Malum bu sıralar ülke gündemi yoğun ve yaşamı, toplumu radikal bir biçimde dönüştürmeye dönük birçok girişime sahne oluyor. Çocukları tecavüzcüsüyle evlendirmeyi yasal hale getiren, kadın üzerindeki gerici ve ayrımcı anlayışı egemen kılan “Aile Bütünlüğünü Olumsuz Etkileyen Unsurlar ile Boşanma Olaylarının Araştırılması ve Aile Kurumunun Güçlendirilmesi İçin Alınması Gereken Önlemlerin Belirlenmesi İçin Meclis Araştırması Komisyonu”nun hazırladığı ‘Şeriat Yasası’ gibi tüm insanlığı hedef alan hamlelerin sıklaştığı günlerden geçiyoruz. Saray’ın “Yeni anayasa” saldırısına karşı koyulmazsa, yaratılmak istenen bu gerici, orta çağ karanlığına ait yaşam biçiminin anayasal hale geldiğine tanık olacağız.

Gericiliğin, antidemokratik bir rejimin yüksek dozda sömürü çarkı ile kurduğu bağ ise kuşkusuz tartışılmaz. Dört koldan tek adam rejimine uygun bir yaşam dizayn edilirken, rejimin en güçlü ayaklarından biri olan ekonomide de rant ve sömürü mekanizmaları genişletiliyor. Bunu bir yandan neoliberal hukuk kapsamı dışına çıkmış olan iktidara şüpheli bakmaya başlayan sermayeye sus payı verilmesi olarak da okumak mümkün. Nitekim bu kapsamda tamamlanmaya çalışılan en ucuz işgücü inşası, kronik haldeki yüksek işsizlik- özellikle kadın ve genç işsizliği ve ülkeye sürüklenen mülteciler üzerinden ‘kiralık işçi’ kurgusuyla hızlanırken, diğer bir yandan ülke arazilerinin, doğal ve kültürel değerlerin müteahhitlere satışı da aynı hızla ilerletiliyor. Kısa bir vadede ülke ekonomisinin büyüme modelinin çok daha yıkıcı karakterine tanık olacağımız açık.

Şimdi tüm bu hızlı dönüşüm tasarımı altında el atılan bir kalemin de ‘emeklilik’ olduğu görünüyor. Bilindiği gibi önceki hafta Başbakan Yardımcısı Mehmet Şimşek, Bireysel Emeklilik Sistemi’ne (BES) otomatik katılımı sağlayacak çalışmanın hazır olduğunu duyurmuştu. Ardından taslaktaki detaylar basınla paylaşıldı ve yeni çalışmaya göre 45 yaşın altında kalan tüm çalışanların otomatik olarak BES’e dahil edileceği, zorunlu olarak 100 lira kesinti yapılacağı, kişinin isterse ancak 6 ay sonra ayrılabileceği fakat çıkışın da min. 1-2 yılı alabileceği ve de asgari ücretlilerden dahi zorunlu kesinti yapılacağı detaylar arasında yer alan düzenlemelerden.

Belli ki asgari ücret zammı sürecinde işverenleri(!) ikna etmede kullanılan kalemlerden birisi de bu olmalı ki, işverene hiçbir sorumluluk yüklemeyen bu sistem aynı zamanda uzun vadede SGK sorumluluğunun da ‘hafifletilmesinde’ rol oynayacak gibi gözüküyor.

Yapılanı birkaç başlıkla şöyle açıklamak mümkün;

Öncelikle biraz BES’ten bahsetmek gerekirse, en büyük şöhretini Amerikan piyasalarında 2008 yılındaki krizle birlikte gösterdiği iflas şöhretine borçlu olan bir yatırım aracı olduğunu söyleyerek başlayalım. Mekanizması ise en basit anlatımıyla havuzda toplanan tasarrufların belli fon demetlerine aktarılması ve toplam kazancın katkı büyüklüğüne göre paylaştırılmasına dayalı. Yani havuzda en yüksek katkısı olan aslan payını alırken, aylık 100’er lira ödeyen vatandaşın esasında işlevi küçük bir pay karşılığında bu aslan payını beslemekten ibaret.

Türkiye’de ise BES başından beri umulduğu gibi bu ‘aslan paylarını’ oluşturamıyor. Büyük sermaye gruplarını bu fonlara çekmekte başarısız, çünkü havuz büyüklüğü göz doldurmuyor. İşte söz konusu zorunlu hale getirilmesine dair çabanın bir kısmı bu havuzu doldurmaya dönük.

