Google Play Store
App Store

Rejim yönetememe krizi yaşarken siyasette yine aday tartışmaları, koltuk kavgaları yaşanıyor. İşçilerin, üreticilerin, emeklilerin, kadınların, gençlerin rejime karşı itirazı ise bir isyan dalgası mayalıyor.

Ellerimizle değişecek bu düzen
Ülkenin birçok noktasında iktidarın politikalarına karşı toplumun farklı kesimleri eylemlerini sürdürüyor.

Öncü DURMUŞ

Ülkeyi ekonomik, toplumsal, siyasal alanların tamamında felakete götüren, toplumun bütün kesimlerini yoksulluğun, geleceksizliğin, güvencesizliğin ablukasına alan rejimin kendisine karşı gördüğü en büyük tehlike, halkın farklı kesimlerinin itiraz dalgası.

Toplumsal muhalefet güçlerinin olabildiğince geri çekildiği, sendikaların, emek meslek örgütlerinin günübirlik eylemselliklerle hareket edebildiği, meclis muhalefetinin normalleşme tartışmalarıyla bir kez daha seçim illüzyonuna kapılmaya başladığı koşullarda halkın içerisinden yükselen itirazlar rejim ile karşı karşıya gelebilen yegâne güce dönüşmüş durumda.

Toplumun tabanında mayalanmaya başlayan bu itiraz sesleri ise artık daha fazla duyulur hale geliyor. Halk rejimin kendisine dayattığı tüm bu politikalara karşı alanlardan ses çıkartıyor. Halkın yükselen itirazına, sosyal kitlesel bir patlama ihtimaline karşı rejimin aldığı pozisyon ise daha fazla otoriterleşme.

Rejimin bastırmayı şart olarak gördüğü bu itiraz dalgası, kimi zaman sosyal medya engellemeleriyle kimi zaman tehdit ve hakaretlerle kimi zaman da sokakta sadece iktidarı eleştirdiği için yaşanan tutuklamalarla köşeye sıkıştırılmaya çalışılıyor. Öte yandan halkın bu itirazı ise bütün bir toplumsal muhalefete yol gösteriyor.

Emeklilerin, üreticilerin, işçilerin, kadınların, öğretmenler, veterinerler ve mali müşavirler gibi farklı meslek kesimlerinin yoksulluğa, hak kayıplarına, açlık ve yoksulluk sınırının da altında kalan ücretlere karşı sokakta sürdürdükleri mücadeleler bütünlüklü bir mücadele ihtiyacını ortaya çıkardığı kadar hayatın tamamını sarsacak direniş potansiyellerini de açığa çıkartıyor.

İŞÇİLERİN YAYGIN DİRENİŞİ

İşçiler, ekonomik krizi derinleştiren, ‘başarıyoruz’ safsatalarıyla sermaye yanlısı politikalar sürdüren iktidara ve sorunları dillendirmekten öteye gidemeyen muhalefet güçlerine cevabını fabrikalardan, sokaklardan başlattıkları direnişlerle veriyor. Ülkenin dört bir yanında örgütledikleri grevlerle, iş bırakma eylemleriyle baskılara karşı direnişleriyle iktidarın karşısında bir konumlanış alıyor.

Yolbulan, Befesa, Mersen ve Lezita işçilerinin grevleri sürerken Polonez, Filidea, Esitaş ve belediyelerde direnen işçilerin yanlarına her geçen gün yeni eylemsellikler ekleniyor.

CarrefourSa market zincirinde işçilerin çıkarılması sonucu başlayan eylemler bunlardan biri. İstanbul Esenyurt’ta Sabancı Holding’e ait CarrefourSA’da 6 işçinin işten çıkarılmasının ardından eylem başlatan çok sayıda işçi, polisin koyduğu engellere rağmen eylemlerini 4’üncü gününde devam ettirdi. İşçiler, çalıştıkları süreçte işverenlerin, amirlerinin çalışanlara insan gibi davranmadıklarını, güç gereken bir iş yapmalarına rağmen düzgün şekilde beslenmediklerine vurgu yaptı. Açıklamalarda ülkedeki krizin etkilerinin de altı çizilirken direnişe devam edecekleri bildirildi.

ANKARA’YA YÜRÜYÜŞ

İstanbul Çatalca’da faaliyet gösteren işlenmiş gıda üreticisi Polonez fabrikasında Tekgıda-İş Sendikası’na üye olan 146 kişinin işten çıkarılması ile başlayan direniş ise 29 gündür devam ediyor. İşçiler, polis barikatları ve TOMA’lı engellemelere rağmen direniyor. İşveren, işçilere sendikadan istifa etmeleri karşılığı yüzde 25 zam ve yılda bir ikramiye teklif etti. Polonez işçilerinin teklifi kabul etmemesinin ertesinde işten çıkarmalar başlamıştı. İşçiler, işe iade talepleri karşılanmadığı takdirde Ankara’ya yürümeye hazırlanıyor.

