EPDK, yaptığı düzenlemelerde şirketler lehine olan konuları gözetip, yurttaşlara ise müşteri gözüyle bakıyor. Bankalar Birliği tarafından yapılan açıklamada ise enerji sektörünün 47 milyar dolarlık borcu olduğuna dikkat çekiliyor. Ancak döviz cinsi borçlar dâhil olmak üzere, şirketlerin tüm maddi yükümlülükleri tarifeler üzerinden yurttaşlara ödettiriliyor.

Elektrik sisteminin fiili durumu

Hazırlayan: MMO Enerji Çalışma Grubu ve BirGün Ekonomi Servisi

2001 yılında yürürlüğe giren 4628 sayılı Kanun ve devamında 2013 yılında yenilenerek yürürlüğe giren 6446 sayı Elektrik Piyasası Kanunu ile kamu elektrik üretiminden çekilmiş, üretim piyasa koşullarında özel sektör yatırımlarına kalmıştır. Aradan geçen süreçte, özel sektörün Türkiye toplam kurulu gücü içindeki payı da, dolayısıyla elektrik üretimindeki payı da artmıştır.

Özel sektörün üretim içindeki payı 2008’de yüzde 50 iken, 2018 yılında yüzde 85’e kadar çıkmış, 2019 yılında ise yüksek su gelirlerinden dolayı kamu elindeki barajlı santralların üretimlerin artmasıyla yüzde 80’e gerilemiştir.

Türkiye elektrik enerjisi kurulu gücü, TEİAŞ verilerine göre 2020 yılı sonu itibarıyla (Grafik 1) 95 bin 890,6 MW’dir. Tüketimdeki talebin en yüksek seviyeye ulaştığı anlık talep de; 3 Eylül 2020 günü saat 15.00’da 49 bin 852 MW olarak gerçekleşmiştir. Teorik olarak bakıldığında, kurulu güç ile anlık talep arasında 46 bin 38,6 MW fark vardır. İyimser bir yaklaşımla bu farkın yaklaşık 16 bin MW’lık bölümünü güvenilir olmayan kaynakları da kapsayacak şekilde yedek kapasite olarak düşündüğümüzde, ortaya yaklaşık 30.000 MW’lık arz fazlası bir kapasite çıkmaktadır. Plansızlık sonucu ortaya çıkan ve atıl durumdaki ve ekonomik değeri de; yaklaşık 25-30 milyar dolar olan bu kapasite, ekonomik gücün verimsiz kullanımının somut bir örneğidir.

Diğer tarafta, Türkiye elektrik tüketiminde de son yıllarda hissedilir ölçüde bir daralmadan söz etmek mümkündür. Yaşanan ekonomik sorunlar, döviz kurlarındaki ani değişimler ve TL’nin değer kaybı gibi nedenler; mal ve hizmet üretimi yapan birçok işletmenin önemli girdileri arasında yer alan elektrik enerjisi tüketimlerini de olumsuz etkilemiştir. 2019 yılı sonunda gerçekleşen 303 bin 320,4 GWh’lik elektrik tüketimi 2018 yılına göre yüzde 0,28 oranında azalmıştır.

Elektrik satış fiyatlarının, üretim şirketlerinin öngördüğü düzeyde artmaması, ithal kaynaklı üretimlerde döviz kurlarındaki değişim nedeniyle maliyetlerin yükselmesi, arz fazlasının olması, talebin daralması gibi nedenler; özel sektörün dış kredi kullanarak yaptığı özellikle elektrik üretimine ait yatırımların geri ödemelerinde sorun yaratmıştır. 2019 yılının Eylül ayında Bankalar Birliği tarafından yapılan açıklamada enerji sektörünün 47 milyar dolar borç içinde olduğu, bunun yaklaşık 10 milyar dolarlık bölümünün vadesi gelen borçlardan oluştuğu ve yapılandırılması gerektiği, sektörün zor durumda olduğu bilgisine yer verilmiştir. Bu açıklamaların ardından gelen ve kamuoyuna yansıyan bilgilerde de; 10 milyar dolarlık vadesi gelen borçların büyük oranda yapılandırıldığı bildirilmiş.

