Türkü albümü “Vasiyet” ile dinleyiciyle buluşan müzisyen Haluk Levent, “‘En güzel şarkı henüz yazılmadı. En güzel söz henüz söylenmedi’ derdi ya Nâzım usta... Onun gibi içimde henüz yazılmayan şarkılar var” diyor.

En güzel şarkımı daha söylemedim

Işıl ÇALIŞKAN

Akdeniz Akşamları, Yollarda Bulurum Seni, Aşkın Mapushane’yi bilmeyen mi var? Müziğiyle 7’den 70’e ulaşabilen bir isim Haluk Levent. Şarkıları aracılığıyla yaşanan haksızlıklara ses çıkarmayı ihmal etmeyen sanatçı kimi zaman eğitim sistemini eleştirdi, kimi zamansa düşmek bilmeyen enflasyonu... Bununla sınırlı değil elbette. Mersin Samandağ sahillerinde, ormanlar yok edilmesin diye 11 saat 55 dakika konser verdi. Saros’un mücadelesi için ise tam 12 saat 5 dakika boyunca söyledi. Şarkılarıyla birçok haksızlığa “dur” dedi ve demeye devam ediyor Levent.

28 yıllık profesyonel müzik kariyerine birçok albüm ve sayısız konser sığdıran müzisyen Haluk Levent, bu kez bir türkü albümü ile dinleyici karşısında. “Vasiyet” isimli albümünde 2019’da kaybettiği Annesi Sabriye Acil’in sevdiği 15 türküyü Rocksounduyla yorumladı. Pasaj&Garaj Müzik etiketiyle yayımlanan albümde Ruhi Su türküsü “Mahsus Mahal” da var, Aşık Veysel türküsü “Kara Toprak” da. Sözü daha fazla uzatmadan kendisine bırakalım...

► Vasiyet albümünü kaybettiğiniz anneniz Sabriye Acil için hazırladınız. Bu vasiyetin hikâyesini dinlemek isteriz…

Annemin benim sesimden türkü dinlemek istemesi. 15 yıl kadar önce bunu bir şekilde başarmıştım, yapmıştım. Annem çok sevmişti o türküleri. Ama aradan 15 yıl kadar bir zaman geçti. “Niye daha fazla türkü söylemiyorsun” deyip dururdu. Anne ben sert şarkılar söylüyorum” diyordum. O dönemde de “Kendimi tek geçerim” şarkısını söylüyordum. 2 yıl kadar önce. Annem de “Off kafam şişiyor bu şarkılarla” demişti. Ben de gülümsemiştim.

Annemi kaybettikten sonra bunu ciddiye almak beni üzdü ama. Keşke o yaşarken bu albümü görebilseydi en azından o türküleri dinleyebilseydi... Kendimi rahatlatmak için belki de bunu vasiyet olarak algıladım. Albümün adını da “Vasiyet” koydum.

TÜRKÜLER ROCK MÜZİĞİN BESİN KAYNAĞI

► Türkülerin düzenlenmesindeki hassasiyetleriniz nelerdi? Türkülerin rock müzikle buluşmasını nasıl anlatırsınız?

