük edenler askıya aldı.” Geçen hafta, bu saptama ile birlikte, MGK’ye “ekonomik savaş seferberliği” üzerine bildiri yayımlatmayı eleştirdim (Bkz. ‘MGK, AKP sopası mı?’, 9.12.21).

ESK NEDİR?

Anayasa’ya göre; “Ekonomik ve sosyal politikaların oluşturulmasında Cumhurbaşkanına istişarî nitelikte görüş bildirmek amacıyla Ekonomik ve Sosyal Konsey kurulur.” (md.166).

Yasaya göre; “Bu Kanunun amacı, ekonomik ve sosyal politikaların oluşturulmasında, toplumsal uzlaşma ve işbirliğini sağlayacak, sürekli ve kalıcı bir ortam oluşturarak, istişari mahiyette ortak görüş belirlemek için oluşturulan Ekonomik ve Sosyal Konsey’in kuruluşunu, çalışma esas ve yöntemlerini düzenlemektir.” (4641 sy. K., md.1, 703 sy.lı KHK ile değiştirilmiş şekli).

Uzlaşma ve işbirliği, neden toplanmadığı bilinmeyen ESK görev ve yetkilerinin eksenini oluşturuyor: “Devlet ile toplumsal kesimler arasında ve toplumsal kesimlerin kendi aralarındaki uzlaşma ve işbirliğini güçlendirecek çalışmalar yapmak”.

TOPLANMASI NE SAĞLAR?

Toplanması, yürütme olarak Cumhurbaşkanı ve ilgili bakanlar ile meslek örgütleri ve demokratik kitle kuruluş temsilcilerinin buluşması anlamına gelir. Üretici ve emek güçlerinin katılımıyla, danışma niteliğinde de olsa, düzenli olarak toplanması, özellikle ülkenin içine sürüklendiği iktisadi bunalım döneminde ortak akıl düzeneğini işletme yolunu açabilir.

Her şeyin tepeden ve tek kişinin tercihleri doğrultusunda belirlendiği sürecin, diyaloga ve dayanışmaya doğru evrilmesi bile başlı başına bir güven ölçütüdür. Bu yöndeki adım, kurumlar, kurallar ve değerler üçlüsünde hukuka saygı yolunu açma umudu yaratır. Böyle bir umut, başlı başına toplumsal güven kaynağıdır.

TOPLANMAMASI…

Toplanmaması ne anlama geliyor?

•Anayasal kurumların ve kuralların işletilmemesi, saygı görmemesi ve haliyle ihlali konusunda süreklilik ve kararlılık,

•Ülke bekası bile, sistematik Anayasa ihlalini aşmaya yetmiyor olması,

•Üretici ve emekçi temsilcileri, danışma niteliğinde de olsa katılım süreci dışında tutma iradesi,
•Devlet temsilcileri, iktisadi ve toplumsal paydaşlarla yüzyüze gelmek ve onları dinlemek ten kaçınması ve muhatap bile almaması.

KORKU MU?

Meslek örgütleri ve demokratik kitle örgütlerini bir araya getiren ESK başkanlığını Cumhurbaşkanı yapacak olsa da, farklı görüş ve önerileri dinlemeye bile tahammülsüzlük, toplumun zinde güçlerinden korku göstergesi değil mi? İşverenlerin de dışlanması, ‘beşli çete’ adı verilen ayrıcalıklı takımı, örgütlü işveren temsilcilerinden ayrı tutmak anlamına gelmiyor mu?

ZİNDE GÜÇLER NEREDE?

Genel Başkan Sayın Kılıçdaroğlu başta gelmek üzere CHP, ısrarla ESK’nin toplanmasını istiyor.

Fakat, anlaşılır olmayan, işçi ve işveren sendikaları ile odaların ve üst örgütlerinin bu konuda seslerinin pek çıkmıyor olması!

OHAL, SAVAŞ DEMEKTİR

Gerekmediği halde Temmuz 2016’da ilan edilen OHAL, onarılması güç biçimde toplumsal barışı bozdu. Covid-19, sağlık OHAL’ni gerekli kıldığı halde ilan edilmedi. Şimdi ise, ESK’yi bile toplamaktan kaçınan ve Anayasa dışı yönetimi alışkanlık haline getiren bir yönetimin “ekonomik OHAL” ilanı, toplumu iç savaşa sürükler; bu nedenle, dillendirilmesi bile çok sakıncalı.