Sektörün arda kalan 37 milyar dolar borcuna ne olmuştur ve son durumu nedir? Bu borçları kim/ kimler tarafından, nasıl, ne zaman ödeyecek? Bu ve benzer soruları çoğaltmak mümkün. Bu tür bilgiler ticari bir sır olarak kamuoyundan gizli tutulmakta ve paylaşılmamakta. Şirketlerin finansman maliyetlerin tümü, elektrik tarifeleri ile tüketicilerin faturalarına yansıtıldığı için dolaylı olarak şirketlerin borçlarını ödeyen yurttaşlar da bu tür genel bilgilere erişebilmelidir.

KARA TORBA İÇİNDE ‘SÖZDE ŞEFFAF’ FATURA

Yurttaşların aylık elektrik tüketimlerine karşılık olarak düzenlenen fatura bildirimleri, gizlenen harcama kalemleri de dâhil olmak üzere Enerji ve Dağıtım adı altında iki bileşen ile vergi ve fonlardan oluşmaktadır. Ancak fatura bildirimlerinde Enerji ve Dağıtım bileşenlerini de gizlemek ihtiyacı hisseden Enerji Piyasası Düzenleme Kurumu (EPDK), “sözde” kolay anlaşılabilir fatura uygulaması ile 2019 yılı Ağustos ayından itibaren iki bileşeni Enerji Tüketim Bedeli (ETB) adı altında tek kaleme indirmiştir. Böylelikle, elektrik tüketim faturası için ödeme yapan yurttaşların, hangi faaliyete ne kadar bedel ödediği bilgisine erişme ve öğrenme hakkı gasp edilmiştir. 2016 yılında başlatılan ve 2019 yılında son adımı atılan uygulama ile tüm bedellerin kara torba içinde gizlendiği “sözde şeffaf” faturalar yurttaşlara dayatılmıştır.

YURTTAŞA MÜŞTERİ GÖZÜYLE BAKILIYOR

Yurttaşa sunulan tüketim faturalarının, Enerji ve Dağıtım bedellerini içeren iki bileşenden oluştuğunu belirtmiştik. Enerji ve dağıtım bedelleri de EPDK tarafından yayımlanan mevzuat düzenlemeleri çerçevesinde belirlenmektedir. Enerji bedeli, Elektrik Piyasası Tarifeler Yönetmeliği’ne dayanılarak 17 Kasım 2020 tarihli Resmi Gazetede yayımlanan “Perakende Satış Tarifesinin Düzenlenmesi Hakkında Tebliğ”, Dağıtım bedeli ise, 19 Kasım 2020 tarihli Resmi Gazetede yayımlanan “Dağıtım Tarifesinin Düzenlenmesi Hakkında Tebliğ” uyarınca saptanmaktadır. Enerji teminini kamusal bir hizmet değil, bir piyasa faaliyeti olarak gören EPDK, yaptığı düzenlemelerde şirketler lehine hususları gözetmekte, yurttaşlara ise müşteri gözüyle bakmaktadır. Gerek perakende satış tarifesinin düzenlenmesi hakkındaki tebliğ, gerekse dağıtım tarifesinin düzenlenmesi hakkındaki tebliğ, aynı anlayış silsilesi içinde hazırlanmıştır.