Sadece türküler değil dünyanın bütün etnik türküleri, halklarının tarafından ozanlarının tarafından yapılmış türküler her zaman Rock ile sentez olmuştur. Sadece Rock ile değil klasik müzik ile senfoni ile caz ile pop ile arabesk ile dahi sentez olmuştur. Ben hep “Bir Aşık Veysel çok büyük bir rockçıdır” derdim, dalga geçerlerdi. “Nasıl olabilir böyle bir şey?” diye, bir bağlamayla rock mı olur. Teknik olarak Rock’ın tanımında davul, gitar bas ve sert sözler, sert şarkılar olmuş olsa da bence Rock tınıyla karşılığı olan bir şey yani ben Rock müziğini hep çocukluğumdan beri bavulun, gitarın, bassın ön planda olduğu sert söylemlerin ön planda olduğu bir düzen olarak hatırladım Rock müziği. Bir organizasyon olarak hatırladım Rock müziği. Fakat yıllar geçtikçe tek bir bağlama ile dahi Rock yapılabileceğini işte Aşık Veysel'den öğrenebiliyorsun, Neşet Ertaş'tan öğrenebiliyorsun, Mahzuni'den öğrenebiliyorsun. İşin teknik detayı olarak baktığında bizler ona sound kazandırıyoruz, başka bir sound içine alıyoruz. Onun için aslında özünde değişmiyor. “Benim Sadık Yarim Kara Topraktır”ı bu albümde ben başka bir versiyonda söylüyorum ama aslında şarkının özü değişmiyor. Türküler, Rock müziğinin besin kaynağı diye düşünüyorum. Bu Amerikan countyde de öyle, İskoç müziğinde de. Hepsini gördük. Aslında müzikal olarak tatları verse de felsefi olarak hepsi kendi türkülerinden besleniyor. Bütün halklar tüm dünya halkları kendi türkülerinden besleniyor diyebilirim.

en-guzel-sarkimi-daha-soylemedim-874494-1.

► 28 yıllık kariyerinizde Vasiyet 16’ncı albümünüz. Kendinizi kariyerinizin neresinde görüyorsunuz?

Ben daha çok şey yapacağım. Bu albümlerin fazla olması kariyer anlamında çok iyi bir yere geldiğim anlamına gelmiyor. Ama gerçekten hani “En güzel şarkı henüz yazılmadı. En güzel söz henüz söylenmedi” derdi ya şair Nâzım usta... Onun gibi içimde henüz yazılmayan şarkılar var. En yakın zamanda o yazılmayan şarkıları, kendi söz-müziğim olarak yeni bir albümde toplayacağım. Hatta albümün adını kafamda oluşturdum “10’da10 Haluk Levent” diye bir albüm olacak. Hepsinin söz ve müziği bana ait olacak. Değişik bir deneme yapacağım. Onun için kariyer planlaması ya da kariyerim nerededir diye söylemiyorum. Haluk Levent bu ülkede Anadolu Rock müziğini elinden geldiğince sürdürmeye çalışan, kimi zaman müziğin içinde sapmalar yaşayan işte daha hafif daha sert yaşayan bir müzisyendir. Ama en iyisini yapacağıma, daha iyisini yapacağıma inanıyorum. O günler gelecek.

► Rock müziğin Türkiye için belki de altın çağını yaşadığı bir dönemdi ve sizin payınız bunda büyüktü. O dönemi nasıl hatırlıyorsunuz?

O dönem benim ham halimdi. Henüz pişmiş halim değildi. Ham halime baktığımda çok şeyler yaptığıma inanıyorum. Adana'nın Yamaçlı Mahallesi'nden çıkan bir gencin Türkiye'nin en önemli, en iyi gitaristlerinden sevgili Serdar Öztop’la 4 ya da 5 albüm yapıp o dönemin Rock grubu olan birçok grubun içinde davul, bas, gitar çalmış arkadaşların toplandığı bir albüm yapmak ham Haluk için bir cesaret örneğiydi. Benim dönemimde Türkiye'de pop patlamıştı. Ben o Pop'un içinde Anadolu Rock'ın ezgilerini vermeye çalıştım, gitar sololarını vermeye çalıştım. Şimdi geriye bakıp dinlediğinde “Ankara” şarkısının solosunu dinlediğimde “Akdeniz Akşamları”nın solosunu “Bir Gece Vakti”nin solosunu “Nereye Saklarsın”ın solosunu bu soloları dinlediğimde o dönemde yaptığım çalışmaların ne kadar güzel olduğunu hissediyorum. Ham halimle benim albümümbaşarıya ulaştıktan sonra Unkapanı Rockçı gençlere göz dikti ve çok önemli insanlar çıktı. Bu nedenle de Rock müziğinin gelişiminde payım olabilir. O da Unkapanı’nın dikkatini çekmek içindir diye düşünüyorum.

