Enerjide tek başına büyümeye değil, onun yanı sıra enerji verimliliğine daha fazla odaklanmamız gerekiyor. Fakat hükümet belli ki bu işi de beceremeyecek

Enerji verimliliği ve rutine bağlanan ertelemeler...

18 Nisan 2007 tarihinde 5627 Sayılı Enerji Verimliliği Kanunu, 02.05.2007 tarihinde Resmi Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe girmişti. Enerji verimliliği kanunu enerjinin etkin kullanılması, israfın önlenmesi, enerji maliyetlerinin ekonomi üzerindeki yükümlülüğünün hafifletilmesi ve çevrenin korunması için enerji kaynaklarının ve enerji kullanımındaki verimliliğinin artırılması amacını taşıyordu. Geçici 4. Maddenin birinci fıkrasına istinaden 01 Ocak 2011 tarihinden sonra yapı ruhsatı alan binalar yeni bina, bu tarihten önce yapı ruhsatı alan binalar mevcut bina olarak değerlendirilmişti. 01 Ocak 2011 tarihinden sonra yapılan binaların iskan ruhsatı alınması aşamasında Enerji kimlik belgesi sunmaları gerekmekte olup aksi takdirde iskan ruhsatı da alınamamaktaydı. Yine mevcut binanız var ve 01 Ocak 2011 tarihinden önce bina yaptırdınız ise bu binalar için de kanunun yürürlük tarihi olan 02.05.2007 tarihinden itibaren 10 yıl içinde enerji kimlik belgesi (EKB) alınması zorunlu idi. Yani mevcut binalar için EKB zorunluğu 02 Mayıs 2017 tarihinden itibaren başlayacaktı. Ancak öte yandan ortada; CHP Balıkesir Milletvekili Ahmet Akın’ın geçen aylar içinde vermiş olduğu bir soru önergesine Çevre ve Şehircilik Bakanı Mehmet Özhaseki’nin yanıtında da belirtildiği üzere, Ülkemizdeki toplam yapı sayısı 9.152.635 olup bu mevcut binalardan sadece 50 bin adedinin enerji kimlik belgesi aldığı gerçeği bulunmaktaydı. Dolayısıyla beklenen erteleme geldi ve mevcut binalar için 2 Mayıs itibariyle zorunlu hale gelmesi planlanan binalardaki enerji performansını gösteren Enerji Kimlik Belgesi (EKB) zorunluluğu 2020’ye ertelendi. Dördüncü kez yapılan bu erteleme ile AKP Hükümetleri enerji verimliliği konusunda bir kez daha sınıfta kaldı. Çevre ve Şehircilik Bakanlığı hazırlamış olduğu “Binalarda Enerji Performans Yönetmeliği” kapsamında Enerji Kimlik Belgesi (EKB)’nin hazırlanmasında kullanılacak ulusal hesaplama yönteminin yazılımı olan Bina Enerji Performansı Yazılımı (BEP-TR)’yi 2010 yılı sonunda tamamladığını ve gerekli teşviklerin sağlanması halinde 2023 yılında; en az 10 milyon konut ile birlikte ticari ve hizmet binalarının tamamında, belirlenmiş standartları sağlayan ısı yalıtımı ve enerji verimli sistemlerin bulunması hedefini açıklamıştı. 2023’e beş yıl kaldı. Yedi yılda sadece 50 bin bina belgelenebilmiş olduğu düşünülürse kalan beş yılda 9milyon 950 bin binanın belgelendirilmesi için bir mucize yaratmaları gerek. Sözün özü belli ki bu işi de beceremeyecekler. Zaten niyetleri de yok. Niyet arsa spekülasyonu ve rant. Ötesi Erbakan’ın zamanında dediği gibi faso fiso…

Verimlilik şart
Oysa; Türkiye toplam ithalatının 1/6 sı kadarını enerji sektöründe yapıyor. Cari açığın en önemli kalemi bu enerji ithalatıdır. Türkiye’nin enerji yoğunluğu, diğer bir ifadeyle, birim GSYİH üretmek için tüketilen enerji, OECD ortalamasının yaklaşık %30 üzerinde. Bu karşılaştırma, enerjide tek başına büyümeye değil, onun yanı sıra enerji verimliliğine daha fazla odaklanmamız gerektiğini gösteriyor. Yine, OECD’de fosil yakıtların birincil enerji arzındaki payı %81 iken Türkiye’de bu oran %89. Birincil enerji arzı başına karbondioksit emisyonu ise OECD ortalamasının %12 üzerinde.

