Yakın zamana dek, içeride zaten tutsak olarak sebepsiz yatanlar bir yana, “memleket açık hava hapishanesine döndü” deyince abartmış olmazdık. Şimdilerde açık hava hapishanesi de kapalı hapishaneye döndü. Korona vesayeti altında (yoksa korona kisveli faşizm mi deseydim) hafta sonu iki gün hemen herkes ev hapsinde. Gerçi benim gibi altmış beş plus’lar günde üç saat havalandırma hariç adeta müebbet ev hapsinde. (Bilmeyenler için: havalandırma da mahpus tabiridir, koğuştan avluya çıkma saatidir yani.)

Memleket topluca ev hapsini (emekçiler ise mecburi çalışmaya hapsolmayı) her hafta iki günlüğüne de olsa yaşarken ve yeni yıla girişte dört gün daha yaşayacakken ne demeli?

Mesela 12, Eylül Mamak Askeri Cezaevi’nin “gülmek, konuşmak, sağa sola bakmak yasak” şeklindeki yasaklarını yenileriyle pekiştirdiler, diyebiliriz. İşlerine gelmediği şekilde muhalefet etmek, haber yazmak, dernek kurmak bile hep yasak. Din dışı yaşamak neredeyse yasak. Gerçi yapıp ettiklerinin bazılarına şimdilik acı acı gülüyoruz. Ama onlar gülmeyi değil sadece sırıtmayı biliyor. “Bu yasaklar hukuka uygundur” deyip ardından pis pis sırıtmıyorlar mı?

Yıllardır emir komuta ile yönetilen bir memlekette yaşıyoruz.

Ama Saraylılar “emir” yerine “talimat” kelimesini kullanmayı seviyorlar: Google’a “cumhurbaşkanımızın talimatıyla” yazdım 533 bin sonuç çıktı karşıma… Bakanlar, valiler, belediye başkanları ve her türden yetkili bu kelime öbeğiyle konuşuyor. Ferman buyurdu anlamında… Biat kültüründe, güce tapma söz konusu olunca böylesi şaşırtıcı olmuyor. Cumhurbaşkanı talimat vermeyince hiçbir şey yapılamayacakmış havası da estiriliyor ki öyledir. Ve o da zaten hemen her şey için talimat vermeyi ihmal etmiyor. “Ben bilmem Reisim bilir” diye geçiyor günler. Verilen talimatları tekrar etmekten müthiş haz duyuyorlar. Talimat tekrarı! Gerçi bazı hınzırlar bu ifadeleri dinledikçe, “sorumluluktan kaçmak için” diyebiliyor, yani hesap verme günü geldiğinde, “ben Cumhurbaşkanı’nın talimatıyla yapmıştım” deyip kendilerine şimdiden mazeret yaratıyorlarmış.

Bu mazeretlerin en çarpıcılarını bilhassa Sağlık Bakanı’nın, İçişleri Bakanı’nın tekrarladığı biliniyor. Diğer bakanlar da afet bölgelerine bile yine Cumhurbaşkanı talimatıyla hemen koşmuyorlar mı? Peki ama o talimat vermese gitmeyecekler miydi? Cumhurbaşkanı’nın talimatları ekonomik krize, faize, açlığa, yoksulluğa yetmiyor işte denebilir; ama yine onun talimatıyla “kriz yok, açlık yok, yoksulluk yok” denilince bunlar hepten yok farz edilmiyor mu? Hatta onun talimatıyla yaz aylarında ve cami açılışlarında ve AKP kongrelerinde korona bile yok sayılmıştı.

Bu talimatlar sayesinde ömrümüz de her gün dejavu ile geçiyor, hep aynı şeyleri tekrar tekrar yaşıyoruz, ömrümüzü tekrar edip tüketiyoruz. Neyse “şükürler olsun” (!) ki askeri vesayet sona erdi. Çünkü Askeriye’de şöyle bir kural vardır. Komutan askere (talimat değil!) bir emir verir ya da bir şeyler anlatır, sonra sorar: “Anlaşıldı mı lan?” Asker, esas duruş’ta, “Anlaşıldı komutanım!” diye cevap verir. Komutan tekrar sorar: “Ne anlaşıldı lan?” Asker, anladığı kadarıyla kendisine söylenenleri tekrarlar. Buna “emir tekrarı” denilir. Efendim yıllar önce (ki memleketin şimdiki haline benzettiğimiz 12 Eylül döneminin askeri cezaevlerinde kalmış olanlar bilir) buralarda “gardiyan asker” ile “mahkûm” ilişkisi “komutan-asker” ilişkisi şeklindeydi. Bir gün bu cezaevlerinden birinde koğuşa yeni bir gardiyan-asker gelmişti. Mahkûmlar üzerinde otorite kurabilmek için kendisini çok haşin göstermeye niyetliydi. “Lan koğuuuş!” diye bağırdı. Mahkûmlar cevap verdi: “Emret komutanııııım!” Asker devam etti: “Lan koğuş, ben çok gaddar, çok rezil, çok zalim bir adamımdır ha! Anlaşıldı mı lan?” Koğuş cevap verdi: “Anlaşıldı komutanıııım!” Asker emir tekrarı istedi: “Ne anlaşıldı lan?” Koğuştaki herkes canhıraş bir şekilde emir tekrarı yaptı:

“Sen çok gaddar, çok rezil, çok zalim bir adamsındır komutanııııım!”

Bir yıl daha geride kalıyor ya, insanlar eski yılı aksakallı dede, yeni yılı bir bebek olarak göstermeyi pek severler. İyi de 2020’de talimat verenler 2021’de talimat vermekten vazgeçecekler mi? Veya 2020 “aksakallı dede” değil de böyle bir “komutan” mıydı yoksa? Böylece hakiki canlı bedenlerin verdiği talimatlar yerine sanki canlıymış gibi 2020’yi mi günah keçisi yapacağız?

Hadi öyleyse, 2020 de “Ne anlaşıldı lan?” diye sorup emir tekrarı istemiş olsun, biz de ona ve müsebbiplerine yukarıdakine benzer bir cevap vermiş olalım.

Cevabı verelim de hiç olmazsa hep böyle ömür tekrarı olmasın, bari bunu dileyelim.