ROCK MÜZİK MUHALİF OLMAYI GEREKTİRİR

► Yaşamınızda rock’nroll kültürünü hâlâ sürdürüyor musunuz?

Ben yaşadığımı söyleyen, söylediğini de yaşayan bir insan olmaya çalışıyorum. Rock kültürünün şeklini giyim-kuşam olarak, söylem tarzı olarak farklı algılayanlar var. Rock kültürü; bir nevi muhalif bir kültürdür, her dönemin muhalifi olmak zorundasınız. Rock kültürü onu getirir. Yani Rock kültünün bana öğrettiği tek şey; her dönemin muhalifi olmaktır. Bu her şeye karşı çıkmak her olumlu şeyin karşısında olmak anlamına gelmesin. Yani gitaristiniz ya da basçınız ya da aranjörünüz dahi bu ülkeyi yönetmeye kalksa hemen bu ülkede ya da yaşadığınız dünyada yaşanan olumsuzlukların karşısında duracak bir söylem geliştirmemiz gerekiyor. Ben kendi payımı elimden geldiğince yaptığıma inanıyorum. Daha çok şey yapabilir miydim? Evet. O dönemlerde yaptığım şarkılara bakıldığında Bosna'daki olaylar, Irak'taki olaylar insan hakları açısından, Türkiye'deki olaylar, Manisa'daki işkence gören çocuklardan, grevdeki işçilere kadar etrafımda yaşadığım çevre felaketlerine kadar henüz 93 yılında bunları yazmışım. 94,95,96’ya bakıyorum neredeyse birçok albümde özellikle çevre faciasına çok dikkat etmeye çalışmışım. Gökova'ya Bergama'ya, Pamukkale'ye, ırmaklara, nehirlere her yere ulaşmaya çalışmışım. O nedenle geldiğimiz günlere kadar elimden ne geldiyse bir şeyler yazmaya çalışmışım. Yeterli midir? Hayır. Ama Rock kültürü içinde yazdığım şeyleri en azından yaşamak gibi bir durumum da oldu. Carettacarettalar için mücadelemi Mersin Samandağ sahillerinde, ormanların yok edilmesine karşı 11 saat 55 dakikalık rekor konserimi, Saros’un yok edilmemesi için petrol boru hatlarının geçmemesi için 12 saat 5 dakikalık İblice Limanındaki rekor konserimi, Sorgun ormanları için benim fanlarımla birlikte oluşturduğum Halukweb topluluğunun Side'ye Sorgun'a kadar gidip eylemler yaptığını... Baktığımda çok da müziğimden kopup yaşadığım söylenemez. Muhakkak ki bir dönemim vardır o da ticari sıkıntıların olduğu dönem. O pek Rock ruhuna uygun değildi ama her insanın hayatında inişli çıkışlı zamanları oluyor.

► 90’lar sonu 2000’lerin başında çoğu dinleyen Haluk Levent şarkılarıyla bir dönem yaşadıklarını hatırlıyor. Bir devrin insanlarında böyle bir duygu uyandırmak sizin için nasıl bir his?

Ben bu konuda çok şanslı bir insanım. Babalar ve oğullar, anneler ve çocuklar hep konserlerime geliyorlardı bundan 8-9 yıl öncesine kadar. Artık torunlar da gelmeye başladı. Çünkü İzmir Marşı projesi ile küçük çocuklar İzmir marşını devamlı benim videomdan izlediler. Gelen raporlar böyle. Şimdi dede, oğul ve küçük torun sürdürüyoruz böyle. Bu benim için çok büyük bir şans. Ben bunu sevgili Zülfü Livaneli'nin bir röportajında görmüştüm. Babası kapıcı olan bir genç kız, ikisi de Livaneli konserine gelmişti ve çok mutlu olmuştu, babalar kızlar beni dinlesin çok daha keyif alıyorum demişti. İşte ben de şimdi torunlara neredeyse ulaştım. Bu çok mutluluk verici bir şey çok hoşuma gidiyor her kesime hitap edebilmek.

