Yaz rehaveti sona ererken, Avrupa'da enerji felaketi yaklaşıyor. Ancak uluorta banderist destekçiliğine varan çarpık siyasi hırslarını yurttaşlarının çıkarlarının önüne koyan AB'nin hiç umurunda değil. Halk iradesi, kamusal çıkarlar, 'gösteriş demokrasisinin' yanında nedir ki!

Almanya'da bu ay başlarında haki yeşiline bürünmüş 'Amerikan neoliberal imalatı' Annalena Baerboch açıkça söyledi. 'Ukraynalılara söz verdiğini ve yerine getireceğini' vurgularken, "sonbahar ve kışın enerji fiyatlarını protesto etmesi beklenen benim Alman seçmenlerim ne düşünürlerse düşünsünler..." dedi. Baerboch'un videosu da bulunan bu sözlerinden dehşete düşüp paylaşanları 'Rusçu ve aşırı sağcı' ilan edip yalan bilgi yaymaktan hapse tıkmakla tehdit etmişler. Avrupa'da düşünce, ifade ve basın özgürlüğünün geldiği içler acısı hali bir kez daha ortaya serdi.

Yine bir başka kadın, AB bürokrasisinin başındaki seçilmemiş Ursula von der Leyen (UvdL) sıradan yurttaşlar ve küçük işletmelerin yüzde 500'leri aşan elektrik faturalarına isyanları karşısında "Bize gösterdiğiniz faturalar, evet, Fransızların dediği gibi 'dayanılmaz'. Ama biliyor musun? Bu faturaları Moskova'ya gönderin, ait oldukları yer orası" buyurdu. Neden-sonuç ilişkisi kurmak işine gelmeyen UvdL'nin Avrupa halklarına pazarladığı bu değersiz reaksiyon çok acınası. UvdL, Rusya enerjisini kısmen ikame etmesi umulan Baku'ya da koşturdu. Şimdi Azerbaycan'ın Avrupa'ya sağlayacağı gazın üretemeyeceği kısmı da Rusya'dan gelecek! Peki edimlerinin sorumluluğunu üstlenme yetisi olmayan seçilmemiş UvdL'ye kim yaptırım uygulayacak?

ABD'nin kundakçılığını yaptığı Ukrayna krizi, Avrupalı elitlerin bütün boyalarını döktü. Ağızlarından çıkan her sözün zırvalığını göze sokuyor. (O kadar acıklı ki, 2014'de ABD destekli Nuland darbesinin icra edildiği Kiev'deki banderist rejim, sekiz yıllık iç savaşın ardından bugün Rusya ile savaşmakla kalmıyor, Avrupalılara sürekli neonazi banderist olmadıklarını ispatlamak zorunda da bırakılıyorlar.) Bu esnada Avrupa'nın kışın ısınmak zorunda olan yurttaşları, üretim yapmak durumunda olan küçüklü/büyüklü işletmeleri davul-zurnayla gelen felaketi beklemekte. Avrupa'nın elitleri ABD çıkarlarına hizmet için kendilerini paralarken, en büyük siperleri 'demokrasi'. Oradan atış serbest... Gözde temaları 'Rusya'nın enerjiyi silah olarak kullandığı'...

