Balkanların şirin ülkesi Arnavutluk 1997’de referanduma gitti. Arnavutlar yeniden monarşiye mi dönelim, yoksa demokrasiyle mi idare edilelim arasında seçim yaptılar. Yüzde 66’lık bir çoğunlukla “demokrasi” dediler.

Bu referandum öncesi Arnavutluk’un sürgündeki Kralı Leka Zogo 58 yıl sonra ülkesine döndü. Yüzde 34’lük de bir desteğe sahip olduğunu gördü, mutlu oldu ama artık kral mral istemiyordu Arnavutlar.

Arnavutluk Türkiye ile yakın ilişkiler içinde oldu. Eski bir Osmanlı sancağı olması nedeniyle bu yakınlığın kökleri vardı.

1912’deki Balkan Savaşı’na kadar Osmanlı İmparatorluğu sınırları içindeydi.1921 Paris Barış Konferansı’ya Osmanlı’dan koptu. 1925’de Cumhuriyet idaresine geçti. Geçmesine geçti ama darbeler, suikastlar gırla gidiyordu.

Genç Türkiye Cumhuriyeti o yıllarda eski vilayetiyle pek ilgilenmiyor, Arnavutluk’a ilişkin haberler bölünmüş ailelerin bireyleri sayesinde Türkiye’ye gelebiliyordu.

1 Eylül 1928’de Arnavutluk’ta bir darbe daha yapıldı, Cumhuriyet feshedilip, monarşiye geçildi ülke bir Kral yönetimine emanet edildi.

O tarihlerde Vakit gazetesi Genel Yayın Yönetmeni Hakkı Tarık Us, gazetenin yazı işleri müdürü olan kardeşi Asım Beyi çağırıyor:

-Vaktiyle İstanbul’da hukuk mektebinde okuyan bir Arnavut çocuğu vardı. Mezun olup memleketine dönerken eline bir muhabir kartı vermiştik. Ondan haber geliyor mu?

Asım Bey, ilk yıllarda bir iki haber geçtiğini söylüyor. Ama son yıllarda hiç sesi soluğu çıkmadığını anlatıyor. Hakkı Tarık sinirleniyor, oturup kendisi sert dilli bir metin yazarak Vakit gazetesinin Arnavutluk muhabirini haşlıyor:

“Eğer gazeteciliğe devam etmek istiyorsan, sana verdiğimiz gazeteci kimliğinin de hakkını vermelisin. Senin ülkende Cumhuriyet yıkılıyor, yerine krallık ilan ediliyor. Senden ne bir ses ne de bir nefes bile gelmiyor. Söyler misin, böylesi gelişmeleri haberleştirip bize yollamazsan ne zaman ve neyi haber yapacaksın?”

Telgraf Arnavutluk muhabirlerinin eline geçiyor, anında da geri bildirimle muhabir kısaca ülkesinin ve kendisinin hali pür melalini bildiren bir telgraf yolluyor:

“Duyduğunuz haberler doğrudur. Arnavutluk Cumhuriyeti lav edildi, Yerine krallık kuruldu. Kral ben oldum!

Tafsilatlı (ayrıntılı) mektup postada…

Saygılar.

Muhabiriniz Ahmet Zogo”

1997’de 58 yıllık sürgünden ülkesine dönen Leka Zogo, Vakit muhabiri Ahmet Zogo’nun 1939’da İtalya’da sürgünde doğan oğlundan başkası değildi.

Eski yıllarda Türkiye’de “basın kralları” yoktu. Sahici krallar bile ancak “muhabir” kadrosundan istihdam edilebiliyordu!