Google Play Store
App Store

Piyanist Hazar Kayaaltı, yakın zaman önce ‘CASP’ adını verdiği elektronik müzik projesiyle müzikseverlerin karşısına çıktı. Klasik müzik eğitimi de veren Kayaaltı, piyanodan aldığı ilhamla günümüz elektronik müziğine leziz bir tat bırakıyor. Kayaaltı bu uyumu, bir ‘sentez’ olarak yorumluyor. Kayaaltı ile CASP projesini ve yakın zaman önce çıkardığı ‘Yet’ isimli teklisi üzerine konuştuk. >> ‘CASP’ projenizden […]

Elektronik müzik  ve sınırsızlığı: CASP

Piyanist Hazar Kayaaltı, yakın zaman önce ‘CASP’ adını verdiği elektronik müzik projesiyle müzikseverlerin karşısına çıktı. Klasik müzik eğitimi de veren Kayaaltı, piyanodan aldığı ilhamla günümüz elektronik müziğine leziz bir tat bırakıyor. Kayaaltı bu uyumu, bir ‘sentez’ olarak yorumluyor. Kayaaltı ile CASP projesini ve yakın zaman önce çıkardığı ‘Yet’ isimli teklisi üzerine konuştuk.

>> ‘CASP’ projenizden biraz bahsedebilir misiniz?

CASP bir piyano bestecisinin gözünden modern elektronik müzik füzyonu yaratmaya çalışan bir proje kısaca. Zamanında neo-klasik piyano bestelerimi derlediğim bir albüm yapma kararı almışken, süreç içerisinde yükselen ve genişleyen modern elektronik müziklere kayıtsız kalamadım. Aradığım şeyin bir “sentez” olduğunu fark ettim. Bu arayış, haliyle tek perspektife dayalı olamadığından Gönenç Kayaaltı ve Ömür Göğüş bana bu projede yerleri doldurulmaz bir destek verip prodüktörlük yapıyorlar.

Şubat ayında ilk EP, “Medium = Message”ı yayınladık. Sonrasında Mayıs ayında “Yet” isimli tekliyi çıkardık. 3 Ağustos 2019’da IF Beşiktaş’ta bir konserimiz olacak. Hayal ettiğimizden yavaş ama düşündüğümüz gibi ilerleyen bir takvimimiz var. Bir yandan daha duyulur olmaya çalışırken, diğer yandan üretmeye devam ediyoruz.

>> Birçok elektronik müzik parçası için denebilir ki, klasik müzik unsurlarıyla epeyce paralel. Buna katılır mısınız?

Katılabilirim. Klasik müzik ile elektronik müzik arasındaki bağlantı aslında ikisinin de yaratıcılarının, kendini veya yapılmışı tekrar etmeme yolunda büyük yol kat etmesi gerekmesi olabilir. Dışarıdan bakıldığında kimisine böyle yansımasa da içerisine girdiğinizde veya biraz dikkat kesildiğinizde farklılaşmanın ne denli zor olduğunu görebilirsiniz. Elektronik ve akustik sentezler de aslında bu perspektiften yararlanır ve aynı şekilde benzerlerinden farklılaşır.

>> Nitekim sizin de eserlerinizde, Even için de Yet için de kararlılıkla söylenebilir ki, piyano önemli bir yer ihtiva ediyor. Müziğinizde klasik piyanonun ne türden bir anlamı var?

Aslında bütün parçalarımda piyano önemli bir yerde. CASP’ın vokalli parçalarında bile piyano neredeyse solist rolünde. Hatta bu ses prodüksiyonu konusunda bizi hala zorlayan bir nokta. Piyano, akustiği gereği çok farklı frekanslarda aynı anda tını verebilen bir enstrüman. Elektronik altyapılar da bir o kadar statik bir düzlemde. Statik düzlemde bu denli çok yönlü bir enstrümanı, yine o enstrüman tavrıyla ortaya koymak oldukça çetin bir süreç. Ama yarattığım ve peşinden gitmeye çalıştığım kontrast tam bu noktada devreye giriyor ve bana motivasyon sağlıyor.

>> Nasıl bir kompozisyon hayal ediyorsunuz?

Kompozisyonlar sürecin başında piyano ile başlayıp elektronik müzik ile sentezlenerek son halini alıyordu. Fakat giderek altyapıların sadece bir donesinden başladığım kompozisyonlar ortaya çıkmaya başladı. Karşımda benim ve arkadaşlarımın da içine sinen bir altyapı olduğunda elim direkt piyanoya gittiği için, CASP’ın çizgisi neredeyse bozulmadı aksine çok yönlü bir özellik kazandığından ileriye gitti.

>> Elektronik müzik sınırları hayli geniş olan, hatta sınırları olmayan bir genre. Hayal ettiklerinizin tamamını şarkılarınızda gerçekleştirebiliyor musunuz?

Bu çok doğru bir gözlem. Elbette her genre’nın kendine ait sınırsızlığı var. Fakat elektronik müzikte her bir donenin sesini baştan yaratmak gibi bir süreç devreye giriyor. Bu süreçte deneyip de vazgeçilen o kadar çok fikir var ki farkında olmadan karşınızdaki projeyle garip bir ilişkiniz olmaya başlıyor. Hayal etmek bir noktada deneyim ve bilgi ile alakalı. Sınırsızlık sınırlandırır şahsen beni. Sınırsız bir yüzeyde, özgürce dolaşabileceğim bazı sınırlar koymaktan keyif alırım yani. Her yapılan eylemde, hayal gücü bir birim daha ileri taşınır ve siz onun peşinden gidersiniz. Dolayısıyla hayal ettiklerimi yapıp, o işten öğrendiklerimle de daha fazlasını hayal ediyorum.

>> Son tekliniz Yet, diğer şarkılarınıza nazaran daha dingin bir parça. Nasıl anlatırsınız şarkınızı?

“Yet” dingin bir parça, evet. Aslında biraz zaman ile oynandı o parçada. Düşük tempolu bir parça yaratıp o tempoya uygun ama enerjiyi yükseltecek unsurlar ekleyerek parçaya özellikle finalinde yüksek bir tansiyon kazandırdık. İsmi de, albüm görseli de göz kırpıyor bu yapılana. Zaman – mekan algısı, üzerine her disiplinde düşünülmesi gereken bir olgu bence. Belki başka bir teklide veya EP’de dönerim yine. CASP’ın şu ana kadar olduğu gibi gelecekteki her işinde de bunun gibi konseptler var ve olacak. Bu açıdan da dinleyiciyi düşündürmeye yönelik bir iş çıktı ortaya.

>> Başka neler yapıyorsunuz? Var mı yeni çalışmalar?

CASP’ın önünde akustik bir derleme var. Bir adet de live setimizden canlı bir video düşünüyoruz. Onun dışında dijital mecralarda yayınlanacak parçalar da tarihleri de hazır. Kişisel olarak da CASP’ta da bana destek olan ağabeyim Gönenç Kayaaltı ile prodüktörlük, mix, mastering, reklam, film, tiyatro müziği gibi bazı prodüksiyonlar yapıyoruz. Gönenç’in Socially Awkward adlı instrumental fusion albümü yayınlandı. Albümün her sürecinde beraberdik. Benim için çok öğretici ve meydan okuyucu bir süreç oldu diyebilirim. Bu albümün sahne provalarına da başladık. Aynı zamanda Samet Evci ile Bi’ Android adlı synth-pop & Retro wave projemiz var. O projede de ‘Sanki Robotmuş Gibi’ albümünü yayınladık konserler veriyoruz. Yakında da bir tekli yayınlayacağız.