GERİ ADIM YOK

İzmir Çiğli Belediyesi’nde 147 işçinin işten çıkarılmasının ardından başlayan direniş ise kazanımla sonuçlandı. DİSK Ege Bölge Temsilcisi Memiş Sarı ile Çiğli Belediye Başkanı Onur Emrah Yıldız arasında gerçekleşen görüşmenin ardından işçilerin işe iadesine karar verildi. Yıldız tarafından, işten çıkarılan işçilerin ocak ayında işe alınacağı sözü verildi. Sarı, 3 işçinin geri dönmeyi kabul etmediğini ifade etti. Geri kalan işçilerin ise öncesinde mevcut bulundukları birimlerde yeniden iş başı yapacağını belirtti. Sarı, konuya ilişkin BirGün’e yaptığı açıklamada şunları dile getirdi: “Çiğli’de önce 15 kişi işe geri alınmıştı. Şimdi diğer arkadaşlar da ocak ayında işe geri dönecekler. Bunu tutanak altına aldık, arkadaşlarımız da direnişlerini sonlandırdılar.”

Belediye işçileri de hak kayıplarına karşı mücadele ediyor.

DUYANA TALEP NET: HÜKÜMET İSTİFA

Üreticiler de ortaya koydukları eylemselliklerle ülkede yol açmaya devam ediyor. Halk isterse sandık gelir diyen muhalefete karşı da bir yol gösteren çiftçiler, yükselttikleri ‘hükümet istifa’ sesleriyle halkın istek ve taleplerini tüm çıplaklığı ile ortaya koyuyor. Üreticiyi tefeci tüccara mahkûm eden, piyasayı emperyalist tekellere peşkeş çeken iktidara karşı buğday, çay, fındık, karpuz, domates, soğan üreticilerinin tamamı ayakta.

Domates üreticisinin yükselttiği ‘Hükümet istifa’ sesi ile buğday üreticinin sesi birbirinin aynısı. Üstelik her geçen gün bu seslere de yenileri ekleniyor.

Son olarak Niğde’de kilosu 1 liraya kadar düşen karpuz, düşük alım fiyatları nedeniyle tarlada kaldı. Maliyetin altında dahi satış yapamadıklarını söyleyen karpuz üreticileri, iktidarın tarım politikalarının da iflas ettiğini dile getirdi. Ekonomik krize vurgu yapan üreticiler bu düzende emeklerinin karşılığını alamadığını söyledi.

Bursa Karacabey’de ürünleri ellerinde kalan domates, karpuz, kavun üreticilerinin Bursa-İzmir yolunu traktörleriyle kapatmalarının ve ‘‘hükümet istifa’’ sloganları ile yürümelerinin ardından üreticilerin itirazı da yayılmaya devam ediyor.

Bursa ve Balıkesir’in ardından Bilecik’te de domates üreticileri, isyanda. Gübre, ilaç, fide ve işçi ücretlerinin ağır maliyetlerini belirten üreticiler tüm bu giderlerin hasatı karşılamadığını aktardı.

Bilecik’in arından Ankara’da da soğan üreticileri eyleme geçti. Tarlada soğanın kilosunun 2,5-5 TL arasında olduğunu belirten işçiler bir sonraki senenin hesabını dahi yapamıyoruz dedi.

Buğday ve çeltiğin de durumunun aynı olduğunu belirten üreticiler iktidarın tarımı bitirdiğini dile getirdi. Edirne’de bulunan çiftçiler maliyetlerin yanında kuraklık sorununun da altını çizdi. Edirne Ziraat Odası Başkanı Hüseyin Arabacı, kuraklık nedeniyle Bulgaristan’dan su talebinde bulunulduğunu ancak talebin olumsuz karşılandığını söyledi.

BU MEMLEKET BİZİM

Ülkenin dört bir tarafını sermayeye, emperyalist şirketlere peşkeş çeken iktidarın çevre politikalarına karşı da halk yaşam alanlarını savunuyor. HES’lere, siyanürle altın aramalara, doğanın katledilmesine karşı isyan eden halk, iktidara ‘Bu memleket bizim’ mesajını veriyor.

Geçtiğimiz günlerde Muğla’nın Fethiye ilçesine bağlı Söğütlü Mahallesi’nde, kurulacak HES’e karşı direniş başlatan köylüler, iş makinelerinin önünde nöbet başlatmış, HES yetkililerine de iktidarın bu politikalarına geçit vermeyeceklerini aktarmışlardı. Bunun üzerine köylülere jandarma müdahalesi gerçekleşirken 7 gözaltı yaşanmıştı. HES yetkililerinin “Sizin ellerinize kelepçe vurduracağız” tehditlerini aktaran köylüler yaşam alanlarımızdan vazgeçmeyiz dedi.

