Yazının başlığını uçuk kaçık ya da spekülatif bulmanıza şaşırmam.

Yazının başlığını uçuk kaçık ya da spekülatif bulmanıza şaşırmam. Ama iş bölümü ya da kendi işini kendi görme gibi psikolojik ‘gözükmeyen’ kavramlara değinmemi yadırgamayın. Ekonominin alanındaki bir konuya psikolojik perspektiften bakmamı uzmanlık alanı dışına çıkma olarak düşünmeyin. Ruh durumlarının, insanın neredeyse refleksler kadar genetik programlanmış özelliklerinin ekonomi alanına yansımaları olmasından doğal ne olabilir?

Geçen hafta, “ayakta kahve servisi yapılan yerlerde tepsimizi neden kaldırmayız?” sorusunu ortaya atıp kendimce yanıtlamıştım. Empati becerisi geliştiği ölçüde başkalarına bir iş bırakmaz, kendi arkamızı toplamayı görev biliriz. Kendimiz dışındakilerin davranışlarımızdan nasıl etkilendiğini bilmek ve umursamak, tepsimizi (kimse bizden beklemese de) kaldırmamıza neden olur. Bu düşüncelerime birkaç katkı geldi.

Bir okurum, yazıyı okuduktan sonra gittiği alışveriş merkezi kafeteryasında elindeki tepsiyi bırakmak için bir yer aramakla (ve bulamamakla) zaman geçirdiğini, bu işi aklına soktuğum için hafif sitemle, anlattı. İstanbul sokaklarında elinizdeki çöpü atacak çöp tenekesi bulamayıp, yere atmak ile cebinize koymak arasında kaldığınız durumlara benzer bir durum. Bir başka okurum ise, ‘kendi işini kendi görme’ye düzdüğüm övgüden çıkarak, “Kendi kendine hizmet ettiğin bir işletmede boş tepsini geri götürmezsen, işletmeci o iş için birisini çalıştırmak zorunda kalır. Zorunda kalmazsa da daha çok kazanır. Bilet gişesinden değil de, otomatik makineden bilet alırsan, biletçiler işsiz kalırlarsa, daha az insan çalıştırarak daha çok kazanana yardım etmiş olmaz mısın?” dedi. Bu bakış açısı aklıma yatsa da, “işverenin yeni bir eleman tutmayı mevcut elemanları daha fazla çalıştırmaya tercih edeceğini varsaymış olmuyor muyuz? Bu varsayım, gerçekleşebilecek bir olasılık elbette. Ama işverenin insaflı ve yeterince kaynaklı olması durumunda. Kendi işini kendi görmek konusu, toplumsal işbölümü ya da aşırı uzmanlaşma perspektifiyle de ele alınmalı. Aynı husus, park valeleri ya da ev temizlik işçileri için de tartışılabilir. Başkasının bir işi bizim yerimize yapmasından yarar sağlıyorsak, bu yararı değerli buluyorsak, kendi işimizi kendimiz görme bir saplantı değil de, duruma göre değişen empatik bir tepki oluyor. Bazen birisinin işini elinden kapmamak için işimizi ona yaptırıyor, bazen de, o işi yapmak zaman kaybettirdiği ya da zahmet verdiği için başkasına bırakıyoruz. Bütün bunlar bir yana kendi işini kendi görmeyi, zahmete katlanmayı öğrenme sürecinde bir ara aşama gibi düşünüyorum,” diye yanıtladım.

KUTU…

İyilik, kötülük, empati

Empatik davranışı sadece çay-kahve içilen yerlerde aramayın. Empati, bir iyilik aracı olduğu gibi, kötülük etmek için de ‘işe yarayacak’ bir işlev olabilir. Karşınızdakini en acıtıcı sözleri seçip söylerken empati becerinizden yararlanırsınız. Acıtıcı, incitici olmasını amaçladığınız sözlerin acı verdiğini görüp hissettiğinizde, nasıl davranırsınız? Pişman ya da memnun olmanız, empatinizin doğal sonucu olabilir.

Empatisi olmayanları nereye koyabiliriz? Davranışın iyi ya da kötü olmasına göre değerlendirme yapmak zor. Ancak davranışlarının başkaları üzerindeki sonuçlarını umursamadığı, önemsemediği için ‘kötü’ (düşüncesizlik genellikle başkalarını rahatsız edici ya da incitici sonuçlar doğurur, diyebiliriz) bir sonuç ortaya çıkar. Empatisi olmayanların hep kötü davranacağı (ya da iyi davrananların empatik olacağı) genel inancına biraz ters düşme pahasına, ‘karşısındakini umursama’, ‘yaptıklarının başkalarını nasıl etkilediğini önemseme’ gibi davranışların bazen iyi, bazen kötü (niyete bağlı veya bağımsız olarak) doğurabileceğini kabul edebiliriz.

İyi ya da kötü sonuçların, bazen öyle amaçlandığı için, bazen de amaca uygun hareket edilemediği için ‘sehven’ ortaya çıktığını görürüz. Oysa empatisi olmayan (ya da çok kısıtlı olan) kişinin amacı kendisi için uygun olanı yapmaktır. Bu süreçte iyi ve kötü sonuçlar rastgele ortaya çıkabilir. Empatik olmayanın karşısına hangi noktada çıktığınıza, işine ne kadar yaradığınıza bağlı olarak başınıza gelecek durum belirlenir.

Empatik olmayan diye ayrı bir tür insan var mıdır? Belki, ama bu konumuz değil. Benim daha ilginç bulduğum, empatimizin zaman zaman ortadan kaybolduğu ya da nadiren ortaya çıktığı durumlar. Hepimiz için geçerli olan, kimimizde sık, kimimizde nadir olarak… ‘Bu nasıl oluyor’u düşünmeye, düşündüklerimi yazmaya devam ederim.