EnerjiSA işçileri Sabancı Kuleleri önünde eylem yapmak istedi. Kaymakamlık yasakladı. Sendika başkanı Keskin: “Hem eylemlerin büyümesinden korkuyorlar hem de sermayeyi koruyorlar. Ama biz vazgeçmeyiz” dedi.

EnerjiSA işçilerinin eylemine izin yok: Sermayeye dokunulmazlık zırhı!

Emek Servisi

Politikalarını emeğin değersizleştirilmesi üzerine kuran AKP ses çıkaranın da nefesini kesmek istiyor. İşverenlerin usulsüzlüklerine, işledikleri suçlara göz yumuluyor, hukuksuzluğa uğrayan işçilerin hak arayışları bastırılmak isteniyor. Sermayeye görünmeyen bir dokunulmazlık zırhı çekilirken emekçiler şiddetle gözaltına alınıyor. Bunun son örneği ise Sabancılara ait EnerjiSA şirketinin işten çıkardığı işçilere yaşatıldı. Sabancı Holding’in kuleleri önünde oturma eylemi yapan işçilere eylem yasağı getirildi. İşçilerin örgütlü olduğu DİSK’e bağlı Enerji İşçileri Sendikası’nın (Enerji-Sen) Başkanı Süleyman Kesin “Beşiktaş Kaymakamlığı’nca şirketin önüne özel eylem yasaağı kararı alındı. Haklılığımızdan korktukları, sayımızın artmasını istemedikleri için bastırmak istiyorlar. Biz vazgeçmeyiz” dedi.

Sabancı Holding bünyesinde bulunan EnerjiSA birçok işçiyi işten çıkardı. Bunun üzerine Enerji-Sen Ankara’da Başkent Enerji önünde 2 hafta önce ise İstanbul’da Sabancı Kuleleri’nin önünde direnişe geçti. İstanbul’da kulelerin önünde eylem yapılmak istenen eylemin ilk gününde işçiler polis şiddetiyle gözaltına alındı. Aralarında Enerji-Sen Başkanı Süleyman Keskin ve sendikanın kurucu başkanı Kamil Kartal da vardı. Gözaltılar sonraki 4 gün boyunca devam etti. Üst üste yapılan müdahalelere kamuoyu ses yükseltti. Böylece işçilerin eylem yapmasına izin verildi.

EYLEMİ AİLELER SÜRDÜRDÜ

2 hafta boyunca Sabancı Kuleleri önünde açtıkları pankartın arkasında oturarak işe iade talep eden işçiler şirket yönetimiyle defalarca görüşme talep etti. Seslerini duyuramayınca aileler de direnişe dahil olmak istedi. Çeşitli şehirlerden direnişe gelen işçilerin eşleri ve çocukları İstanbul’daki direnişe destek verecekti. Ancak aileler henüz Sabancı Kuleleri önüne gelmeden işçiler tekrar şiddetle gözaltına alındı. Gözaltılara rağmen kadınlar ve çocuklar pankart arkasında yürüdü ve açıklama gerçekleştirdi.

Yapılan eylemlerle işçiler ufak da olsa tekrar dikkat çekmeyi başardı. Ancak bu kez Beşiktaş Kaymakamlığı devreye girdi ve Sabancı Kulelerinin önünde eylem yapmayı yasakladı.

Süleyman Keskin yasaklara ilişkin şu değerlendirmede bulundu: “Bu yasak dediğimiz şey kaymakamlık kararıyla başlamadı. Aslında işçi arkadaşlarımızın işten atılmasıyla sendika hakkı fiilen yasaklandı. Hukuksuzluk burada başlıyor. Birbirini gören, yan yana gelip duramasa bile büyüyebilecek eylemler hemen patronları korumak amacıyla alelacele yasaklanıyor. İnsanların kendini ifade etme özgürlüğünün, uluslararası yasalarca sözünü söyleme hakkına yapılan güvencenin ortadan kaldırıldığını görüyoruz. Bu açıdan biz meşruyuz. İşe iade ve sendikal hakkımızı istiyoruz. Bizi gözaltına aldılar ama ailelerimiz yaptı açıklamayı. O kadar haklı bir mücadele yürütüyoruz ki kendi yasaklarının arkasında duramadılar. Biz de bu yasakları tanımayacağız ve eylemlerimize devam edeceğiz.”

Tüm emekçilerin ortak talepte birleştiğini belirten Keskin son olarak şunları söyledi: “Geçinemiyoruz sloganı her emekçi kitlesinin ortak talebi haline dönüştü. Ancak sermayenin korunduğu, zenginin daha zengin olduğu kölelik düzenini devam ettirmek istiyorlar. Bunun karşısında işçilerin direnişi büyüyecek. Yasaklamalar getirerek bu talepleri sindirmeye çalışıyorlar. Ancak örgütlüysek, kararlıysak yasaklar aşılır.”

SADECE SABANCI DEĞİL DİĞERLERİ DE AYRICALIKLI

İşçi eylemlerine yönelik kaymakamlık kararlarıyla alınan eylem yasakları ilk değil. Sendikalaştıkları için işten atılan Migros Depo işçileri, Migros’u bünyesinde bulunduran Anadolu Grup Patronu Tuncay Özilhan’ın villasının önünde eylem yapmak istediklerinde Beykoz Valiliği villanın önüne özel eylem yasağı kararı almıştı. Basın açıklaması yapmak istedikleri sırada gözaltına alınan işçiler uzun süre gündemde yer etti. İşçilerden Gülabi Aksu’nun gözaltı aracında çekilen fotoğrafı ise simgeleşmişti.

Benzer bir baskıyı BİMEKS işçileri de yaşamıştı. İşçilerin maaşını aylarca ödemeyen ve şirketin içini boşalttıktan sonra tazminatsız kapı dışarı eden Vedat Akgiray’ın villası önünde eylem yapan işçiler de gözaltına alınmıştı. İşçiler eylemde ısrarcı olunca Beykoz Valiliği villa önüne özel eylem yasağı kararı almıştı. İşçilerin yoğun olduğu Gebze’de de 1 Mayıs kaymakamlıkça yasaklanmak istenmiş işçilerin kararlı duruşuyla yasak kaldırılmıştı.

TEPKİLER ÇOĞALDIKÇA BASKI ARTACAK

Prof. Dr. Aslıhan Aykaç da yasakların toplumsal tepkilerin iktidarda yarattığı korkudan kaynaklandığını söyledi. Aykaç mevcut ekonomik krizde toplumsal olayların açığa çıkabileceğini hatırlatarak şunları dile getirdi: “Ekonomik kriz nedeniyle toplumsal tepkiler artıyor. Emekçi kesim, ister örgütlü ister örgütsüz olsun, krizin neden olduğu yoksullaşmaya ve işverenlerin pandeminin olumsuz etkisini geri çevirmek için artırdığı emek sömürüsüne karşı tepki gösteriyor. Hükümet yalnızca emekçileri değil görece muhalif sanatçıları da hedef alıyor, seslerin kolektif olarak yükseleceği etkinlikleri de engellemeye çalışıyor. Toplumsal uzlaşı zemini kırılganlaştıkça baskının dozu artıyor. Meşru eylemler tabandan geliyor. Eylemler yine de tabandan gelsin ve meşru haklarını kullansınlar. Ekonomik kriz derinleştikçe bu tür tepkiler artacak. Tepkiler arttıkça da baskı da gelecek.”

Prof. Dr. Aslıhan AykaçProf. Dr. Aslıhan Aykaç