Türkiye’nin yeni uydusu Türksat 5A, geçtiğimiz gün Türkiye saatiyle 05.15’de ABD’nin Florida eyaletinde bulunan Cape Canaveral Üssü’nden başarıyla fırlatıldı.

Türkiye’nin 5’inci nesil uydusu Türksat 5A, Elon Musk’ın Space X firmasına ait Falcon 9 roketi ile uzaya gönderildi.

Gerek hükümet yetkilileri, gerek yandaş medya ve gerekse sosyal medyada bu saydıklarıma inananlar fırlatılan uyduyu “yerli ve milli” ilan etseler de bu mümkün değil. Belki Diyanet İşleri Başkanı Ali Erbaş’a bir muska falan okutup, Elon Musk’a da rica edip roketin bir yerlerine sokuşturdularsa o başka.

Ulaştırma ve Altyapı Bakanı Adil Karaismailoğlu geçtiğimiz günlerde “Türksat 5A’nın da devreye girmesiyle birlikte, uzay vatanda çok daha güçlü olacağız” demişti.

Gülüyoruz ağlanacak halimize ama başka türlü de zaman geçmiyor!

Ülkenin en köklü eğitim kurumlarından birine tepeden rektör atayacaksınız, o pırıl pırıl çocukların bunu kabullenmemesine de şaşıracaksınız öyle mi? O da olmadı bu “geleceğin yerli ve milli uydularını” üretecek, zehir gibi çocukları devletin en tepesinden terörist ilan edeceksiniz, öyle mi?

“Camide içki içtiler, bütün görüntüler elimizde. Bu Cuma günü yayınlayacağız” demiştiniz. Üzerinden 396 cuma geçmiş. Bu öğrencilere terörist diyorsunuz, bunu hangi cuma günü kanıtlayacaksınız?

Ülkenin ana muhalefet partisinin İstanbul İl Başkanı Canan Kaftancıoğlu hakkında “DHKP-C’li terörist” diyebiliyorsunuz. Bizim bildiğimiz Kaftancıoğlu bir bilim insanı. Aynı zamanda siyasetçi. Bizim bildiğimiz Canan Hanım’ın sadece iki örgüte üye olduğu. Bunlardan birisi Türk Tabipleri Birliği, diğeri ise Cumhuriyet Halk Partisi. Kaftancıoğlu’yu terör örgütü üyeliği ile suçlayanları bu iddialarını kanıtlayamamaları halinde yüksek bir tazminat ödemesi bekliyor; hatırlatmak lazım.

Başka işiniz gücünüz yok mu sizin? Görev tanımınız içinde iftira atmak var mı? “Çamur at izi kalsın”ın devri geçti, bunun farkında değil misiniz? Yalancının mumu yatsıya kadar bile dayanamıyor artık, bunu görmüyor musunuz?

Geçmişte Boğaziçi Üniversitesi kampüsüne bir kaç kez girebilmiş şanslılardanım. O muhteşem kampüsün içindeki Albert Long Hall’de konserler verdim. Mesleğimin getirdiği ayrıcalıklardan yani. Başka türlü giremezdim. Siz de çekin elinizi o akademisyenlerden, o öğrencilerden. Rahat bırakın yarına ışık saçan pırıl pırıl çocukları. Copunuzu, kelepçenizi, polisinizi sokmayın o ilim yuvasına. Kayyumunuzu da alın gidin!

***

“Başka işiniz gücünüz yok mu sizin” diye sormuştum yukarıda. Bakın Niğdeli patates üreticisi çiftçi ne diyor: “Allah çarpsın battık, Kuran çarpsın battık. AK Parti’nin 1 numaralı adamıyım, 15 senedir oy veriyorum, bütün millete rezik oldum. Yiyecek yiyemiyorum.”

Koçbaşları ile kapıları kırıp uzun namlulu silahlarla öğrenci evleri basmak, üniversite kampüs kapısına kelepçe vurmak, akademisyen dövdürtmek gibi şeylerden daha yakın değil midir görev tanımınıza Niğdeli çiftçinin derdine derman olmak?

***

Datça Belediyesi’nin sosyal medya hesabından bir soru sordu admin geçtiğimiz günlerde. “Belediyemizi aradığınızda hangi müzik çalsın istersiniz” diye sormuşlar. Onlara yine sosyal medyadan bir önerim oldu: “Genç besteciler için yarışma açın. İlk 12’yi satın alın. Her ay bir tanesi çalsın. Böylece 12 müzisyene destek olun.” Çok kişi paylaşmış ya da beğenmiş bu yazdığımı. Belediyenin hesabı da yanıt verdi “Ne güzel fikir, önereceğiz.” diye.

Onlara verdiğim fikre bir ekleme de yapayım. Ülkenin önde gelen müzisyenlerinden bir “gönüllü” jüri kurun. Pandeminin geçmesini evde işsiz güçsüz “beklemekte” olan geç müzisyenlere yaptırdığınız bu “bekleme” müziği aynı zamanda belki de ilk “telifi ödenmiş telefon bekleme müziği” olacak. Konserlerin başlayacağı günlerde de güzel Datça’da bu arkadaşlarla bir festival yapın mesela. Hatta bu şarkılardan oluşan bir CD çıkarıp yine bu arkadaşlar yararına satabilirsiniz. Belli ki hiç bir müzisyenin bu hükümetten dişe dokunur bir yardım alabilmesi mümkün değil. Belki başka belediyelere de örnek olursunuz. Desteğiniz bu dönemde daha da önem kazanıyor. Ayrıca böyle bir kampanya, belediyenizin dünya basınında bile yer almasına olanak sağlar.

***

Dostum, değerli gazeteci Serdar Akinan’ın yeni kitabı “Hayatımın Haberi”, Kırmızı Kedi etiketiyle çıktı ve daha çıkar çıkmaz ortalığı birbirine kattı. Kitabında “otuz yılı aşan meslek yaşamında başından geçen olayları” anlatan Akinan’ın kitabı önümüzdeki günlerde daha çok kavga çıkaracağa benzer.