Kocaeli’nin Kandıra ilçesinde yapılmak istenen atık tesisinin ÇED bilgilendirme toplantısına da halkın tepkisi engel olmuştu. Toplantının yapılacağı salonu dolduran ve sloganlarla tepkisini gösteren yurttaşlar yetkililerin konuşmasına izin vermemişti. Tepkiler nedeniyle belediye ve bakanlık yetkilileri salonu terk etmek zorunda kalmıştı.

HER ALANDA DİRENİŞ

İktidarın son dönemlerde hızlıca Meclis’ten geçirdiği birçok düzenlemeye karşı da halk itirazını sürdürüyor. Sokak hayvanlarının ötenazi yoluyla katledilmesinin önünü açan düzenlemenin iktidar çoğunluğu ile yasalaşmasının ardından yurdun birçok noktasında eyleme geçen yurttaşlar Ankara ve İstanbul başta olmak üzere direnişlerini sürdürüyor. Meclis aritmetiğine karşı çıkan halk sokakta itirazını sürdürürken AKP MHP iktidar blokuna karşı sokakta mücadelede kararlı.

Ülkenin birçok meslek grubu da itiraz dalgasını adım adım büyütüyor. Öğretmenleri AKP kadroları gibi yetiştirmenin, gerici politikaların karşısında mücadele çağrıları yapan öğretmenler polis müdahalelerine, baskı politikalarına karşı tepkilerini açığa çıkarmayı sürdürüyor.

Mali müşavirler, veterinerler, doktorlar da çalışma koşullarının iyileştirilmesi talebiyle sokakları dolduruyor. Herkesin ortak talebi ise iktidarın çöken politikaları. Doktorlar şiddete karşı, veterinerler mali müşavirler çalışma koşullarına karşı iktidara olan öfkelerini açığa çıkarmayı sürdürüyor.

İktidarın politikaları karşısında yer alan kadınlar, gençler, emekliler ise rejimin karşısında yer almayı sürdürüyor. Seçim dönemlerine de damga vuran emeklilerin isyanı sokaklarda kendini açığa çıkartmaya devam ediyor. 2 bin 500 liralık zamlara mahkum edilen emekliler, son olarak İzmir’de sokağa çıktı. Geçim şartları ve maaş zammını protesto eden emekliler, “İktidar geldiğinde emekliye verilen maaş tutarı 2 cumhuriyet altınına tekabül ederdi. Bugünkü hesaba göre; 32 bin TL olması gereken maaşımız 12 bin 500 TL’ye inmiş durumda. Devlet bütçesi ve maliye hazinesi, dolar milyarderi bir avuç holding patronu ve müteahhit için değil, milyonlarca yoksul emekli için harcansın" ifadeleriyle itirazlarını haykırdı. Yaşam haklarına yönelik saldırılar devam eden kadınlar ve gençler de sokaklarda üniversitelerde, liselerde mücadelelerini sürdürüyor. İrili ufaklı birçok itiraz iktidarın varlığına karşı çoğalırken soyadı kullanımı engellenmeye çalışan kadınlar, geleceksizliğe işsizliğe mahkûm edilen gençler de mücadelelerinde kararlı. Halkın farklı kesimleri itirazlarını ilmek ilmek örerken her geçen gün artan bu itirazlar dalgası da ülkede yayılmaya devam ediyor. Ancak yine de bu itiraz dalgalarının tamamını örgütleyecek, birleştirecek iktidar karşısında yer alabilecek toplumsal bir gücün varlığı hala eksik. Halkın bu itirazları açığa çıkmaya devam ettikçe bu itirazların örgütlenme ihtiyacı da bir o kadar elzem.

MECLİS MUHALEFETİNİN SEÇİM İLLÜZYONU

Yerel seçimlerin ardından tarihinde ilk defa ikinci parti konumuna düşen AKP iktidarı karşısında CHP’nin aldığı pozisyon da halkın sorun ve taleplerini örgütlemekten uzak bir görüntü çiziyor. Seçimlerden sonra AKP’li Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ın yenik görüntüsünü muhalefetin ‘normalleşme görüşmeleri’ ile neredeyse ortadan kaldırıldı. Erdoğan ise normalleşme tartışmalarını ‘Bizim çabamız aslında muhalefeti normalleştirme çabasıdır” sözleriyle bir anlamda bitirmiş oldu. Bu sürecin ardından da rejime karşı doğrudan tavır geliştirmeyen muhalefet mücadele vurgusunu tematik mitinglere bağladı.