Nitekim bu tebliğlerde yer alan bazı gider kalemlerine karşı oluşan kamuoyu tepkisi karşısında, EPDK söz konusu tebliğlerde değişiklik yapma ihtiyacı hissetmiştir. Gider kalemleri içine yerleştirdikleri “Bağış, sponsorluk, reklam ve tanıtım giderleri, temsil ve ağırlama giderleri, ilan giderleri, dernek aidatı” gibi giderleri, düzenlemeye esas işletme gideri hesaplamalarından çıkarmıştır. Bu tür giderler dışında, perakende satış tarifesinin düzenlenmesi hakkında tebliğde yer alan ve tarifeleri artırıcı etkiye sahip başka hükümlerin de varlığı göz ardı edilmemelidir.


PERAKENDE SATIŞ TARİFESİ ÜZERİNDEN HALKA YÜK

Şirketler, Elektrik Piyasasında Dağıtım ve Perakende Satış Faaliyetlerine İlişkin Kalite Yönetmeliği kapsamında belirlenmiş olan kriterlere göre belli bir kalite performansını (KF) göstermek zorundadırlar. Buna rağmen Tebliğ ile bir de “teşvik esas değişkeni” olarak Genel Kalite İndikatörü (GKİ) tanımlanmıştır. Verdikleri hizmette belirli bir hizmet kalite standartını sağlamakla yükümlü olan şirketlere, ayrıca GKİ adı altında bedeli tüketici tarafından karşılanan performans teşviki verilmesini anlamak mümkün değildir. Bu uygulamanın, şirketlerin daha fazla gelir elde etmelerini sağlamak için, yurttaşlara ilave ekonomik yük getirmekten başka bir anlamı var mıdır?

Öte yandan görevli tedarik şirketlerinin ulusal tarife ile abonelerine yapmış olduğu satış maliyetine ilave edilen kar oranı, dağıtım şirketlerinin lisans alarak piyasa faaliyetine başladıkları günden 2020 yılı sonuna kadar Brüt Kar Marjı Oranı olarak uygulanmıştı. Son tebliğde bu, herhangi bir gerekçe belirtilmeden Net Kar Marjı Oranı olarak değiştirilmiştir.

İlgili maddeden şirketlerin finansal sürdürülebilirliklerini sağlanmak üzere bu yola gidildiği anlaşılmaktadır. Ayrıca “NKMO’nun hesaplanmasında kullanılan değişkenlere ilişkin varsayımlar Kurul tarafından belirlenir.” hükmü ile net kar marjnın varsayımlarla değiştirilebileceği ifade edilmektedir.

Konunun asıl dikkat çekici noktası ise, 2020 yılı sonuna kadar yüzde 2,38 oranında uygulanan Brüt Kar Marjı oranının, 2021 yılından itibaren de aynı oranda yani yüzde 2,38 olarak ancak Net Kar Marjı oranı olarak uygulanmasıdır. Görevli tedarik şirketinin gelirlerini artırıcı etkisi olan bu uygulama ile brüt kar içinden ayıklanan bazı giderlerin, enerji tedarik maliyeti hesaplamasındaki diğer bileşenler üzerinden faturalara yansıtılacaktır… Düzenleme, şirketlerin kazancını, yurttaşların da fatura yükünü artırmaya yönelik bir içerik taşımaktadır.

Daha dikkat çekici olan ise Tebliğdeki “Yönetim ve destek hizmet alım giderleri: Aynı holding ya da şirketler topluluğu bünyesindeki kişilerden alınan denetim, danışmanlık, tercüme, hukuk, müşavirlik, insan kaynakları, muhasebe, finans, kurumsal yönetim ve organizasyon gibi hizmetler karşılığında tahakkuk eden giderleri” şeklindeki ifadedir. Belirtilen hizmetlerin değişik kaynaklardan temini mümkündür. Yapılan düzenleme ile aynı holding bünyesindeki kişilerden alınmaya yönlendirilmesi dikkate değer bir konudur. Çünkü düzenleme ile grup kapsamındaki şirketlerde transfer fiyatlandırması işlemlerinin yoğunlaşmasına yol açılabilecek ve ilişkili taraflardan uygun olanlarına örtülü kazanç aktarımına fırsat verilecektir.

