Tıp fakültesini bitirip mecburi hizmete gider gitmez kaydımı yaptırmıştım ama o dönemin Gaziantep Tabip Odası sadece haftanın belli günlerinde ve saatlerinde açık olduğu için herhangi bir temasım olamamıştı.

Sonra mecburi hizmet, askerlik, filan bitip dönünce yavaştan İstanbul Tabip Odası’na gidip gelmeye, SSK Bakırköy Doğumevi’nde çalışmalara katılmaya başladım.

Ardından Okmeydanı acil servisine tayin yaptırınca da devam etsem de o sıralar tabip odası, TTB çalışmalarının hayatıma bu kadar girmesini planlamamıştım.

Daha çok ihtiyat kuvvet, ihtiyaç duyulduğunda yandan destek veririm, diye düşünüyordum.

Ve fakat öyle olmadı.

Meslek örgütü çalışması bir süre sonra hayatımın merkezine oturmakla kalmadı, nerdeyse bütün hayatımı da kapladı.
Aslında bir gün tamamen bırakıp kitaplara ve denizlere dönme özlemini içimde hep taşısam da…

Son dört yıldır hiçbir yöneticilik görevim yoksa da…

Bugüne kadar da devam edip gitti.

•••

Yok, hayır, benim için önemli diye memleket için de önemlidir, diyecek değilim de, değişik bir motivasyonu vardır TTB aktivisti olmanın.

Zaten yukarıda anlatılan da sadece benim hikayem değildir, benim gibi yüzlercesinindir.

Nedir, derseniz, öyle bir solukta cevap veremeyiz aslında.

Gerçekte hepimizin hikayesi farklıdır ama, ne olursa olsun, bir kez “bulaşınca” ömür boyu çıkmayan bir virüstür TTB’li olmak.

Galiba en doğrusunu Özdemir Abi söylemişti…

Mezuniyeti olmayan bir okuldur TTB!..

•••

Değil Cumhuriyet tarihinde, muhtemelen dünya tarihinde görülmemiş şu son saldırı dalgasına bakalım.

Cumhurbaşkanı’ndan İçişleri Bakanı’na, Yavrumuhalefet lidersisinden Hükümet Sözcüsü’ne günlerce esip gürlemiş…

Sağlık Bakanlığı Sağlık-Sen Daire Başkanı’ndan İstanbul İl Sağlık Müdürü’ne bilumum lüzumlu, lüzumsuz hükümet memuru günlerce hedef göstermiş…

Hekim Haklayanlar Derneği’nden Hacamatçılar Federasyonu’na bilumum gereksiz sokağa dökülmüş…

Bütün bunlar yetmemiş…

Sabahın köründe bütün Merkez Konsey üyeleri evleri basılarak gözaltına alınmış…

Altmış beş yaşındaki kırk beş yıllık kardiyoloji profesörünün ellerine, yapanların elleri kırılsın, kelepçe vurulmuş…

Günlerce Terörle Mücadele Şubesi’nde gayriinsani koşullarda, gayriinsani davranışlara maruz bırakılmışlar…

Ne beklersiniz?..

Hayır, siyasi bir parti değil, hareket değil, şu değil, bu değil, neticede bir meslek örgütü…

Ne beklersiniz?..

Ya da şöyle sorayım…

Bütün bunların Amerikan, İngiliz veya Fransız Tabipler Birliği’nin başına geldiğini duysanız…

Ne beklersiniz?..

Normalde susmasını, pusmasını, korkmasını, kaçmasını beklersiniz, değil mi?..

Açık söyleyeyim, ben öyle beklerdim.

Peki ne oldu?..

Daha ev aramaları sürerken hızla haberleşilip harekete geçildi, daha ilk günün öğle saatlerinde ilk cevap verildi…

Yüzlerce aktivist hafta boyunca işlerini güçlerini bırakıp hem arkadaşlarına hem de örgütlerine sahip çıktılar.
Korkmadılar, susmadılar, sinmediler…

Arkadaşlarını alana kadar seslerini dünyanın dört bir yanına duyurdular.
•••

Peki nedir bu TTB?..

Her şeyden önce iyi hekimliktir, mesleğini iyi yapmak isteyen hekimlerin kapısını çaldığı ilk adrestir TTB.

Hekimlerin haklarıyla halkın sağlık hakkını, birbirinin karşısına koymadan, birlikte savunmaktır.

Emekle, bilgiyle, bilimle, birikimle muhalefettir TTB.

Son yıllarda giderek daha da bariz, toplumsal muhalefetin vazgeçilmez örgütlerindendir TTB.

Karadeniz’den Kaz Dağları’na, Edirne’den Hasankeyf’e çiçektir, böcektir, ağaçtır, ırmaktır.

Doğru bildiği yolda gözünü budaktan, sözünü dudaktan sakınmamaktır TTB.

Bu topraklardaki bütün halkların dostluğu, Kürt Sorununda demokratik, barışçı çözümün savunusudur TTB.

Mağduru kim olursa olsun her türlü insan hakları ihlallerine tavizsiz karşı durmaktır.

Sağlıkta gericiliğe karşı çağdaşlığın, laikliğin, aydınlanmanın yıkılmaz kalesidir TTB.

Dünyadaki tabip birlikleri arasında eşsiz bir örnektir.

Hiç boşuna heveslenmeyin…

Ele de geçiremezsiniz, boyun da eğdiremezsiniz!..