Şu an Arjantin’den sonra en çok IMF’ye gitme ihtimali olan, yani onun acı reçetesini uygulamak zorunda kalacak aday ülkelerden birisi de Türkiye gibi görünüyor

Ekonomist Mustafa Sönmez: Türkiye IMF’nin kapısını çalabilir

EKİN AKYAZ

Yeni kabinenin açıklanması, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın Merkez Bankası’nı kendisine bağlaması ve güven vermeyen yeni ekonomi yönetiminin ardından TL yeniden düşüşe geçti, dolar kuru 4,97 TL’ye kadar yükseldi. Enflasyon son 14 yılın zirvesine çıkarak yüzde 15’e fırladı. Kira, benzin ve gıda maddesi fiyatları el yakıyor. Her gün zam üstüne zam geliyor. Yabancı uzmanlar, nobelli iktisatçılar ve uluslararası derecelendirme kuruluşları yaklaşmakta olan krizin haberlerini verirken, konuttaki balon da patlamak üzere. AKP döneminin hızla yükselen işadamlarından Ali Ağaoğlu, “güneşli günlerin artık geride kaldığını” belirterek, borçlanmaya gideceğini, varlıklarının bir kısmını satacağını açıkladı. Ekonomist Mustafa Sönmez ekonomideki son durumu, olası krizi ve yeni ekonomi yönetimini değerlendirdi.

Faiz ve döviz artışı güvensizlikten
Döviz artışındaki etkenlerin en önemlisi güven meselesidir. Özellikle başkanlık, tek adam rejimi ve damada havale edilmiş para ve maliye politikası hem iç aktörlere hem de dış aktörlere güven telkin etmedi. Bu arada merkez bankasıyla ilgili bazı kararlar alınmış olması da iç ve dış ekonomik aktörleri rahatsız etti. Dolayısıyla hükümetin ilan edilmesinden sonra kurda da önemli artışlar oldu. Ama şunu unutmamak lazım, döviz fiyatını belirleyen şey sadece Türkiye’deki gelişmeler değildir. Dünyadaki gelişmeler de döviz fiyatını belirler. Yani Türkiye’deki gelişmeler son derece olumsuz seyretse de dünyadaki gelişmelerde de olumsuzluk olduğu takdirde, bir dengelenme olabilir. Nitekim dolar 4.90’ı görmüştü dün bugün tekrar 4.80’e gerilemiş vaziyette, bunda dünyadaki gelişmeler yani doların dünyada değer kaybetmiş olması, etkili oluyor. Ama en genelde söylenecek şey şu, tek adam rejimi güven telkin etmiyor.

Döviz krizi faiz kriziyle birleşti
Dolayısıyla da dışarıdan para girişi gerçekleşmiyor yeni açıklanan cari açık verileri Mayıs ayında hiç para girmediğini aksine para çıktığını gösteriyor, bu nokta çok önemli çünkü Türkiye ekonomisi ancak bu para girişi ile kendisini döndürebiliyor. Bu para girişi olmadığı takdirde tabi ki Türk Lirasına olan güven aşağıda ve dövize talep yüksek olduğu için döviz fiyatı artış gösteriyor. Bunu dengelemek için yapılan, faiz artışları sayesinde Türk lirasını cazip hale getirme stratejisi de sonuçta bir taraftan yüksek dövizli bir taraftan da yüksek faizli bir kıskacın içerisine ekonomiyi alıyor. Ekonomi zaten bir kıskacın içinde bundan sonra daha da kötü duruma gidebilir.
ekonomist-mustafa-sonmez-turkiye-imf-nin-kapisini-calabilir-486440-1.
En ciddi sorun büyük dış borç yükü
Dışarıdan yapılan analizler tespitler önemli ama bunlar bizim Türkiye’de de içeriden yaptığımız analizlerden farklı değil. Sadece önemli isimler söylediği için ilgi çekiyor. Ama aşağı yukarı neredeyse bütün kriz derecelendirme kuruluşları için değerlendirmeler aynı. Pek çok yatırımcı grupların raporlarında ya da Paul Krugman’ın Asya Tipi Finansal kriz yorumu bizim yaptığımız değerlendirmelere benziyor. Yani Türkiye ekonomisinin en ciddi sorunu ciddi bir dış borç yükü var. Bu dış borcu çevirmede çok ciddi güçlükleri var. Önümüzdeki 12 ay içerisinde yaklaşık 230 milyar dolar para bulunması gerekiyor. Bunu bulmakta çok ciddi sıkıntılar var çünkü buraya kaynak olacak kuruluşlar Türkiye’nin ekonomik göstergelerinden endişeliler, endişeli olmakta da haklılar. Çünkü yüzde 15’e yaklaşan bir tüketici enflasyonu yüzde 25’e yaklaşan bir üretici enflasyonu var. Giderek de artma eğiliminde olduğu görülüyor. Bu kadar ciddi bir enflasyon artışı olan bir ülkeye güvenmezler.