AKDENİZ AKŞAMLARI BİRİNCİ DERSTİR

► Hatta gitar çalmaya başlayanlar önce Akdeniz Akşamları’nı öğrenirdi…

Gitar çalmaya başlayanlar için müzik okullarının kitapları hep önüme gelir. Yani gitar çalmaya başlamak için “Akdeniz Akşamları”nınakorları çok uygundur la,sol,fa,mi akorudur. Öğrenmeye yatkın olan insanlar için çok uygundur. Onun için “Akdeniz Akşamları” birinci derstir.

TEDAVİSİ OLMAYAN HASTALIK İÇİN “SEN YAPARSIN” DİYORLAR

► Türkiye’nin en güvenilir ünlüsü seçilmiştiniz. Bunun nasıl bir anlamı var sizin için?

Ünlü olmanın sıkıntılarından başka bir şeyiniz yok, yani Türkiye'nin en güvenilir ünlüsü olmak çok ağır bir sorumluluk ve sıkıntılı bir durum. “Niye böyle yapıyorsunuz? Niye beni en güvenilir ünlü seçiyorsunuz?” diye çok söylemişimdir. Bu kez insanlar sizi bir kahraman kalıbına oturtuyor. Kahraman kalıbına oturttuğu zaman sizin çözemeyeceğiniz sizin alanınızda olmayan, ya da alanınızda olup elinizden bir şey gelmeyen bir konu için size başvuruyorlar. Yani bu türlü türlü yerlerden geçiyor. Ben bu güvenilirliği AHBAP sayesinde aldım. AHBAP’ta yaptığım çalışmalar, AHBAP'la birlikte yaptığım yardımlar sayesinde aldım. Beni Türkiye'nin en güvenilir ünlüsü seçen biri beni tanımıyor ki. Nasıl tanımıyor? İşte sohbetlerimden biliyor, Twitter’dan biliyor... Ama sağ olsunlar, sevgilerini dile getiriyorlar, güveniyorlar. Çünkü AHBAP'ta ne söz verdiysek neredeyse hepsini yerine getirdik. Bu nedenle güvendiler, inandılar. Ama bu ağır bir sorumluluk.Senin her alanda bir şeyler yapmanı bekliyorlar. Politik, siyasi, toplumsal, adli vakalarda... Çok ağır bir sorumluluk altına giriyorsunuz. Hiçbir yerde tedavisi olmayan bir hastalığı etiketleyip, “Sen bir şeyler yaparsın abi” diyorlar. Ya da, hükümetin aldığı çok ağır bir siyasi kararı, toplumsal hale dönüştürebilmek için yardım bekliyorlar. AHBAPlarda siyasi/politik çizgi belli yerlere kadar sınırlandırılmış. Çünkü her politik kesimden insan var ve biz bir siyasi oluşum değiliz. Biz bir toplumsal oluşumuz, ama iç politika yapmayan bir toplumsal oluşumuz. İç politikaya şunları karıştırmıyoruz; çevre, kadın şiddeti, çocuk tacizleri, çocuk hakları, hayvan hakları gibi olayları biz iç politika malzemesi olarak görmüyoruz. Bu nedenle bana güvendikleri için birçok şeyi bana yüklüyorlar.

en-guzel-sarkimi-daha-soylemedim-874498-1.

► AHBAP Platformu ile binlerce insana faydanız dokundu, dokunuyor. Haluk Levent deyince birçok insanın aklına müzisyenliğinizin yanında yardımseverliğiniz geliyor artık. Sanatçı tanımının içini doldurduğunuzu düşünüyorum her şeyiyle. Siz ne dersiniz?