'DARBE DE YAPARIM SAVAŞ DA AÇARIM

Rusya Federasyonu, SSCB döneminden bu yana Avrupa'ya enerji tedarik ediyor. Onca düşmanlık ve çökertme hamlelerine rağmen de devam etti. Moskova, batı sınırındaki stratejik güvenliği askeri güçle değil uzun erimli ekonomik-ticari ilişkiler temelinde tesise çalıştı. Ancak AB kendi yeni sömürgeci hırslarının da etkisiyle ABD emperyalizminin ittirdiği yerlere koşmaktan hiç vazgeçmedi. Rusya'nın arka bahçesinde sürünerek ilerlediler ve sürekli tırmanan krizler yarattılar. Bu krizler en çok 2000'lerle birlikte Sorosçu dalgalarla Rusya için silaha çevrilmeye çalışılan Ukrayna dosyasında tezahürlerini buldu. Moskova 2004’teki turuncu darbe ve 2014'teki ABD kundakçılığındaki iç savaşa rağmen anlaşma aradı. Merkel Almanyası aracılığıyla sağlanan BM onaylı Minsk bunun asli parçasıydı. Moskova, Avrupa ile uzun vadeli doğalgaz anlaşmaları, petrol, gıda ve temel mal tedarikine dair anlaşmalarına sadık kaldı. Amerikan saldırganlığının Berlin ve Paris gibi başkentlerde dizginleneceğini umdu. Trump'la verilen dört yıllık aradan sonra ABD neoliberal faşizmi Ukrayna üzerinden alenen saldırıya geçtiğinde 24 Şubat müdahalesi geldi. Ve Avrupa'nın ABD vasallığı somutlandı.

Şu anda hasmına Ukrayna bahanesiyle siyasi, askeri, ideolojik/sosyal ve ekonomik savaş açmış Avrupa'nın hali şöyle: "Biz yaptırım savaşı açarız, ‘sizden enerji almayacağız’ diye bas bas bağırırız. Yanıt verirseniz enerji kaynağını bize karşı silah olarak kullanmış olursunuz." Peki neden-sonuç ilişkisi? ABD ile birlikte Rusya'nın dolar ve avro cinsinden varlıklarına alenen çöktüklerinde Moskova enerjisini ruble ile satma şartı koydu. Doğalgazına tavan fiyat koymaya kalktıklarında Kuzey Akım-1'in vanası (başka teknik nedenler eşliğinde) kısıldı ve artık gelinen noktada 'deniz bitti'. Yaz ortasında kendi yaptırımlarını doğalgaz santralları için gereken türbin bakımları üzerinden bozmaya kalkışınca rezil oldular. Kendisine savaş açılan bir ülke nasıl olur da Batı'ya yanıt vermeye cüret edebilir! Kuzey Akım-2'yi hizmete sokup dertlerine deva bulmak yerine ABD'nin kalitesiz kaya gazına kalmışken, Rusya'nın likit gazını üçüncü ülkeler üzerinden almaktayken, bir de ahkam kesiyorlar.

Şimdi Rusya petrolü için ABD'nin tavan fiyatını deneyecekler. İşlemesi için Çin, Hindistan, Türkiye, Körfez ülkeleri dahil bir dizi alıcının vasallığı kabullenmesi icap eder. Son ŞİÖ zirvesi bunun pek olası olmadığına işaret. Fakat Batı hegemonyasının hırsları enerji fiyatlarını zıplatıp bütün insanlığı vuruyor. Neoliberal faşizmin dünyasında özelleştirilmiş enerji şirketlerinin karları pekişirken, 'kamu yararı' diye bir mefhumları yok. Endüstrileri çökme riskiyle, yurttaşları donma riskiyle karşı karşıya, enflasyonist ortam dizginlenemiyor, gıda güvenliği tehdit altında. Uzun süre AB veznedarı olan Almanya'nın ucuz Rus gazına bağlı geniş imalat, kimya ve sanayi kompleksi iyice sıkıştığında AB için Alman cömertliği de çökecek. 'Bir refah projesi' olarak Avrupa'nın defteri dürülüyor. Dürenin kim olduğu ortada.

ABD, kendisi de sıkıntıda olsa bile şimdilik 21'inci yüzyılın 'feodal lordu' misali. Kendisi Rusya'dan hayati ürünlerin ithaline devam ederken, son olarak Çin'i Tayvan üzerinden vurma hamleleri için vasal Avrupa'yı yanına alacak şekilde yeni yaptırım hamleleri üzerinde çalışıyor. Irak, Suriye, Venezuela, Afganistan'daki savaşlarında sivilleri yaptırım terörüyle de vurmuş ABD'nin kurbanlarına acımışlığı yok. Yaptırım silahının bumerang olup vurduğu Avrupa'daki sıradan insanları dert edeceklerini kim söyleyebilir?