En afili İrlandalı

Bir Avrupa Şampiyonası daha geride kaldı, şimdi futbolsuz zamanlar. Verilen aradan yararlanıp yâd edelim o güzel oyunun en afili İrlandalısını…
1882-1921 seneleri arasında tek milli takıma sahipmiş İrlanda, Britanya’nın Kuzey Atlantik denizindeki yemyeşil, yaşanılası adası. Ülkenin bölünmesinden sonra iki milli takımla boy göstermişler futbol sahalarında. Tarihinde ilk kez yer aldığı 2016 Avrupa Şampiyonasında, son 16’da Galler karşısında elenmiş olsalar da hatırlayalım Kuzey İrlanda’nın yetiştirdiği futbol efsanesini, anlatalım hazin hikâyesini…

Takvim yaprakları 22 Mayıs 1946’yı gösterirken, Belfast’ta dünyaya gelmiş, liman işçisi bir babanın oğlu. Annesi 1978 senesinde 55 yaşında alkolizmin pençesinde göçüp gitmiş bu dünyadan. Zeki bir çocukmuş okul yıllarında, aynı zamanda çok yetenekli bir futbol sevdalısı. Henüz 15 yaşına bastığı zamanlarda onu izleyen Manchester United scoutu Bob Bishop’ın teknik direktör Matt Busby’e çektiği bir telgrafla değişmiş hayatı. “I think I've found you a genius” (Galiba senin için bir cevher buldum) yazıyormuş telgrafta…

en-afili-irlandali-161998-1.Kırmızı Şeytanların saflarına katıldığında henüz 15 yaşındaymış. 1963–1974 yılları arasında Manchester United formasıyla nam salmış yeşil sahalarda; yakışıklılığı, sahadaki hünerleri, top cambazlığı ve saha dışındaki hızlı yaşantısı ile hep dillerde olmuş, 1965 ve 1967 yıllarında lig şampiyonluğu, 1968’de Avrupa şampiyonluğu yaşamışlığı var. Aynı yıl Avrupa’da yılın en iyi futbolcusu seçilmiş. Futbol kariyerinde, 466 kez Manchester United forması ile sahaya çıkmış ve oynadığı maçlarda 178 gol atmış. Bir maçta altı gol atarak (Southampton’a karşı) Manchester United rekorlar kitabına geçmiş. 37 kez Kuzey İrlanda Milli Takımının formasını giymiş ve milli takımda dokuz gol atmış. İzlemiş olanlar müthiş çalım yeteneğini (telefon kulübesinde bile adam geçermiş), öldürücü şutlarını, depara kalktığında kasırgayı andıran süratini anlatır…

Ama kısa sürmüş yeşil sahalardaki macerası 1968 yılında Busby’nin Manchester United’dan ayrılması ile birlikte yalnızlığa düşmüş, kulüpte ona ‘babalık’ yapacak, göz kulak olacak kimseler kalmamış. Sonrası profesyonel bir futbolcuya yakışmayacak fırtınalı bir yaşam… Ve düzensiz yaşantısının sonunda, 1974 senesinde çok önemli bir kupa maçı öncesinde otel odasında bir kadınla âlemde yakalanınca Manchester United’dan kovulmuş…

Sonrasında Fulham, Stockport formaları giymiş, bir süre Amerika’da top koşturmuş. 1981 senesinde, bir avuç dolar için futbolun sirkinde top koşturduğu zamanlarda alkol alabilmek için bir kadının el çantasından para çalmasıyla manşetlere düşmüş. 1984 senesinde alkollü araba kullanma, polise hakaret ve kefaleti ödeyememesi nedeniyle üç aylık hapis cezası almış, o sene Noel'i hapiste geçirmiş.