Yapılan düzenlemelerle görevli tedarik şirketlerinin tahsilatlarından kaynaklı risklerin de perakende satış tarifelerine yansıtılmasının önü açılmış ve ilgili tedarik şirketinin abonelerini ile arasındaki alacak ilişkisinin sonuçlarının tüm tüketicilere yansıtılmasına zemin sağlanmıştır. Bu durumda faturasını düzenli ödeyen abone ile ödemeyen/ödeyemeyen abone arasında bir haksızlık oluşacak, görevli tedarik şirketi, tahsil edemediği tüm alacakların riskini, faturasını düzenli olarak ödeyen aboneye yüklemiş olacaktır. Tahsil kabiliyeti olmayan alacakların şüpheli alacak olarak gösterilmesi ile tedarik şirketlerinin vergi yükleri hafiflerken, abonelerin enerji birim fiyatına ödedikleri bedel artacaktır.

Dağım tarifesinin belirlenmesi için çıkarılan Dağıtım Tarifesinin Düzenlenmesi Hakkındaki Tebliğ’de de benzer hükümler yer almaktadır. Sonuç olarak yukarıda kısaca değinilen döviz cinsi borçlarda dahil olmak üzere, şirketlerin tüm maddi yükümlülükleri tarifeler üzerinden yurttaşlara ödettirilmektedir.

elektrik-sisteminin-fiili-durumu-835210-1.

***

Şirketlere indirim yurttaşlara zam

Elektrik enerjisi sektöründe ortaya çıkan döviz cinsi borçların büyük bir bölümü yurttaşlara ödettirildiği gibi diğer yandan EÜAŞ’ın özel üretim şirketlerinden alım garantili elektrik enerjisi satın alması ve kapasite mekanizması gibi düzenlemelerle şirketler ayrıca desteklenmektedir. Bir taraftan özel üretim şirketleri desteklenirken, diğer taraftan görevli tedarik şirketlerinin de; kamu kuruluşu olan Elektrik Üretim A.Ş.(EÜAŞ)’den satın aldıkları toptan satış fiyatlarında indirimler yapılarak bu şirketlere kaynak aktarılmaktadır.

2021 yılının ilk üç ayı için EÜAŞ’ın görevli tedarik şirketlerine yaptığı satış fiyatı 20,5 Krş/kWh iken; aynı dönem için alçak gerilim bağlantılı abonelerin elektrik tarifelerindeki Enerji kaleminin birim fiyatları;

♦ Mesken abonelerinde: 39,7629 Krş/kWh olup EÜAŞ fiyatının 1,94 katı,

♦ Ticarethane abonelerinde: 59,9118 Krş/kWh olup EÜAŞ fiyatının 2,92 katı,

♦ Sanayi abonelerinde: 55,2276 Krş/kWh olup EÜAŞ fiyatının 2,69 katı,

♦ Tarımsal Sulama abonelerinde: 54,1959 Krş/kWh olup EÜAŞ fiyatının 2,64 katı, olarak uygulanmaktadır. Salgın dönemini de içine alan 2020 yılında 2019 yılına göre şirketler lehine EÜAŞ toptan satış fiyatlarında yapılan indirimin toplam tutarı 9 Milyar TL’yi aşmış iken, buna karşılık tarifelerde hiçbir indirime gidilmemiş aksine son üç ay için yüzde 5,75 oranında zam yapılmıştır.

Toplumsal faydayı yok sayan, piyasa kurallarını kutsayan politik tercihlere dayalı enerji politikaları ile yapılan özelleştirmeler, bırakın ucuzluğu fiyatların belli bir seviyede kalması bile sağlanamamıştır. Ekonomik sıkıntılarla boğuşan yurttaşlar için zorunlu ihtiyaç olan elektrik enerjisi, yüksek fiyatları nedeniyle lüks kullanım haline gelmiştir.