Google Play Store
App Store

‘Mukadderat’, kadınların “Biz istersek dünya yerinden oynar” sözünü somut örnekle beyazperdeye taşıdı. Annesinin hikâyesinden esinlenen senarist, annesinin kasabadaki pek çok kadın için ilham kaynağı olduğunu söyledi.

‘Elalem’i aşan bir kadın sesi
Filmin başrollerinde Nur Sürer, Aslıhan Gürbüz gibi isimler yer alıyor.
Işıl Çalışkan
Işıl Çalışkan
isilcaliskan@birgun.net

‘Mukadderat’, kadınların “Biz istersek dünya yerinden oynar” sözünü somut bir örnekle beyazperdeye taşıyor. Nadim Güç’ün yönetmen koltuğunda oturduğu, senaryosu Erdi Işık imzası taşıyan film, bir kadının hayatı boyunca verdiği mücadeleyi beyaz perdeye taşıyor. Nur Sürer’in performansıyla hayat bulan Sultan karakteri, eşinin ölümüyle yıkılan hayatını yeniden inşa etmeye çalışan, güçlü ve bağımsız bir kadın figürü olarak karşımıza çıkıyor. Tüm bunları “Elalem ne der” düşüncesi olmadan yapıyor.

Kastamonu Cide’nin geleneksel yapısı içinde geçen film, Sultan’ın yalnız kalma korkusuyla yeniden evlenmek istediği ancak bu kararının ailesi ve çevresi tarafından onaylanmadığı bir hikâyeyi anlatıyor. Toplumsal normlara meydan okuyan Sultan, kendi ayakları üzerinde durmak için verdiği mücadelede, hem içsel çatışmalarla hem de dış dünyanın baskılarıyla karşı karşıya kalıyor.

Mukadderat, toplumsal cinsiyet rolleri, geleneksel değerler ve bireysel özgürlükler üzerine sorgulamalar da içeriyor.

Mukadderat, 61. Antalya Altın Portakal Film Festivali’nde ‘En İyi Film’ ve ‘En İyi Kadın Oyuncu’ ödüllerini kazandı.

Annesinin gerçek hikâyesinden esinlenen Işık ile filmini konuştuk.

Erdi Işık

Mukadderat, taşrada ataerkil düzen içine hapsolmuş bir kadının hikâyesini oldukça çarpıcı bir şekilde ele alıyor. Bu meseleyi sinema perdesine yansıtma isteği nasıl doğdu?

Nur Abla’yla (Sürer) yaklaşık 3 sene önce tanıştım, kendi yaşlarında bir ana karakterin olmamasından, hep benzer rollerin kendisine teklif edildiğinden dert yanıyordu. Ben de hem onu hayal ederek; hem de kendi memleketim Cide’de geçen bir kadın hikâyesi yazmaya niyetlendim. 1 Ocak 2023’te bir yılbaşı gününde de ilk draftı bitirip, kendisine gönderdim. O günden bu güne, etkisini büyüterek buralara kadar geldik.

Anneniz Zeynep Işık’ın kendi hikâyesini kaleme aldınız. Anneniz kendi hikâyesini Nur Sürer’in performansıyla izlediğinde tepkisi ne oldu?

Annem Cide’nin ilk kadın pansiyoncularından, sadece benim için değil; kasabadaki pek çok kadın için bir ilham kaynağı. 3 kez izledi, çok duygulandı. Kastamonu galamızda da Nur ablayla bir araya geldi, müthiş bir andı.

Filmde, taşra Türkiye’sinde kadının konumu üzerine güçlü bir eleştiri var. Sultan’ın mücadelesi, günümüz Türkiye’sindeki kadınların mücadeleleriyle nasıl bir paralellik gösteriyor?