Önü arkası örgütlenmeyen miting silsileleri toplumun itirazlarını örgütlemekten çok sorunları kitlesel bir şekilde dillendirip oradan ayrılmakla sonuçlandı. Kazanılan belediyelerle beraber bir sonraki seçimi bekliyor görüntüsü veren CHP, bir yandan ‘halk isterse seçim olur’ sözlerini kullanırken, diğer yandan ise ‘bizim çoğunluğumuz yok seçim en az 2 sene sonra olur’ açıklamaları ile toplumu bir kez daha sandığa yönlendiriyor. Bu tartışmaların geldiği son nokta ise ‘İlk seçimde iktidarız’ söylemleriyle beraber ‘Cumhurbaşkanı adayı kim olacak’ tartışması. Yer yer toplumun sorunlarının önüne geçen bu içi boş tartışmaların ise en önemli sonucu ülkeyi yönetememe krizine giren Erdoğan’a alan açması.

Halkın sorunlarını örgütleyemeyen, ülkenin geleceğini sadece sandığa indirgeyen, ülkeyi 22 yıldır felakete sürükleyen bu iktidarla olan farkını ortaya koyamayan bir politik hattın bu rejim karşısında yapabileceği bir şey yok. Zira 6’lı masa ittifakı ile görülen hatalar miadı çoktan dolmuş bir iktidara bir kez daha imkân tanıdı. Bugün o masa etrafında olan muhalefet güçleri ise neredeyse rejime el pençe. CHP listelerinden Meclis’te yer alan Deva, Gelecek, Saadet, İyi Parti gibi partilerin bulunduğu sağ muhalefet milliyetçi, muhafazakâr politikalara yaslanırken siyasette kendilerine alan açmaya çalışıyor. Sağ muhalefetin tamamı ya rejimle yol yürümeyi ya da rejimin gölgesinde muhalefette iktidar olma derdine düşmüş durumda.

SENDİKALARDA ORTAK EYLEM YOK

Halk iktidara karşı öfkesini ve itirazı açığa çıkartırken sendikaların durumu ise oldukça tartışmalı. DİSK, TÜRK-İŞ ve HAK-İş’in bir araya gelerek 9 Temmuz’da açıkladığı ortak bildiride yer alan taleplerin hiçbiri gerçekleşmedi. Şimdiye kadar eyleme geçemeyen sendikaların son durumu ise şöyle:

İktidara yakınlığı ile bilinen HAK-İŞ, vergi adaletsizliği, ek protokol zam talebi, işten çıkarmalar, sendikal baskılar başta olmak üzere gündemdeki konulara ilişkin taleplere miting düzenleyecek. Buna göre 23 Ağustos’ta Kayseri’de, 5 Eylül’de Kocaeli’nde ve 13 Eylül’de Gaziantep’te mitingler gerçekleştirilecek. Türk-İş Genel Başkan Yardımcısı Ramazan Ağar da 20 Ağustos’ta 81 il ve bölge temsilcileriyle kitlesel bir basın açıklaması yapacaklarını açıkladı. Türk-İş taleplerini 26 Ağustos’ta Çerkezköy’de, 3 Eylül’de de Zonguldak’ta kitlesel mitingle tekrarlayacak.

DİSK ise yerine getirilmeyen 10 maddelik düzelme ve talepleri için 21 Ağustos’ta grev ziyareti esnasında miting programlarını açıklayacağını ifade etti. Öte yandan KESK’in, eylül ayında kurulları toplanacak. Edinilen bilgilere göre toplantılardan çıkacak karar doğrultusunda eylem programı açıklanacak.

SOSYALİSTLERİN İÇE DÖNÜK TAVRI

Ülkede halkın açığa çıkan itiraz dalgalarına rağmen toplumsal muhalefetin yanında sosyalistler de bu tepkileri örgütlemekten uzak bir görüntü çiziyor. Rejim karşıtlığı üzerinden geliştirilen politikaları, halkın öfkesini, kalıcı ve örgütlü bir itiraza dönüştüremeyen sosyalist partiler, toplumun sorunları karşısında da iktidarın yarattığı yıkım karşısında da oldukça içe kapandı. İrili ufaklı pratikler ve eylemsellikler dışında kapsayıcı pratikler ortaya koyulamazken içe kapanan sosyalist örgütler, halkta gelişen ve büyüyen bu itiraz dalgasının da dışında kalıyor. Dersim Belediyesi Eş Başkanı Cevdet Konak’ın eski başkan Fatih Mehmet Maçoğlu’nu yönelik başlattığı tartışma ise bunun son örneklerinden. SMF, EMEP, DEM Parti, Partizan, ve TİP’in ittifakıyla başkan olan Konak’ın belediye borçları ile ilgili Maçoğlu’na olan eleştirisi SMF tarafından istifa çağrılarıyla yanıtlandı. Öte yandan birçok sosyalist parti de iç tartışmalarını sürdürürken TİP, TKH gibi sosyalist örgütlerde de bir takım ayrışma tartışmaları sürüyor.