Korona günlerinde sessiz sedasız başlayan 5. İstanbul Tasarım Bienali kelimenin özellikle bu anlamına gönderme yaparak, hislerin nesnelere ve doğal yaşama aktarılmasını eksen belirleyerek “Empatiye Dönüş” başlığıyla karşımızda.

Empatiye Dönüş için tam zamanı

Murat Tırpan

Yazar Gabriel Garcia Marguez ‘Dünyanın herhangi bir yerinde herhangi bir insanın yüzüne patlayan tokadı kendi yüzünde patlamış gibi hissetmiyorsan insan değilsin’ diye yazmıştı bir zamanlar. Kendini başkasının yerine koymak, o kişinin hissettiklerini, koşullarını, ruh halini kendinden bağımsız olarak hissedebilme yeteneğini tarif eden bu kelimenin aslında etimolojik olarak başka bir anlamı da var.

Kavramı ilk kullananlardan biri Theodor Lipps’ti, Almanca “Einfühlung” sözcüğünün karşılığı olarak kullandığı empatiyi (Einfühlung) Lipps şöyle tanımlamaktaydı; “Bir insanın kendisini karşısındaki bir nesneye yansıtması, kendini onun içinde hissetmesi ve bu yolla o nesneyi içine alarak/özümseyerek anlaması sürecidir.” Dolayısıyla temelde bir nesne ilişkileri şeklidir empati. Hatta o nesneye “sempati” duyma şeklinde esprili bir şekilde açıklayabiliriz.


KENTİN FARKLI NOKTALARINA EMPATİ

Korona günlerinde sessiz sedasız başlayan 5. İstanbul Tasarım Bienali kelimenin özellikle bu anlamına gönderme yaparak, hislerin nesnelere ve doğal yaşama aktarılmasını eksen belirleyerek “Empatiye Dönüş” başlığıyla karşımızda. Küratörlüğünü Mariana Pestana’nın yürüttüğü Bienal üç farklı mekânda; salonlarda, İstanbul sokaklarında ve dijital ortamda kurcalıyor empati meselesini. Dijital ortamda yayımlanacak Eleştirel Yemek Programı adlı video serisi, Akdeniz havzasından projeleri Cihangir’deki ARK Kültür’de bir araya getirecek Kara ve Deniz Kütüphanesi programı ve bir arada yaşamayı yeniden ele alan projelerin Pera Müzesi’nin yanı sıra kentin farklı noktalarına uzanacağı Yeni Yurttaşlık Ritüelleri adlı müdahaleler dizisi bunlar.

empatiye-donus-icin-tam-zamani-798082-1.


Bienalin Eleştirel Yemek Programı başlıklı ayağında İKSV’in Youtube kanalı ve Bienalin web sitesinden ulaşılabilecek videolar yer alıyor. Her hafta bir bölümü yayınlanacak (ilki yayında) bu videolarda mutfaktaki mikroplardan tarımın değiştirdiği peyzajlara, bireysel el hareketlerinden yemek masalarındaki toplu buluşmalara, batıl inançlar ve ritüellerden sıradan mutfak aletlerinin zengin tarihine dek uzanan farklı konuları izleyebileceğiz. TV ve özellikle Youtube üzerindeki yemek tarifi ve keşfi programlarının popülerliğini akla getirirsek bu bölümün eleştirelliğini daha iyi kavrayabiliriz. Bienalin bu bölümü yemekle, “yemek aletleri” ve endüstrisiyle ilişkimizi eleştirel bir şekilde yeniden düşünmemizi sağlayacak videolar içeriyor. Bu anlamda bu bölüm temelde varlığımızı sürdürmek için mecbur olduğumuz bu nesnelerle oluşan yeni ilişkilerimizin izini sürüyor.

empatiye-donus-icin-tam-zamani-798083-1.


