TMMOB Yönetim Kurulu Başkanı Emin Koramaz bütçe görüşmelerine ilişkin açıklama yaptı. Koramaz, "Bütçe toplumsal fayda gözetilerek, demokratik bir süreçle hazırlanmalıdır" dedi

Emin Koramaz: Mecliste görüşülen bütçe, krizin faturasını halka ödeten bir bütçe

cukurda-defineci-avi-540867-1.Cumhurbaşkanlığı tarafından hazırlanan ve TBMM'de görüşmeleri devam eden 2019 Yılı Merkezi Yönetim Bütçesi'ne ilişkin Türk Mühendis ve Mimar Odaları Birliği (TMMOB) Yönetim Kurulu Başkanı Emin Koramaz bir açıklama yaptı.

Koramaz açıklamasında, "Ülkemizin giderek daha derinlerine ilerlediği bu ekonomik bunalımdan çıkışa yönelik iktidar tarafından tek bir adım atılmazken, krizin faturası da emeğiyle geçinenlere ödetilmeye çalışılmaktadır. TBMM’de görüşülmeye devam edilen 2019 Yılı Merkezi Yönetim Bütçesi de bu çerçevede krizin tüm yükünü emekçilerin omuzlarına yükleyecek bir içeriğe sahiptir" dedi. Bütçenin on altı yıldır antidemokratik bir şekilde hazırlandığına, bu yılda itirazlara ve haklı taleplere kulak tıkanarak bir bütçe olduğuna değindi.

Koramaz, "Bütün “yerli ve milli” söylemlere karşın öz kaynaklara dayalı bir üretim ve sanayileşme hedefinden vazgeçen, ranta ve kayırmacılığa dayanan bir anlayıştan kaynaklanmaktadır" diyerek bu durumun bu yılda bütçeye yansıdığına dikkat çekti.

Koramaz açıklamasını "Sanayisizleşmenin ağır sonuçları görüldüğü halde, daha ağır maliyetler üretme pahasına dışa bağımlı politikalara bütçe üzerinden de ‘devam’ denilmiştir. 2019 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu bağıtlanmadan önce ülkemizi yokuşa sürükleyen politikalardan vazgeçilmeli, bütçe toplumsal fayda gözetilerek, demokratik bir süreçle hazırlanmalıdır" diyerek sonlandırdı.

Açıklamanın tamamı şu şekilde;

Ülkemiz derin bir ekonomik bunalımın içinden geçmektedir. On altı yıldır uygulanan çarpık ekonomi politikalarının bir sonucu olarak ortaya çıkan bu iktisadi bunalım, halkımızın bugünü ve yarınını ağır bir biçimde tehdit etmektedir. Tepeden tırnağa dışa bağımlı hale getirilmiş ve üretim gücü büyük ölçüde tahrip edilmiş ekonomimizde bu on altı yıldır uygulanan politikalar işsizlik ve yoksulluk üretmiş ve bugün ekonomik krize neden olmuştur. Ülkemizin giderek daha derinlerine ilerlediği bu ekonomik bunalımdan çıkışa yönelik iktidar tarafından tek bir adım atılmazken, krizin faturası da emeğiyle geçinenlere ödetilmeye çalışılmaktadır. TBMM’de görüşülmeye devam edilen 2019 Yılı Merkezi Yönetim Bütçesi de bu çerçevede krizin tüm yükünü emekçilerin omuzlarına yükleyecek bir içeriğe sahiptir.
On altı yıldır toplumun en geniş ve ilgili kesimlerinin müzakere, katkı ve onayına başvurulmadan, antidemokratik bir şekilde hazırlanan bütçe, bu yıl da içeriğe dair itirazlara ve haklı taleplere kulağını tıkayan bir anlayışla hazırlanmıştır. Özellikle kriz koşullarının emekçiler üzerinde yarattığı tahribat görmezden gelinmekle kalmamış, vergi yükü ağırlaştırılmış, sosyal harcamalar daha da kısılmıştır.

Emekçilerin Vergi Yükü Artıyor!

2019 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanun Teklifi’ne göre, 2019 yılında bütçe gelirlerinin yüzde 17 artırılarak 880 milyar lira olarak gerçekleşmesi hedeflenmektedir. Bütçe gelirlerinin genelde büyük bir kısmını oluşturan vergi gelirlerinin 2019 yılında yüzde 86’sını oluşturması beklenmekte ve yüzde 20’lik bir artışla 756 milyar 495 milyon lira olması teklif edilmektedir. Ülkemizde gelir adaletsizliğini artıracak biçimde uygulanan vergi politikası, vergi yükünün büyük bir kısmını işçi ve emekçilere yıkmaktadır. Kurumlar Vergisi artışı yüzde 10 ile sınırlı tutulurken, çoğu işçi ve emekçiden tahsil edilen gelir vergisindeki artış yüzde 25’e sıçramıştır. Oysa ülkemizde kriz ile birlikte enflasyon yüzde 20’lerin üzerinde bir seviyede kalıcı hale gelmiş, işsizlik yüzde 11’in üzerini zorlar hale gelmiştir. Ücretli kesim bugün temel ihtiyaçlarını bile ödeyemez haldedir. Bu koşullar altında işçiyi, emekçiyi korumak yerine bütçe, emekçiler üzerindeki vergi yükünü daha ağır hale getirmektedir. Düşük gelirli vatandaşların bütçesinde, yüksek gelirlilere göre daha fazla yer tutan dolaylı vergiler, toplam vergilerin yüzde 70’ini oluşturmaya devam etmekte; Özel Tüketim Vergisi’nde 2018’e göre bu yıl yüzde 15,32 artış, ithalde alınan KDV’de yüzde 25 artış, yurt içi ürünlerden alınan KDV’de ise yüzde 18’lik bir artış önerilmektedir.

