‘Ben İyi Biri Olmadan Önce’ isimli filmiyle Uluslararası Paris Play Film Festivali’nde ‘En İyi Sinema Filmi’ seçilen oyuncu ve yönetmen Şerafettin Kaya, “Sanat eserine en güzel ödülü zaman verir” diyor

En güzel ödülü zaman verir

IŞIL ÇALIŞKAN

Oyun yazarı, tiyatro, sinema oyuncusu ve yönetmen Şerafettin Kaya’nın Uluslararası 9’uncu Paris Play Film Festivali’nde ‘En İyi Sinema Filmi’ seçilen ‘Ben İyi Biri Olmadan Önce’ filmi geçen yıl İstanbul’da çekildi. Oyuncu seçiminde uygun gördüğü isimlere, “İyi biri olmadan önceki hallerinizle bu projede olmak ister misiniz?” diye sorduğunu belirten Kaya’nın başrol oynadığı filmde Pelin Batu, Mehmet Çağçağ, Murat Muslu, Ayhan Taş, Mustafa Uzunyılmaz, Yaşar Kurt, Nejat Yavaşoğulları, Didem Karataş, İslam Çamyar, Ersin Kalkan ve Hacer Aslan rol alıyor. Kaya, 25 ülkeden 79 film arasından seçilen film için “Filmimin en iyi film seçilmesiyle birlikte Türkiye’yi de en iyi şekilde temsil etmenin mutluluğunu yaşadım hâlâ da yaşıyorum” diyor. Filmi kendisinden dinledik.

Filmin konusunu sizden dinleyelim...

Bu film felsefenin, dinlerin, bin yıllardır üzerinde durduğu, konu edindiği insanın en temel meselesi iyilik ve kötülük üzerine bir düşünme ve sorgulama hikâyesidir. Aslında benim insan tasavvurumda kötülük diye bir şey yoktur, kötülük iyiliğin yokluğudur.

İyi biri olmak sizin için ne ifade ediyor?en-guzel-odulu-zaman-verir-744166-1.

Asıl mesele iyi kalabilme mücadelesi. Bu, aynı zamanda bir karşı çıkış ve bir başkaldırıdır. İnsan iyi doğar, mesele süreçte iyi kalabilmek.

Kötülük bana göre iyiliğin ihmali, suistimalidir. Tercihen iyilikten uzaklaşmak aslında insanın kendisinden uzaklaşmasıdır. Kötülüğün doğallaşması ve sıradanlaşması insanın kendi darağacını inşa etmesinden başka bir şey değildir ve bu dünya şu anda maalesef büyük bir hızla kötülüğün egemenliğine girmektedir. Mesele kötülükte değil doğuştan gelen iyiliği içimizde yaşatabilmekte.

Oyunculara nasıl ve neye göre karar verdiniz?

Senaryoyu yazarken karakterleri oynayacak oyuncuları ve mekân arayışımı sürdürdüm. Yazmaya başladığımda iç dünyalarını iyi bildiğim, bana göre çok iyi niyetli, hümanist, pozitif olan sanatçı dostlarımla düşüncelerimi paylaştım. Filmin karakterlerine uygun arkadaşlarıma, “İyi biri olmadan önceki hallerinizle bu projede olmak ister misiniz?” diye sorduğumda çok olumlu cevaplar aldım, herkese teşekkür ederim.

FİLMİN İÇERİĞİNİ BİRAZ DA EDEBİYAT BELİRLEDİ

Oyuncu yönetiminizi nasıl gerçekleştirdiniz? Onlara bir özgürlük alanı verdiniz mi?

Bu filmin içeriğini biraz da edebiyat belirledi. Doğaçlamaya uygun bir anlatımı yoktu. Arkadaşlarımız bunun farkındaydı. Esas mesele karakterlere duyguyu geçirmekti ve onu başardık. Bütün karakterlerle rolümün olması benim için bir avantaj oldu, çekim esnasında çok iyi iletişim kurduk. Oyuncu, karakter olduğu andan itibaren kendisinden çıktığı için o olmuştur. Karakter ne kadar özgürse oyuncu da o kadar özgürdür.