Enerji verimliliği, enerjide %75 oranında dışarıya bağımlı olan ülkemiz için çok önemli bir kaynaktır. Bir süredir düşük seyir izleyen petrol fiyatları kimseyi yanıltmasın. 9-13 Temmuz’ da İstanbul’ da düzenlenecek 22. Dünya Petrol Kongresine ilişkin konuşan, Gubkin Rus Devlet Petrol ve Doğalgaz Üniversitesi Uluslararası İlişkiler Bölümü Prof. Anatoly Zolotukhin, “2020’ ye doğru, petrol fiyatlarının 100 dolar civarında seyretmesini bekliyoruz.

Bu rakamdan daha fazla yükseleceğini düşünmüyoruz” dedi. Bu ‘iyimser’ öngörü bile bize ivedilikle enerji verimliliği ve tasarrufu üzerine eğilmemizi göstermekte. 04 Aralık 2015 Tarihinde Makina Mühendisleri Odası İstanbul Şubesi’nde yapılan bir yuvarlak masa toplantısına katılan Çevre ve Şehircilik Bakanlığı’ndan Uygur Kıray;” Kanun sahibi Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı. Yani sadece bizim kanunumuzda değil bu sıkıntı sadece bizde değil, diğer sektörlerde de var. Bu noktada kanunun değişmesi gerekiyor. Şimdiye kadar mesela TS825 ısı yalıtım raporu belediyelere sunuluyordu. Ama o denetim mekanizması, yapı denetim firması bunu ne kadar doğru inceliyor, bu noktada da sıkıntılı. Çünkü müteahhit firma ile anlaşıyor. Beni denetleyecek insanı kendim seçiyorum. O zaman bu bir kısırdöngüye giriyor” diyerek önemli sorunların altını çizmişti. Aynı toplantıda Şube Başkanı Zeki Arslan’da;” Biz bu yönetmelik çıktığı zamanlarda, eski binaların sadece regülasyon yapıldığı zaman bile %35-%40’lara ulaşabilineceğini ifade etmiştik. Endüstriyel anlamda, özellikle sanayi anlamında baktığımız zaman, bu daha yüksek rakamlara çıkıyor.

Süre kısaldı
Özetlemek gerekirse Bakanlık bu konunun daha verimli olabilmesi açısından, SMM yetkilendirerek, geriye dönük yapıların belgelendirilmesi sürecini çok rahatlıkla işletebilir. Çok kısa bir süremiz var. Bu konuda belki daha etkin ve yaygın bir şekilde yapılabilecek başka formüller de üretebiliriz. Bunlardan bir tanesi şudur. Uygulama, biraz önce eğitim dediniz, uygulamalı eğitim merkezlerinin hızlı bir şekilde oluşturulması lazım. Bu konuda Çevre ve Şehircilik Bakanlığı’nın elini taşın altına alması lazım. Çünkü söz konusu olan enerji verimi, ulusal çıkarlardır. Bugün sadece %10 tasarrufla, bu ülkenin cebine 5,2 milyar dolar para girer. Dolayısıyla devletin yatırım yaparak belli kentlerde uygulama eğitim merkezleri konusunda sorumluluk alması lazım. Belediyelerin burada sorumluluk alması lazım. Kamu binaları, sektör dernekleri ve MMO, hatta sadece MMO değil inşaat, mimar, elektrik mühendisleri odaları da bu sürecin içerisinde yapıyı bir bütün olarak tasarlama sürecinden regülasyon sürecine kadar ele almalı” diyerek yapılması gerekenler konusunda görüşlerini sıralamıştı. Ancak ne o toplantıda dile getirilenler ne de diğer uyarılar dikkate alınmadı. Bu saatten sonrada olumlu bir adım beklemek hayal olacaktır. Yukarıda da belirttiğim üzere asıl amaç ülke ve toplum yararından çok ceplerin, kasaların/ayakkabı kutularının dolması, soygun düzeninin idamesidir.