Daha önce hep bir söylem vardı, “Sanatçı duyarlı olmalıdır, sanatçının tarihsel bir misyonu vardır” gibi... Ama ben bunların doğru kavramlar olarak yerine oturtulduğunu düşünmüyorum. Bence her insanın bir tarihsel misyonu vardır. O tarihsel misyonu, oturduğu köydeki sulayacağı topraktan, verim alacağı sebze, meyveye kadar. Ya da büyükşehirde, resim yapmakla etrafındaki çevreyi aydınlatmasına kadar. Ben de “sanatçı böyle yapmalı”dan değil, “İnsan böyle yapmalı”dan alıyorum bu kavramı. İnsan olmanın onuru zaten birçok şeyi beraberinde getiriyor. O nedenle benim yaptığım bu çalışmalar sanatçı Haluk Levent bunları yapıyor değil, Haluk Levent içinden gelen şeyleri yapıyor ama aynı zamanda sanatçımızdır bu kavramına oturtuyor her şeyi.

► Sanatçılar salgında hiç olmadığı kadar zor günler geçiriyor. Bu süreç bu ülkede yaşayan sanatçılara ne öğretti?

Şöyle düşünün bir mesleğiniz var ve bu sayede araba alıyorsunuz, kredili bir şekilde, ev alıyorsunuz ve bir yuvanız oluyor. Karı-koca oluyorsunuz ve ikiniz de müzisyensiniz. 1 buçuk yıldır hiç çalışmıyorsunuz. Ya... insanlar evlerini, işlerini kaybettiler... Bırakın öyle bir şeyi, ben AHBAP'a başvuran, sadece aylık gıdası için gıda kolisine başvuran binlerce müzisyen biliyorum. Gerçekten çok kötü duruma geçtiler. Tek işi kalabalıklar olan insanlarız bizler. Konserler, tiyatro salonları vs. için çok ağır bir darbe oldu...

DAYANIŞMA İÇİN SENDİKALAŞMAK ÖNEMLİ

► Siz müzisyenler için de dayanışma konseri yapmıştınız. Dayanışmanın öneminin bir kez daha hatırlanması ve yaşatılması gereken zamanlar. Nasıl değerlendiriyorsunuz bu yaşananları?

Geçen yıl AHBAPlar olarak bir organizasyon yaptık. Bizlere başvuran müzisyenlere 3'er bin lira ödedik. Nasıl ödedik bu paraları? Sanatçıları davet ettik ve bir konsere çıktık geçen yıl ekim ayında. Sevgili dostlarımızdan Cem Adrian, Ceylan Ertem, Fırat Tanış, Hazal Kaya, HaykoCepkin, Kaan Sekban, Melek Mosso, Onur Saylak, Sunay Akın, Nihat Sırdar, Sumru Yavrucuk, Zeynep Bastık ve Emircan İğrek her biri bir şarkı söyledi. O şarkılar sayesinde de 800 bin lira para toplandı. Bu yıl ise Birlik Sendikası ile bir işbirliğim oldu. Çünkü dayanışma anlamında sendikalaşmak benim için çok önemli. O nedenle Bitexen şirketinin reklam filminde oynadım. Hem Ahbap için hijyen tırları aldık hem bu anlaşma içerisinde 300 bin liralık işini kaybeden müzisyenler için sanatçılar için destek aldık. Yakında 150 bin liralık bir desteğimiz daha olacak. Elimden ne geliyorsa yapmaya çalışıyorum.

***

AHBAP İLE BİNLERCE HAYAT KURTARDI

Twitter’dan gelen “Parti kur oy verelim” mesajları üzerine “Ben siyasete girmem ama sosyal yardımlaşma partisi kurarım” dedi. Bir şakayla başlayan ve binlerce gönüllünün katılımıyla 2017’de kurulan sosyal dayanışma ağı AHBAP Platformu ile binlerce yardıma koştu, hayat kurtardı. Şimdilerde ise salgın nedeniyle işsiz kalan müzisyenler için mücadelesini sürdürüyor.