El Beşir ile İsrail'e karşı

Konuk yazar: Murat Bakan - CHP İzmir Milletvekili

Olağanüstü İslam Zirvesi Konferansı sonuç bildirisi, ABD’nin Kudüs kararını geri aldırtmaya çalışıyor. İslam ülkelerinin liderlerinin kaçının İsrail’e karşı Filistin’in yanında olduğu, Kudüs’ü sahiplendiği, ayrı bir tartışma konusudur. Ama özellikle o metinde imzası bulunan bir lider dikkat çekiyor: El Beşir!

Kimdir El Beşir? Elinde Darfurlu 300 bin bebek, çocuk, kadın, genç, yaşlı masum insanın kanı olan bir katil! Bu bizim iddiamız değil. BM’ye göre 2003 yılında Darfur’da 300 bin kişi öldürüldü. Nüfusu 6.2 milyon olan Darfur’da 2 milyon 700 bin kişi evlerini terk etmek zorunda kaldı. Yaşanan bu insanlık dramının boyutları karşısında Uluslararası Savaş Suçları Mahkemesi Ömer El Beşir’in Darfur’da savaş suçu işlediği gerekçesiyle tutuklanmasını talep etti. Sivil halka karşı cinayet ve ortadan kaldırma, göçe zorlama, işkence, ırza geçme olmak üzere insanlığa karşı beş suçtan; kasıtlı olarak sivil halka saldırı ve yağma olmak üzere de iki savaş suçundan aranan El Beşir; Lahey tarafından, görevi başındayken hakkında dava açılan ilk devlet başkanı oldu. Sanki bunlar hiç yaşanmamış gibi, 2008 yılında Abdullah Gül tarafından Türkiye’de ağırlandı. Kasım 2009’da İstanbul’da bir kez daha ağırlanması ise AB’nin Ankara’ya verdiği bir nota ile engellendi.

2009 Temmuz’unda Ömer El Beşir için dönemin Başbakanı, şu anki Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan “Gazze ile Darfur’u birbirine karıştırmamak lazım. Gazze’de bin 500 insan öldürülmüş. Darfur’da böyle bir şey olsa, onun da sonuna kadar takipçisi oluruz…” demişti. Ancak BM Güvenlik Konseyi, El Beşir’in işlediği suçları barışa karşı bir tehdit olarak gördüğünü ve bu yöndeki kararının bütün üye devletler bakımından bağlayıcı olduğunu ifade ediyordu. Yani Türkiye’nin de El Beşir’i yakalayıp, teslim etme yükümlülüğü olduğunu belirtiyordu. Hal böyle iken ‘Darfur kasabı’ olarak anılan El Beşir’i, 13 Aralık 2017 tarihinde İstanbul’da tekrar ağırladık. İktidar, ‘terör devleti’ diye nitelediği İsrail’i mahkûm etmek için insanlığa karşı suç işlediği tescilli bir katilin imzası ile Kudüs’ün İsrail’in başkenti olamayacağını dünyaya anlatmaya çalışıyor!

Kudüs’ün başkent ilan edilmesine El Beşir’le karşı gelinebilir mi? Zalime karşı mazlumun yanında daha zalim olanla durulur mu? Cevap için yeni sorular gerekiyor! İktidar Kudüs’ü dert ediniyor mu sahiden? 1968 yılında Filistin davası için Filistin’e giden gençlere terörist muamelesi yapan, 6. Filoya karşı eylem yapan gençlerin katledildiği bir siyasi tarihin ve o tarih yazılırken emperyalizmin yanında saf tutmuş bir Meclis Başkanı'nın yönettiği bir parlamentoda, iktidarın Filistin davasını sahiplenebilmesi mümkün mü? İktidarı kaybetme korkusu ruhunu, beynini, tüm benliğini teslim almış bir iktidarın gerçekten Filistin davası olabilir mi? Neden Yemen davası olmuyor bu iktidarın? Ve elbette Sudan davası?

Açıkça ifade edelim: Her geçen gün biraz daha eriyen, çöküşe geçen siyasal İslamcı popülist iktidar, Filistin davası ile İsrail ve Yahudi karşıtlığı üzerinden dindar-muhafazakâr seçmenine selam gönderiyor. Filistin davasını, Kudüs meselesini iktidarda kalmanın, seçmenini konsolide etmenin aracı olarak kullanıyor. İktidar ‘İsrail’e karşı tüm Müslüman liderleri bir araya getirdik’ görüntüsüne muhtaç. İçlerinde en azılı, eli kanlı katiller olsa dahi!

Erdoğan’ın, Filistin Devlet Başkanı Mahmud Abbas’ın konuşmasını gölgede bırakan sertlikte yaptığı konuşmanın şifrelerini İsrail’e karşı söylenen her sözün seçmen nezdinde karşılık bulmasında da aramak gerekir. Bu üslubun kökünün, bin yılları bulan nefret söylemine katkıda bulunduğunu söylemeye lüzum yok. İktidarın beslendiği muhafazakâr kaynaklara, internet sitelerine, yandaş basına baktığınızda, Yahudi düşmanlığının İsrail’e ve ABD politikalarına duyulan tepki ile örtülenmeye çalışıldığını görüyoruz. En sert açıklamalarının ardından gelen ‘İsrail’in katliamlarını eleştirmek antisemitizm değildir’ açıklaması da Yemen ve Sudan’da görmezden gelinen insanlık suçları karşısında değerini yitiriyor.

Türkiye sağının tarihsel olarak hiçbir zaman Filistin derdi olmamıştır.

Sol vicdan; amasız, fakatsız Kudüs’te, Yemen’de, Sudan’da, Myanmar’da ve nerede bir mazlum varsa ırkına, inancına bakmaksızın ona sahip çıkmayı gerektiriyor.

Kudüs’te hep beraber Filistin’in yanındayız.

Başa dönelim. ‘Darfur kasabı’ El Beşir’in ülkemizde ne işi vardı? Her fırsatta “nerede bir mazlum varsa” diye söze başlayan iktidara göre Yemenli, Sudanlı mazlumlar nerede?