Futboldan koptuğunda bir futbolcunun en verimli olduğu yaşlardaymış. Sayısız aşk maceralarından sonra, 1978 yılında Angela MacDonald-Janes ile evlenmiş, 1981 senesinde Calum adında bir oğlu olmuş. Fırtınalarla geçen bu evlilik altı sene sonra noktalanmış… Sonrasında içki, kadın, kumar, hızlı yaşantı, velhasıl geride bıraktığı kırılmış kalpler mezarlığı ve boş alkol şişeleri… 1982 yılında borçlarından dolayı iflas ettirilmiş…

Bir dünya güzelinden ötekine derken Lübnan asıllı Shatila ile tanışmış ve bir süre onunla yaşamış. 1995 yılında bir uçak yolculuğunda tanıştığı Alex Pursey ile evlenmiş ama o evlilik de 2004 yılında bir mahkeme salonunda noktalanmış. 2002 yılında karaciğer nakli geçirmiş, ameliyatını gerçekleştiren doktor bile “Ona yeni bir karaciğer vermenin doğru olmadığını, başka bir hastaya bu şansın verilmesinin daha doğru olacağını” savunmuş…

•••

25 Kaşım 2005’de Londra’nın Kensington semtinin ünlü Cromwell hastanesinde aramızdan ayrıldığında 59 yaşındaydı George Best, Pele’nin bu yaşamda izlediğim en büyük futbolcu diyerek onurlandığı futbol ustası. Ölümünden kısa süre önce İngiltere’nin bulvar gazetelerinden “News of the World”, Best'in isteğiyle hastane yatağında fotoğrafını yayımladı. Fotoğrafın altındaki son mesajı muhtemel yaşantısındaki en büyük pişmanlığının hikâyesiydi: “Benim gibi ölmeyin!”

27 yaşında koptuğu futboldan sonra arkasında fırtınalı bir ömre sığdırmayı başardığı sayısız güzeller, boşanma davaları, içki, kumar, hiç bitmeyen eğlence hayatı ile anıldı. Âlem buysa kral oydu! “I used to go missing a lot... Miss Canada, Miss United Kingdom, Miss World” demiş bir söyleşisinde. Hayatını anlattığı kitabında (Blessed - The Autobiography) “1969 yılında, bir keresinde alkol ve seksi bıraktım, tüm yaşamımda geçirdiğim en berbat yirmi dakika idi…” diyordu, muhtemel onu en güzel anlatan cümle. Michael Parkinson ile yapmış olduğu bir söyleşide, “O kadar paraya ne oldu?“ sorusuna, “Yüzde doksanı alkol, kadına gitti, gerisini ziyan ettim” diye cevap vermişti…

3 Aralık günü düzenlenen cenazesine 100 binin üzerinde seveni katıldı. O hafta sonu İngiltere’de oynanan tüm maçlarda bir dakikalık saygı duruşu, yerini bir dakikalık alkışa bıraktı. Tribünlerde ”Pele is good, Maradona better, George Best!” flamaları vardı. Mezarı Doğu Belfast’ın Roselawn mezarlığında, annesi Annie Elizabeth Kelly’nin yanı başındadır…

“Biz bitmeden bitmez!” masalıyla elenip gittiğimiz Euro 2016 şampiyonasında Galler ile karşılaştı Kuzey İrlanda, kuzeyin 1,8 milyon nüfusa sahip yeşil ülkesi. Aramızda olsaydı mutlaka tribünlerde yerini alır, takımını selamlardı futbolun en güzel çocuğu, en afili İrlandalı. Son 16’da elenmiş olsalar da hatırlayalım istedim o takımın gelmiş geçmiş en büyük efsanesini. Kim bilir yukarılardan bir yerlerden izlemişse takımını, kadehini onlara kaldırmıştır…

Dipnot: Geçenlerde ülke futbolunun bir emektarı daha ayrıldı aramızdan. Turgay Şeren futbolu bıraktığında çocuk yaşlardaydım, ona dair bildiklerim o zamanları yaşamış olanların anlattıkları, yazdıkları. Huzur içinde yatsın futbol sevdalısı…