Fransızca kökenli olan “Enerji” kelimesi, dilimizde oldukça fazla kullanılır!
TDK sözlüğüne göre enerji;

· Maddede var olan ve ısı, ışık biçiminde ortaya çıkan güç,

· Organların çalışabilmesi ve vücut ısısının sürdürülebilmesini sağlayan besin ögelerinin oluşturduğu güç,

· Ve Manevi güç olarak tanımlanır!

Yani baktığınızda, insanın yaşamı için gerekli olan en önemli ihtiyaçtır!

Bu güç; yaşamı da maneviyatı da ışıtan en önemli kaynaktır!

***

Şimdi ise, yurttaşı sömürmekte kullanılan, yaşamını karartan, faturalara isyan ettiren güç haline dönüştü!

İktidarın tercihiyle, yandaşı daha zengin eden, fakiri daha da yoksullaştıran, dahası fersiz, ışıksız, karanlıkta aç ve açık bırakan yeni çağın keskin kılıcı haline getirildi!

Kısaca; kapitalist iktidarların halklarını soymakta kullandıkları manipülasyon aracı olarak karşımızda duruyor!!

***

TMMOB Makina Mühendisleri Odası’nın Kasım 2020’de yayımladığı “Türkiye Enerjide Nereye Gidiyor?" başlıklı raporunda ne yazıyor!

"Özellikle yandaş firmaların yatırımı olan yenilenebilir enerji kaynaklarından üretilen elektriğe ABD doları bazında ve yerli kömürden elektrik üreten santralların üretimlerinin bir bölümüne TL bazında sabit fiyat ile alım garantisi verilmesi; bazı elektrik üreticilerinin piyasa ortalama satış fiyatından daha yüksek fiyatlarla elektrik satmalarına fırsat vermektedir!

Ayrıca iktidar, bazı santrallara da üretimlerinden bağımsız olarak ‘Kapasite Mekanizması’ adı altında bir ödeme daha yapmaktadır.

Doğalgaz yakıtlı santrallara maliyetinin altında bedel ile gaz satışı, yerli kömür santrallarına çevre izni teşviki ve özelleştirilen yerli kömür yakıtlı santralların çevre mevzuatına uyum tarihinin ötelenmesi ve çevre mevzuatına aykırılıklarına göz yumulması şeklinde destekleri verilmektedir!” denilmektedir.

***

Kapasite mekanizmasının” amacı, hızla artan talep karşısında arz güvenliğinin sağlanmasıdır!

Oysa ülkemizde yapılan dengesiz ve plansız yatırımların ardından bazı yörelerde arz fazlalığı vardır!

Üretim ve dağıtım planlaması yerine özel şirketlere ek destek sağlamak o şirketlere açıktan para aktarmak demektir.

Nitekim 2018/2021 yılları arasında;

· Yenilenebilir enerji kaynaklarına desteklemek için ilave ödenen toplam para 92,5 milyar TL.

· Yerli Kömür santrallerine sabit fiyatla alım için ilave ödenen toplam para 12,6 milyar TL.

· EPDK ve TEİAŞ’a Kapasite Mekanizması ödemesi için verilen toplam para 8,6 milyar TL.

· Doğal Gaz çevirim santrallerine yakıt maliyeti desteği için ödenen ek para 20,2 milyar TL.’dir.

Yani, 3 yıl içinde elektrik üretim firmalarına halkın verdiği vergilerden 133,38 milyar TL. ilave para ödenmiştir.

***

Raporda sıralanan vahim gerçekler, özel firmaların müthiş karlar elde etmesine, oluşturulan adaletsiz ve dengesiz iktidar tercihleriyle, yurttaşın elektrik faturaları altında ezilmesine neden olmaktadır!

***

Bu kadar desteğe rağmen 1 Haziran 2022 tarihinde yapılan yüzde 15’lik mesken ve yüzde 25’lik mesken dışı elektrik zamlarıyla birlikte, 2022 yılında, elektriğe yapılan toplam zamlar;

· Mesken düşük kademe için yüzde 57, mesken yüksek kademe için yüzde 136;

· İşyeri düşük kademe için yüzde 111, iş yeri yüksek kademe için yüzde 181 olmuştur.

***

Rakamlara baktığımızda iktidar, bizi elektrik faturalarıyla resmen soyuyor!

Hem evimiz ya da işyerimiz için doğrudan fatura ödüyoruz hem de verdiğimiz vergilerle yandaşları besliyoruz!

“Bu kadarı da olmaz!” dedirtecek bir başka rakam daha!

Akkuyu Nükleer Santralında üretilecek elektriğin yarısı 15 yıl boyunca, 15,33 dolar-sent/kWh fiyata satın alınacaktır.

Mayıs 2021 yılında yapılan anlaşma sırasında 1 dolar 8,5 TL’ydi!

Yani Bir kWh yaklaşık 130 kuruşa denk gelmekteydi!

Oysa o tarihteki serbest piyasada elektriğin ortalama takas fiyatı, 35 kuruş/kWh dı!

Santral üretime geçtiğinde dolara endeksli bu fiyat kat ve kat artacak!

Üstelik Akkuyu Santralının alanı, Rus toprakları ilan edildi.

Uzun lafın kısası, verdiğimiz ve radyoaktif atıklarla zehirlediğimiz topraklarımızda yaptığı üretim için Ruslara milyarlarca dolar para ödeyeceğiz!

***

Bu örnek bile, kendi yurttaşını ve ülkesini pervasızca başkalarına peşkeş çekebilen bir siyasetin artık “yeter!” denilerek, demokratik kurallar içinde sandıkta gönderilmesi gereğini yaşamsal bir konu haline dönüştürdü!

Korkmadan, sinmeden ve kararlı bir şekilde oyumuzu kullanarak yeniden laik demokratik, sosyal hukuk devletini oluşturmalıyız!

Şeffaf ve hesap veren bir siyaset biçimine sahip çıkmalıyız!