2024 yılında, kadınların hâlâ hakları için mücadele ettiğini görmek acı verici ama gerçek. Biz bunu bir aile üzerinden işliyoruz, ama izleyicilerin çoğundan ‘benim ailemde de böyle durumlar var’ tepkisini alıyoruz. Sıcak, samimi ve gerçekçi bir yerden hikâyemizi işlerken; diğer yandan da insanları düşünmeye itiyoruz. Sultan karakterinin söylediği gibi ‘biz istersek dünya yerinden oynar’ yeter ki fırsat verilsin…

ANADOLU KADINLARINA İZLETMEK İSTİYORUZ

Günümüzde oldukça hassas hale gelen kadın hikâyesi gibi toplumsal bir meseleyi kaleme alırken nasıl hassasiyetler gözettiniz?

Öncelikle ajite etmemeye dikkat ettim, gerçekçi anlamda irdelemeye çalıştım. Bir de erkekleri aşağılamamaya dikkat ettim, çünkü benim meselem başkaydı. Burada slogan atmaktan ziyade, gerçek ve samimi bir iş ortaya çıkarmaktı hedefimiz. Bu konuda başarılı olduğumuzu da düşünüyorum. Eğer filmimizi daha geniş çevrelere, özellikle Anadolu kadınlarına izletebilirsek, daha da mutlu olacağız.

Böylesine güncel bir sorunu kara komedi türünde işlemek ve bunu yansıtabilmek oldukça güç. Siz bunu başarıyla yansıtmışsınız. İroni ve mizah arasındaki dengeyi nasıl sağladınız?

Beni tiyatro oyunlarımdan tanıyanlar, zaten kara komedi türüne olan yatkınlığımı bilir. Önemli meseleleri bu janrayla daha rahat ifade edebildiğimi düşünüyorum. Kendi adıma o dengeyi korurken zorlanmadım. Esas dikkat ettiğim husus, yukarıda da bahsettiğim gibi slogan atmadan, başkalarını ötekileştirmeden, didaktik olmadan hikayemizi anlatmaktı. Bunu yaparken zorlandım elbette, ama yönetmenimiz Nadim Güç’le beraber o dengeyi iyi kurduğumuzu düşünüyorum. Tabii burada cast’ın da payı büyük, müthiş oynadılar. İnanmadığımız tek bir an bile yok.

Nur Sürer’in Sultan karakteriyle buluşması, filminizdeki en dikkat çekici noktalardan biri. Sultan’ın karakterinde, yaşadığı toplumsal baskılarla nasıl bir mücadele içine girdiğini düşündüğünüzde, Nur Sürer arasında nasıl bir bağlantı kurdunuz?

Nur Sürer bu rol için başından beri aklımda olan tek isimdi, ondan başkasını hayal edemedim yazarken. Sağ olsun o da senaryoyu okumadan evet dedi. Nur ablanın, toplumsal görüşüyle de uyuşan bir hikaye, anneme olan benzerliği de cabası (Gülüyor). Nur Sürer, sektördeki pek çok kadın oyuncu için örnek model, Sultan karakteri de kasabadaki kadınlar için… Filmi izleyen kadınlar için de bundan sonra ayrı bir yerde olacaktır eminim.

∗∗

RIFAT ILGAZ’A SELAM

Erdi Işık, Mukadderat filminde Cide ile özdeşleşmiş Rıfat Ilgaz heykelinin yer almasını neden önemsediğini sorduk. Cideli bir yönetmen olarak, Rıfat Ilgaz’ı filmde anmanın kendisi için büyük bir anlam taşıdığını belirten Işık, Ilgaz’ın Türkiye’nin en önemli yazarlarından biri olduğunu ve onun mücadeleci yapısının Mukadderat’ın temasıyla örtüştüğünü söyledi. Ilgaz’ın, dönemin toplumsal baskılarına karşı verdiği mücadeleyle, filmin ana mesajına paralellik gösterdiğini belirten Işık, "Rıfat Ilgaz, sadece Cide için değil, tüm Türkiye için önemli bir figür. Çocukluğumda, Rıfat Hoca’nın anılarını dinleyerek büyüdüm. Bu filmde onu andığımız için çok mutluyum" dedi. Işık, ayrıca Cide’de her yıl düzenlenen Rıfat Ilgaz Kültür ve Sanat Festivali’ne de atıfta bulunarak, Mukadderat’ın, Ilgaz’ın mirasını yaşatmaya katkıda bulunduğunu vurguladı.