Faize, Sermayeye, Diyanete Bütçe Var Sosyal Harcamalara Yok!

Bütçe giderleri ise 2019 yılında, 2018 yılına göre yüzde 17’lik bir artış öngörülerek 960 milyar 976 milyon TL büyüklüğünde belirlenmiştir. Bütçe giderlerinin nereye ve hangi kesimlere yapıldığı ise özel olarak dikkat edilmesi gereken önemli bir noktadır. 2018 yılı faiz harcamalarının tahmini gerçekleşmesinin bütçe payı yüzde 9 iken, 2019 yılı için yüzde 12’ye çıkması ve faiz harcamalarının yüzde 54 artması beklenmektedir. Bunun yanı sıra, konu eğitim, sağlık, barınma gibi sosyal harcamalara geldiğinde "kemer sıkma politikası” uygulayan iktidarın, konu yandaş müteahhitler olduğunda bütçe olanaklarını sınır tanımadan aştığı açıktır. ‘Sadece parası olan geçsin’ denilen Kamu Özel İşbirliği (KOİ) projeleri için vaat edilen garantiler için 2018 yılında bütçeden 6,2 milyar TL ayrılmıştı. KOİ adı altında bir avuç müteahhitte kâr transferinin gerçekleştiği bu ödenek 2019 yılında bütçe kalemlerinden çıkarılmış ve transfer edilecek tutar halktan gizlenmiştir.

Diğer yandan 2019 Bütçe Kanunu Teklifine göre en büyük bütçe artışı yapılan kurumlardan biri Diyanet İşleri Başkanlığı, diğeri ise Cumhurbaşkanlığı’dır. Diyanet bütçesi 2018’e göre yüzde 34 artırılırken, Cumhurbaşkanlığı’nın 2019 yılı bütçesi bu yıla göre 3,3 kat, yani yüzde 233 oranında artırılarak 845 milyon liradan, 2 milyar 819 milyon liraya çıkarılmıştır. Milli Eğitim Bakanlığı bütçesinde yüzde 23 artış yapılmış, fakat bu artışın çoğu imam hatip ortaokulları ve liselerinden sorumlu Din Öğretimi Genel Müdürlüğü bütçesindeki artıştan kaynaklanmıştır. Din Öğretimi Genel Müdürlüğü’ne her yıl rekor düzeyde bütçe ayıran iktidar 2017’de 3 milyar 946 milyon lira ayırdığı bütçeyi 2019’da 8 milyar 679 milyon liraya çıkarmaktadır.

Üreten, Sanayileşen, Kalkınan bir Türkiye İstiyoruz!

Ülkemizin bugün içinden geçtiği kriz süreci, üretimsizliğin ve sanayisizleşmenin bir sonucudur. Bütün “yerli ve milli” söylemlere karşın öz kaynaklara dayalı bir üretim ve sanayileşme hedefinden vazgeçen, ranta ve kayırmacılığa dayanan bir anlayıştan kaynaklanmaktadır. Bu anlayış her yıl olduğu gibi bu yıl da bütçeye yansımıştır. Üçüncü çeyrek büyüme oranlarından görüldüğü gibi, sanayi artık üretemez hale gelmiş ve sanayi üretim endeksi negatif seviyeye düşmüştür. İktidarın, yaşanan bu gerilemeyi tersine çevirecek bir planı olmadığı bütçeden de anlaşılmaktadır. Kaldı ki tüm dünya yapay zekâ, nesnelerin interneti gibi üretimde ileri teknoloji boyutunu tartışırken, ülkemizde milli gelir içindeki payı günden güne eriyen sanayiye bütçeden neredeyse pay ayrılmamaktadır. Sanayi ve Teknoloji Bakanlığı bütçesi 2019’da yüzde 4 düşüşle 8 milyar 141 milyon liradan 7 milyar 784 milyon liraya indirilmiştir.

Sonuç olarak halk için, toplumsal gereksinimler için hazırlanması gereken bütçenin, tam tersi bir şekilde rejimin çıkarları doğrultusunda yapılan harcamaların faturasını halka çıkarma anlayışıyla hazırlanmış olduğu görülmektedir. Ülkemizin yaşadığı kriz sürecini göz ardı eden, halkın yaşadığı işsizliği, hayat pahalılığını ve yoksulluğu artıracak etkiye sahip bir bütçe hazırlanmıştır. Sanayisizleşmenin ağır sonuçları görüldüğü halde, daha ağır maliyetler üretme pahasına dışa bağımlı politikalara bütçe üzerinden de ‘devam’ denilmiştir. 2019 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu bağıtlanmadan önce ülkemizi yokuşa sürükleyen politikalardan vazgeçilmeli, bütçe toplumsal fayda gözetilerek, demokratik bir süreçle hazırlanmalıdır.