Filmin çekimleri nasıldı?

Çekimlere başlamadan önce çok iyi bir ön hazırlık yaptık. Sponsorsuz ve ödeneksiz, kendi imkânlarımı kullanarak kısıtlı bir bütçeyle çekildi film. Böyle filmlerin çekim süreçleri doğal olarak sıkıntılı olur. Çekimler Cibali, Fener ve Balat’ta yapıldı. Görüntü yönetmeni Sedat Şahin ve diğer film ekibi olarak iyi bir çekim süreci geçirdik.

Film ortaya çıktıktan sonra ne düşündünüz? Sonuçta kafanızdaki miydi ortaya çıkan?

Çekimler ve post prodüksiyonu bitirdikten sonra istediğim filmi çektiğimi gördüm. Benim yaptığım aslında bir farkındalık. Meselâ, bir camiye, oradan kiliseye, oradan da kendi kuytusunda ağlayan modern bir derviş. Bütün insanların ortak arayışını kendinde buluşturmuş bir karakter. Diğer karakterler de bizim normal mahalle geleneklerimize göre yaşayan ve sanattan uzak kalan veya uzaklaştırılan insanlar.

Uluslararası 9’uncu Paris Play Film Festivali’nde ‘En İyi Sinema Filmi’ seçildi. Uluslararası alanda bir ödül kazanmak size neler hissettirdi? Bekliyor muydunuz?

‘Ben İyi Biri Olmadan Önce’nin konusu ve içeriği festivallere göndermem için uygundu. Zor bir anlatımdı çünkü içinde edebiyat vardı ve lirik bir dil kullanmıştım. Samimi konuşmam gerekirse filme güveniyordum çünkü, çekmek istediğim filmi çekmiştim. Filmi, birçok festivale gönderdik. İlk açıklanan festival ‘Paris Play Film Festivali’ oldu. 25 ülkeden seçkiye girerek 79 film arasına girdik. Bu beni çok heyecanlandırdı. İki duyguyu iç içe yaşadım. Filmimin en iyi film seçilmesiyle birlikte Türkiye’yi de en iyi şekilde temsil etmenin mutluluğunu yaşadım hâlâ da yaşıyorum.

Bu ödülün sizin için anlamı nedir?

Bu filmin benim için en önemli, en değerli yanı anneme ithaf etmem. İlk filmimle en iyi film ödülünü almak güzel bir duygu. Ülkeme en iyi film ödülü getirmek kendimi çok iyi hissettirdi. Yeni filmler çekmek için bana moral verdi.

Sanatta yarışma fikrine nasıl bakıyorsunuz?

Sinema film festivallerini çok önemli ve değerli buluyorum çünkü, festivallerde sadece filmler yarışmıyor. Filmler seyirciyle buluşurken bu daha bir kitlesel kutlama şeklinde oluyor. Ben kendi adıma şair yazar ve oyun yazarı olarak bugüne kadar hiçbir eserimi yarışmalara göndermedim. Her zaman en güzel ödülü sanat eserine zaman verir.

Sinemanın sanatsal algısı üzerine neler söylersiniz?

Sinemayı sanat ve ticarî sinema olarak ikiye ayırmakta kendi adıma yarar olmadığına inanıyorum. Doğal olarak sektör kendi sermayesini kendi varlığını sürdürmek zorunda tabi ki. Bu bir tercih meselesi, toplumda farkındalık yaratmak isteyenler daha farklı filmler yapıyor. Filmlerle özgürce düşüncemizi ifade etmek de çok önemli.

MÜCADELEYE RAĞMEN KAYBEDENLERİN RUHUNA

Film vizyona girecek mi?

Film, festivallere katılmaya 2021 Nisan’a kadar devam edecek. 2021 Nisan gibi film için bir gala düşünüyorum. Bu film her şeye rağmen mücadele ederken kaybedenlerin ruhuna iyi gelsin ve onların olsun. Filme emeği geçen, bana destek olan herkese en içten duygularımla teşekkür ediyorum.