En güzel düşümüz: Gezi

ZEYNEP ALTIOK AKATLI*

Sen o karanfile eğilimlisin, alıp sana veriyorum işte
Sen de bir başkasına veriyorsun daha güzel
O başkası yok mu bir yanındakine veriyor
Derken karanfil elden ele**

21. YY’ın en güzel buluşmasıydı Gezi. Dostluğun ve dayanışmanın, omuz omuza verip kafa tutmanın ve birlikte başarmanın örneğiydi, bir çıkışın umuduydu. 1919’un Samsun’u, 68’in Paris’i, Türkiye’nin Gezi’siydi. Köklü bir mazinin izlerini taşıyordu. Belki ömrümüzün en kötü yıllarını AKP diktasıyla geçirdik, geçirmeye de devam ediyoruz ama ömrümüzün en güzel günlerine de Haziran direnişinde tanıklık ettik. Bir yer değil her yer Gezi’ydi. Kolay değil, Türkiye’nin 80 ilinde 6 milyondan fazla insan sokaklara dökülmüştü. Edirne ile Kars, Hatay ile Samsun aynı dertle tasalanmış, aynı sloganlarla yürümüş, aynı saatlerde balkonlarına, pencelerine çıkmış, aynı ritimle tencerelere kapaklara vurmuştu.

Kaçacak yer bulamadığı için denize atlamış insanlar, polisi çıldırtan bir sabırla köşe bucak direnen genç kadınlar, hiç tanımadığı evlerde direnişe mola verip, dinlenip yeniden özgürlüğe koşan genç erkekler, Kızılay’da bayrağını elinden düşürmemek için dimdik duran amcalar, teyzeler… Bizim büyük düşlerimizdi Gezi.

Ülkemizin hücrelerine kadar sirayet ettirilen diktatörlük, patlayan bir volkan gibi Türkiye toplumunun ateşiyle yüzleşmek zorunda kalmıştı. Ne zaman dara düşse bir fırsat yaratıp memleketi terk eden o günün Başbakan’ı, bugünün Cumhurbaşkanı zat havalimanı VIP salonlarında üstten bir dille parmak sallamaya devam ediyordu. Toplumu tanıyamamanın, haddinden fazla cesaret gösterip Topkapı Sarayı’ndan ülke yönetenlere benzeşmenin kendisi adına böylesine üzücü sonuçları da olacaktı elbet…

Geriye dönüp bakınca bugün düne ne kadar da benziyor… Gezi’den hemen önce 1 Mayıs yaşanmıştı. Vahşetin ve saldırganlığın sınırlarını zorlayan bir polis şiddeti ile İstanbul felç edildi. Görüş alanlarında olan ve hatta olmayan herkese düşmanca saldırdılar. Alkol satış saatleriyle ilgili düzenlemenin, üniversite öğrencilerinin aynı evde kalmasıyla ilgili beylik laflarla karışmanın, hayatın her alanına müdahale etmenin maliyeti olacaktı. Hızla kentleşen, beton yığınları arasına sıkışıp kalan, göz alabildiğine inşaatla, tepelerden sarkıtılmış vinçlerle hayatı tuğlalardan ibaret kentlere mahkum edilen insanların ağacına, yeşiline, parkına, yaşamına iş makinalarıyla saldırmanın maliyetini de toplum Gezi’de ödetti.

Gezi çok daha önce başladı, büyüdü, olgunlaştı ve tüm görkemiyle patladı. Ama Gezi bitmedi. Gezi kulluktan yurttaşlığa geçmiş bir büyük devrimin devamıydı. Toplumun otoriterleşmeye karşı, toplumsal yaşamın dinselleştirilmesine karşı ve tek adama biata karşı o günkü refleksi büyük bir isyanla ortaya çıkmıştı. Bugün de benzer şekilde aynı süreci yaşıyoruz. Gezi’den hemen önce başkanlık tartışmalarını ülkeye dayatan ama Gezi’den sonra neredeyse 2.5 yıl boyunca dut yemiş bülbüle dönüp ağzına o sözcüğü alamayan Erdoğan ve onun emrindeki kukla iktidar bugün yine topluma başkanlığı dayatıyor. Türkiye toplumunun buna izin vermeyeceğini anlayamıyor, yeni Gezi’lerin enerjisinin biriktiğini farketmiyorlar. Kentleri yıkıyorlar, ormanları yağmalıyorlar, gözlerini para bürümüş bir şekilde yaşam alanlarını yok ediyorlar. Tehditler ve şantajlarla, polis gücü, tehdit ve şiddetle, yargısıyla, medyası ve beş para etmez köşe yazarlarıyla bu topluma diledikleri her şeyi dayatabileceklerini düşünüyorlar. Açıkça şeriat propagandası yapıyorlar. Nefret ve nifakla bölmeye çalıştıkları toplumun, her kesimden mağdur ettikleri insanlarını ortaklaştırdıklarını idrak edemiyorlar.

Gerçek şu ki; Türkiye toplumu Erdoğan başkanlığına asla geçit vermeyecek. Erdoğan’ın ebedi başkanlık rüyası Gezi’de biçimlenen dostluk, dayanışma ve mücadele ruhuyla püskürtülecek. 93 yıllık Cumhuriyet, 150 yıllık aydınlanma geçmişimiz tek adamın ırkçı, gerici, neoliberal Türkiye hayaline terk edilmeyecek. 7 Haziran’da gayet net bir başarının daha başlangıç olduğunu ispat eden Gezi direnişinin, Gezi ruhunun bize bıraktığı en büyük miras da bu olacak.

Çok zor günler geçirdi memleket, canlarımıza kastedildi, çocuklarımız öldürüldü ama hepsine rağmen tarihin en onurlu direnişini yaşadık, tekrar yaşayacağız. Kötülük değil iyilik büyüyecek. Umutla bakalım yarına. Yakalarımızda karanfillerimiz!

* CHP Genel Başkan Yardımcısı, İzmir Milletvekili
**Edip Cansever - Yerçekimli Karanfil