Performansı dediğimiz gibi zayıf… 2015 yılında BES ortalamada reel olarak yüzde 7’ye yakın zarar etti. Yaklaşık 6 milyon katılımcının birikimleri enflasyon karşısında eridi. Özellikle yüksek risk-yüksek getiri üzerinden bu sistemin pazarlandığı ve fon dağılımlarını hisse senetleri üzerine yapmış kişilerin geçtiğimiz sene kayıpları yüzde 21’in üzerine çıkıyor. TL cinsinden kamu borçlanması- tahvil veya bono – alanların kayıpları yüzde 7 olurken, orta-yüksek risk taşıyan fonlar yüzde 8’e yakın kaybettirdi.

BES sadece bir yatırım aracı değildir

BES’in bir diğer yüzü ise herkesin yaşamına dokunacak sosyal güvenliğe bakıyor.

Özellikle 90’lı yıllarda IMF ve Dünya Bankası direktifleriyle bir ‘hak’ olmaktan bir ‘sorun’ olmaya başlayan Sosyal Güvenlik Sistemi o günden bugüne, büyük bir kısmı AKP döneminde olmak üzere ciddi köklü dönüşümler geçiriyor. Bu dönüşümlerin en büyük halkalarından biri ise kuşkusuz bugünde gündeme yeniden taşınan kamu emeklilik sistemine ilişkindi.

Emeklilik yaşı ve prim ödeme gün sayısı yükseltildikten sonra iktidara gelen AKP, iktidara geçtiği günden bu yana sağlık ve sosyal güvenlik sistemindeki kamu tasfiyesini hızlandırmakla meşgul. Bu adımlardan kamu emeklilik sistemine ilişkin olanlardan birinin de kuşkusuz Bireysel Emeklilik Sistemi ile bağı çok kuvvetli. BES geliyor, kamu emekliliği tasfiye ediliyor demek şu aşama için çok doğru olmayacaktır, lakin gitgide emeklilik maaşları zamlarında, işveren yükümlülüğü düzenlemelerinde BES; iktidarın tüm emekçilere ve emeklilere karşı kullandığı bir koz olarak masada duracaktır ve bu yönüyle de bu tasfiyeye hizmet edecek önemli bir araç olarak anlaşılmalıdır.

Alternatif?

Türkiye’de BES; başta çok masumane amaçlarla tanıtılmıştı. Ülkenin tasarruf ihtiyacını karşılama, bireyleri tasarruf sahibi yaparak borçlanmadan az da olsa uzaklaştırabilmek gibi tanımlamalarla altı çizile çizile ‘aman ha bu emeklilik sisteminin alternatifi değil, tamamlayıcısı’ şeklinde uyarılarla piyasaya sürülmüştü. Sigorta şirketlerinin bankalar aracılığıyla geniş toplum kesimlerini sisteme agresif bir şekilde katma çabasına tanık olmayanımız yoktur herhalde. Bireysel Emeklilik Sistemi katılımcılarının birçoğunun aynı anda kredi sahibi de oluşunun, bankalarda üzeri kapalı ‘dayatma usülü’ satılan BES poliçeleriyle yakından bir ilişkisi vardır.

Oysa Dünya Bankası-IMF stratejisini ardından da TÜSİAD gibi büyük sermaye gruplarının raporlarıyla (2004) bu stratejiyi nasıl ülkeye uyarladığını takip edenler, BES’in masumane bir finansal ürün olmadığını anlayacaklardır.

Sonuç olarak Başbakan Yardımcısı Şimşek aslında kendi ağzıyla durumu ifade ediyor; hayat standartlarını korunmak isteyen bireyler için, sosyal güvenlik sistemlerince sunulan emeklilik gelirine ek bir gelir sağlamak amacıyla oluşturulmuş bir sistem. Bu cümleyi daha anlaşılır bir hale getirmek istersek; (i) İnsanca yaşam için yeterli bir emekli maaşının verilmesi sorumluluğunu iktidar hiçbir zaman üstlenmeyecek (ii) Emeklilik döneminde insanca bir yaşam düzeyi, bugünden sadece gelirinden tasarruf yapabilen orta ve yüksek gelirlilerin payına düşecek (iv) Sonuç olarak BES, emekli maaşının ‘tamamlayıcısı’ olduğu gibi, aynı zamanda emekli maaşının insanca bir yaşam olması yolunda hak arama kanallarını tıkayacak, bu sorumluluğu bireylerin kendisine yükleyecek.