KÜÇÜK CANLILAR ÜRETİMİ ARTIRACAK

Cihangir’deki Ark Kültür mekânında karşımıza çıkacak olan Kara ve Deniz Kütüphanesi ise bazı araştırma projelerinden oluşuyor. Bu projelerde Akdeniz coğrafyasına özgü meselelere toplumsal, ekolojik bakışlara atan projeler görüyoruz. İşlerin yapmaya çalıştığı haritalama çalışması toprak ve suyla olan empatik ilişkimizi yeniden yapılandırma amacında. Burada özellikle Dele Adeyemo’nun şekerkamışı ağının şekillendirdiği güç ilişkilerini haritalandırdığı Kapitalizmin Kozmogonisi, Kadir Has Üniversitesi Mimarlık ve Kent Çalışmaları Yüksek Lisans Programı öğrencilerinin işbirliğiyle üretilen ve İstanbul’daki gıda ağlarının gösteren bir harita, bir lüfer mangası, pandemi sürecinde evde ürün yetiştirme girişimlerini belgeleyen bir iş, bir sesli hikâye ve tarım ve balık konusundaki dair kitap ve araştırmalardan oluşan koleksiyondan oluşan Agros İstanbul projeleri oldukça çarpıcı. Aslıhan Demirtaş’ın İstanbul’daki yerel bir çiftlikten ödünç alınan toprak ile dolu, masa, tarla, bahçe ve saksı içerisindeki bakteriler, kurtlar, kökmantarlardan oluşan işi Toz Toprak da toprakla geliştireceğimiz empati açısından ufuk açıcı. Toz Toprak içindeki küçük canlılar bienal boyunca etrafındakilerle etkileşimde bulunarak yeniden üretme sürecine de geçecek.

empatiye-donus-icin-tam-zamani-798084-1.
Kapitalizmin Kozmogonisi

Elbette Bienal’in ruhuna uygun bir şekilde şehirde rastlaşmalar içeren işleri de mevcut. Yeni Yurttaşlık Ritüelleri adlı bu bölümde kentin sokakları (ve Pera Müzesi’nde) göreceğimiz insanların yanı sıra kuşları, yıldızları, bitkileri ve mikroorganizmaları kapsayan bu işler biz kent sakinleri ile farklı rastlaşmalar ve ilişkiler yaşatma amacında. Projeler İstanbul Anadolu yakasında Kalamış Parkı, Moda Parkı, Fenerbahçe Parkı Topluluk Bahçesi, Kuzguncuk Şehir Bahçesi ve Kuzguncuk İskelesi; Avrupa yakasında ise Beşiktaş İskelesi ve Karaköy İskelesi ile Pera Müzesi’nde sergilenecek. Bu işler arasında bir kamuya açık çimlendirme sistemi projesi olan Çimlendirici (Fenerbahçe Parkı), gücünü güneşten alan kamuya açık yemek pişirme alanı şeklindeki Güneş Mutfağı (Kuzguncuk İskelesi), halka açık spor aletleri konseptini zekice değiştiren Kamusal Terapi Araçları (Beşiktaş Rıhtımı), Lübnan’daki eylemlerde soğuk havada dışarıda yemek pişirmeye yarayan bir soba fikrinden yola çıkan Devrimin sobası (Karaköy Sahili) özellikle görülmeye değer. The Rodina stüdyosunun işi, Pera Müzesi’nde görülecek olan Empatik Toplum Haritası ise hayali mekânsal empatiler geliştirmemizi sağlayan oyunsu bir çalışma. Ziyaretçilerin kurmaca bir harita üzerindeki hayali yerlere gidebilmesi üzerine kurulu olan işin her şeyden önce empatinin zihinsel bir üretimle ilişkili olduğunu vurgulayan bir yanı var. Bu bölümdeki bütün bu işlerin görülebilme takvimi için bienalin web sitesine bakmak gerektiğini de not düşelim.

5. İstanbul Tasarım Bienali toprakla, suyla, coğrafya ve onun getirileriyle, yemek ve diğer tüketim ürünlerle ilişkimizi yeniden sorgulayan işleriyle özellikle içinde yaşadığımı şu distopik günlerde ne yaptığımızı ve yapabileceğimizi sorgulamamız için altı ay boyunca sürecek iyi bir fırsat.

empatiye-donus-icin-tam-zamani-798085-1.
Empatik Toplum Haritası