Türkiye en kırılgan ekonomi
Bunların yanı sıra, cari açığı artmış bir ekonomi yani mali disiplini bozulmuş, sürekli açıkları büyüyen, şeffaf olmayan bir kamu ekonomisi söz konusu. Bütün bu göstergeler borç vericiler açısından yeterince kötü gelişmeler, bundan dolayı para bulmakta zorluk var. Ayrıca dünyada da farklı bir para iklimi yaşanıyor yani yalnızca Türkiye değil gidilebilecek adresler, Amerika’da faizler yükseltiliyor, Avrupa’da daraltıcı bir para politikası güdüyor. Dolayısıyla dünyanın sıcak parası, global fonlar için yeni fırsatlar oluştu dünyada. Türkiye bu ekonomiler arasında en kırılganı. Arjantin ile göstergeleri birbirine yaklaşmış durumda.

MB’nin bağımsızlığı yabancılar sigortadır
Dışardan borç verenler, piyasalar Merkez Bankası’nın işine müdahale olmasını istemez çünkü beklerler ki gerektirdiği yerlerde faizleri arttırsın, o atan faizler onlar için cazibe unsuru olsun. Ama kırılganlıkların artmasından endişe ederler, merkez bankası kontrol altına alınırsa bu dengeleri bozar. Türkiye’de yabancıların doğrudan yatırım, kredi ve sıcak para olarak 700 milyar dolar paraları var. Dolayısıyla endişeli olmaları gayet normaldir. Daha fazla para vermezler ama paralarını da korumak konusunda ısrarcıdırlar. Yani merkez bankasının bağımsızlığı, dış yatırımcıların buraya verdikleri para için bir sigortadır. Merkez bankasına yönelik her kontrol, piyasa alışkanlıkları dışındaki kararlar tutumlar, onları endişelendirir.

Bankalar çökmek üzere
Banka sisteminin yarattığı krizlerle baş edememe gibi bir durum var. Bankalardan alınmış kredilerin geri ödenmesiyle ilgili ciddi bir problem var. Bankalar alımları, bir can simidi görseler de Türk Telekom örneği gösterdi ki bu da çözüm değil. Alacağımızı tahsil edelim, alamıyorsak da şirketleri satın alalım noktası da çözüm olmuyor, Önümüzdeki günlerde çok hızlı el değiştirme, bankaların şirketleri devralması, varlık fiyatlarının aşırı şişmesi ve sıkıntıya sokması gibi negatif şeyler de yakın zamanda yaşanabilir.

Geri dönmeyen krediler konuttan
Bazıları yeniden yapılanma adı altında bankaları yenilemeye çalışıyorlar ama piyasada özellikle konut inşaat sektöründe alınan yüksek kredilerin ödenememesi gibi bir problem var, konut inşaat sektörü önemli bir stok biriktirmiş durumda. Özellikle İstanbul’da yatırıma dönük konut alımları hızla ivme kaybediyor. Dolayısıyla yatırım için konut alanların bu talepleri azaltınca sektör darboğaza girdi. Bir de faizler artınca ipotekli satışlar da hızla düştü. Başta İstanbul olmak üzere konut sektöründe önemli bir talep daralması var. Bu talep daralması bir yandan firmaları fiyat kırmaya ve zararına satışa zorluyor, bir yandan da bankalardan aldıkları kredileri geri ödeyememeye sorunuyla karşı karşıya getiriyor. Faiz krizi başta konut inşaat olmak üzere önemli yaprak dökümlerini gündeme getirebilir.

Çok zorlu, karanlık bir döneme giriliyor
Hem Türkiye hem de benzeri ekonomilerdeki ülkeler için zor bir döneme giriliyor. Çünkü merkez ülkeler biraz kendilerini toparlamaya başlayınca, tüm çevre ülkelerin kullandıkları sıcak para, global fonlar merkeze doğru bir geçiş yapıyor. Dolayısıyla sıcak paraya belli ölçülerde bağımlı olan tüm çevre ülkelerde bir istikrarsızlık var. Ama Türkiye bunlar içerisinde iyice ayrışıyor. Çünkü bu para ikliminin değişeceğini biliyordu. Amerika’nın yavaş yavaş krizi aşıp tekrar daraltıcı para politikalarına geçeceği biliniyordu, buna hazırlıklı olmak gerekiyordu. Verilen para akışının tekrar geri çekileceğinin bilincinde davranmak gerekiyordu. Ama önlem alınmadığı için Türkiye şuanda çok açıkta yakalanmış bir durumda. O nedenle de diğer ülkelerden ayrışıyor.

IMF’nin acil reçetesi dayatılabilir
Şuan Arjantin’den sonra en çok IMF’ye gitme ihtimali olan yani IMF’den kaynak isteyip onun reçetelerini uygulamak zorunda kalacak olan aday ülke Türkiye gibi görünüyor. Şimdi bu bahsettiğimiz 12 ay içerisinde temin edilmesi gereken 230 milyar dolarlık dış kaynak bulmak zor olursa, bundan dolayı kur fiyatı hızla artarsa, kur fiyatını belirlemek için faiz arttırmak ya da arttırmamak konusunda bocalama olursa bu işin varacağı yer IMF’dir. Dolayısıyla da IMF’nin acil reçetesini uygulamaktır. Bu ihtimal giderecek güçleniyor. Bunu takip etmek ve önlemini almak belki dünyadan bir güven kredisi almaya bağlıydı ama şimdi Türkiye’ye güvensizlikler artıyor. Dünya bu yeni kurulan sisteme ve hükümete güvenmedi. Güvenmediğini de uzak durarak, bazı çıkışlar yaparak gösterdi.