Geçen hafta dünya piyasalarında ciddi bir sarsıntı yaşandı. Hisse senedi tahvil, emtia piyasaları inişe geçti; döviz kurları şiddetle dalgalandı. Petrol fiyatları sembolik önem taşıyan 30 doların altına indi. Görüldüğü kadarıyla küresel ekonomide 2016’nın hikayesi “emtia fiyatlarındaki düşüş” olacak.
Bazı yorumlara göre, emtialardaki düşüşü hayra yormak da mümkün. Petrolün 2014 ortalarından bu yana yüzde 70 değer yitirmesi, girdi fiyatlarının ucuzlaması nedeniyle büyüme açısından olumlu bile kabul edilebilir. Evet, başta enerji, temel mallardaki düşüş trendi Çin ekonomisinin yavaşlamasından kaynaklanıyor.

Özellikle de Çin’in altyapı yatırımı ve ihracata yönelik bir stratejiden iç tüketime yönelik değişimini doğal karşılamak gerek. Daha 2012’de Çin’in 7,8’lik büyümesine tüketimin katkısı yüzde 4 iken; 2014’te yüzde 7,3’lük büyüme için payı yüzde 5,6’ya yükseldi. GSMH’nin yüzde 50’sine varan yatırım oranını zaten sürdürülemezdi. Çin yüksek büyüme temposunu korusa bile, artık eskisi kadar hammadde kullanmayacağı için emtia talebi düşecek.
Diğer iyimser bir yaklaşıma göre de, emtia fiyatlarının düşüşü, tasarruf oranı yüksek Suudi Arabistan, Kuveyt gibi petrol üreticilerinin, Afrika’daki otoriter yönetimlere sahip hammadde ihracatçılarının kasasına daha az dolar girmesi anlamına geliyor. Böylelikle, gelirlerinin daha çoğunu tüketime ayıran hanehalklarının satın alma gücü artarak, küresel büyüme temposu hızlanabilecek.

Geçmişte yükselen enerji fiyatları metropol ülkelerde hep durgunluğa yol açmıştı. Kapitalizmin Altın Çağı 70’lerdeki OPEC krizi ile son bulmuştu. Şimdi de düşen fiyatlar aksine küresel ekonomi için olumlu sonuçlar verebilir.

Ne var ki madalyonun öteki yüzüne bakınca, iç karartıcı senaryoların inandırıcılığının daha yüksek olduğunu görüyoruz. Venezuela’nın petrol gelirlerinin düşüp, paranın Boston, Berlin’dekilerin cebine girmesi tam aksine harcama eğilimini desteklemez diye düşünenler de var.
Emtia piyasalarını değerlendirirken finansallaşma olgusunu teğet geçmek olmaz. Özellikle 2002-2008 aralığında, düşen faiz oranlarının borçlanmayı teşvik etmesi, emtialara dayalı türev enstrümanların yaygınlaşmasıyla; enerji, madenler, tarım ürünleri üzerinden finansal spekülasyon yaygınlaştı. Diğer bir ifadeyle, bu temel malların üreticisi ve kullanıcısı olmayan aktörler sırf spekülasyon amacıyla bu piyasalara daldılar. Bu dönemde emtia fiyatları zirvelere ulaştı. Hatırlanırsa, küresel kriz öncesinde, birçok yoksul ülkede yükselen gıda ve yakacak fiyatlarına tepki olarak isyanlar yükseldi. Kriz ile fiyatlar düşüşe geçse de, merkez bankalarının dünya piyasalarını likiditeye boğmasıyla 2011 Şubat’ta yeni bir zirve yakalandı. Daha sonra yavaş bir gerileme sürecine girilse de, geçen yıla kadar yüksek fiyat düzeyleri korundu.

ABD Merkez Bankası’nın faizleri yükseltmesiyle birlikte, emtia türev piyasalarındaki pozisyonlar kapatılmaya başlandı ve fiyatlar inişe geçti. Spekülatörlerin meydanı terk etmesi olumlu bir gelişme olarak değerlendirilebilir. Ne var ki, kısa bir ani ricatın yol açtığı oynaklık önümüzdeki günlerde bir dizi iflas getirebilir. Bu finansal piyasalardaki zincirleme reaksiyonları tetikleyebilir.

Çin, Rusya, Brezilya, Meksika, Şili, Arjantin ve bir dizi ülkedeki finansal olmayan şirketlerin 18 trilyon dolara dayanan borçlarının büyük kısmı emtia piyasalarıyla bağlantılı. Fiyatların düşmesi ve yerel paraların değer kaybetmesi borçların anapara ve faiz ödemelerinin zamanında yapılmasını zorlaştıracak. Şirketler nakit akışlarını düzenleyebilmek için zararına arzı artıracaklar. Bu da emtia fiyatlarının düşüşünü hızlandıracak, nitekim bu sarsıntılı sürece tanık oluyoruz.

ABD’deki kaya petrolü üreticileri de bu nedenle düşen fiyatlara karşın piyasalara petrol pompalayarak iflaslarını geciktirmeye çalışıyorlar.
Düşen emtia fiyatları bir yandan üreticilerin gelirlerini azaltırken, öte yandan ithalat taleplerini de kısacak, bu da dünya ticaretinin daralmasını getirecek. Nitekim IMF’nin verilerine göre, 2014’ün 3. çeyreğinde dolar bazında ihracat yüzde 12 düştü.

Düşen fiyatlar yatırımları da şipşak durduruyor, en azından rafa kaldırılmalarına neden oluyor. Nitekim Wood Mackenzie danışmanlık şirketi 380 milyar dolar civarında enerji yatırımının iptal edildiğini duyurdu. Bu da haliyle sosyal ve politik sonuçları bulunan kitlesel işten çıkarmaları getirecek.
Emtia fiyatlarındaki düşüşün politik yansımaları ayrı bir yazının konusu olacak. Ama şimdiden, hepimize heyecan veren Latin Amerika’daki sol rüzgârların esmesine yüksek hammadde fiyatlarının yardımcı olduğunu söyleyebiliriz. Arjantin, Bolivya, Venezuella ve Ekvator’daki kalkınmacı ve yoksullar lehine bölüşümcü ekonomi politikalarının uygulanması bugünkü konjonktürde iyice zorlaştı. Bunun sonucu olarak Arjantin ve Venezuella seçimlerinde sarkaç sağa meyletti.