En büyük, en önemli yazar benim!

Emin Karaca’nın 1998 yılında basılan ve başucu kitabı olarak nitelendirilen Türk Basınında Kalem Kavgaları(“Ben Senin Cemaziyelevvelini Bilirim”) ardından onun devamı görülebilecek Türk Edebiyatında Kavga (“En Büyük, En Önemli, En Bilgili Yazar benim!”), Kibele Yayınları’nca Nisan 2017’de yayımlandı.

Edebiyatçıların, gerçekte “polemik” denilen kalem kavgalarının yanında, bir de; sille tokat, alt-üst dövüşmeleriyle de karşılaşılaşılıyor edebiyat tarihinde. Ahmed Mithad Efendi kendisini eleştiren Lastik Sait’i Babıâli’de bastonuyla evire çevire dövüyor. Çetin Altan’la gırtlaklaşan Melih Cevdet, 1950’lerde Nurullah Ataç’ı tekmeliyor. Muhsin Ertuğrul, Halid Fahri’yi dövüyor, Ahmet Hamdi(Tanpınar) ile İsmail Habib(Sevük) sille tokat dövüşüyor vd...

Kitapta yer alan, Hüseyin Rahmi’nin Yazarlık Öğütleri’nden alıntı da şöyle:

-Ne iş görüyorsun?

-Gördüğüm işleri sana anlatsam bana hem güler, hem acırsın; ama bir-iki işle geçinmek mümkün değil ki…

-Sermayen var mı?

-Sermayem olsa hiç sana gelir miydim? Bana sermayesiz bir iş söyle!

-Yazar ol.

-Yazarlık büsbütün sermayesiz bir meslek midir? Ona da ilim irfan varlığı ister.

-Düşündüğün şeye bak.

-Yazarlık demek, senden daha akılsız olanlara kağıt üzerinden akıl satmak değil midir? Benim herkesten fazla aklım olacak da bunu satarak geçineceğim.

-Monşer, sen zamane adamı değilsin. Gözlerini aç, hakikati anla. Bu vakitte iş demek, karşındakini aldatmak demektir. Günde ne kadar çok adam aldatabilirsen, o kadar çok kazanırsın, eski kafa ile yeni ticaret işinde yaşayamazsın.

-Yalan dolanla halkı aldatmak!...

-Ohoo, ne kalın kafalısın be!

-Neden?

-Çünkü bazen kendinde on paralık akıl bulunmadığı halde yazar ince kıyım moralden bahseder, yapraklarını bile çevirmemiş olduğu fenlerden, ilimlerden, sanatlardan dem vurur. Gitmediği, görmediği yerler, manzaralar hakkında uydurma resimler yapar...

-Yazarlıktan ne kazanılıyor?

-Başlangıçta çok bir şey değil. Lakin zihnin dalavereleri hemen kavrarsa hemen üne kavuşursun.

-Hangi dalavereleri?

-Pek çok, hangisini söyleyeyim?

-Önemlilerden birkaçını.

-Tanınmış insanlara karşı daima düşündüren sözler fırlatırsın, ün yapmış edipleri taşlamak fırsatını iş güç edinirsin. Onlar bir müddet aldırmazlar, nihayet bir gün birisinin sinirli bir saatine tesadüf eder, sana hakaretlerini geri çevirerek cevap verir. İşte o zaman işin iştir! O zatın yumruğu reklam yerine geçer. Kim olduğunu merak ederek yazılarını okumaya başlarlar. Kendini methettirecek arkadaşlar bulmalısın. Yazarlık dünyasında yalancı şahitliğin büyük etkisi vardır. Her kapıya dalmalı, yılan gibi her deliğe, kovuğa girip çıkmalısın. Her konuya atılmalı, her meseleye karışmalısın. İyi-kötü, daima kendinden söz ettirmeye çabalamalısın…

-Benim hiçbir şey hakkında yeteri kadar bilgim, uzmanlığım yok!...

-Bilgi yetersizliği yazarlık için bir engel değildir. Cesaretli ol. Sekiz-on sene öncesinde her ne herze yersen ye. Seni yalanlamak için hakikati araştıracak kimse yoktur. Olmayacak şeyleri olacak şekilde göster! Her şeyde bilgisizlik! Cesaret, küstahlık! Anladın mı efendim! (Hüseyin Rahmi Gürpınar / İkdam Gazetesi, 2 Ağustos 1920)

Nâzım Hikmet’in Resimli Ay’da başlattığı “Putları Yıkıyoruz”, Gavsi Ozansoy’un önayak olduğu, Türk Edebiyatı’nda “Tasfiye” kavgaları, “Garip” şiir akımı yüzünden çıkan meydan savaşları, Necip Fazıl’ın “Para” piyesinin hırsızlama olduğu savının kopardığı kıyamet, Peyami Safa ile birbirine girmesi gibi, edebiyat tarihlerinin kaydettiği ya da etmediği daha pek çok kavgayı bulup çıkaran yazar Emin Karaca, bu inceleme-araştırma’sında bir inanılmaza daha imza atıyor; yapıtında gazetelerin, dergilerin, kitapların adlarını veriyor; fotoğraflar, kupürler, çerçeve yazılar, belgeler ve bilgilerle de zenginleştiriyor.

Türünde kapsamlı, yoğun, benzersiz bir çalışma Türk Edebiyatında Kavga...