Enflasyonun nabzını tutmak için İzmir’de Hatay Pazarı’na gittik. Bu sefer domates tezgâhının arkasına geçerek hem pazara gelen yurttaşların yaşadıklarını hem de pazarcı esnafının yaşadıklarını gözlemledik.

Enflasyon en çok pazar yerlerinde hissediliyor: Kriz pazara girdi

Aycan KARADAĞ

Türkiye'de sayıları yaklaşık 2 milyon 55 bini bulan esnaf ve sanatkârın 330 bini pazarcılık yapıyor. Esnaf ve sanatkârlar arasında yüzde 16’lık paya sahip olan pazarcı esnafı, perakende sektöründe de önemli bir rol üstleniyor. Yurttaşların yaklaşık yüzde 60’ı alışveriş için pazar yerlerini tercih ediyor. Ülke ekonomisinin en önemli sorunu olan enflasyon da pazar yerlerinde daha çok hissediliyor. Enflasyonun sokağa nasıl yansıdığını yerinde gözlemlemek için bir günümüzü pazar yerinde geçirmeye karar verdik. İzmir’in Hatay semtinde meşhur Hatay Pazarı’nda domates tezgâhı olan Murat Atış’la birlikte sabahın erken saatlerinden pazarın toplanma saatine kadar satış yaptık. Domatesleri tezgâha taşıdık, müşteri bekledik, tarttık, arada sohbet ettik, gelen müşterinin nabzını tuttuk. Bir pazarcının gününün nasıl geçtiğine, müşterilerle nasıl diyalogların yaşandığına şahit olduk.


Sabah 09.00’da Murat Atış’la pazarda buluşarak güne başlıyoruz. Haftanın 6 günü 20-30 kasa domatesle pazara çıkan Atış, pazarcı olmak için önce pazarcı önlüğü giymememiz gerektiğini söylüyor. Böylece taktık önlüğü başladık domates satmaya. İlk başta pazar yeri çok sakin. Bunun nedenini sorduğumuzda Atış şu yanıtı veriyor: “Hem pandemi hem de insanların alım gücü yok. O yüzden gelmiyorlar. Gelen de akşam saatlerinde gelip az alıyor.”

3 kilo domatesi 10 liradan satıyoruz. Müşteri çekmek için de sesimizi yükseltiyoruz. Domateste hasat dönemi olması nedeniyle pazardaki diğer ürünlere göre bir miktar daha ucuz. Ancak tezgâha gelen yurttaşlar, ya indirim talep ediyor ya da taneyle almak istiyor. 3 kilo domates 10 lira olduğu halde 2 kilodan fazla domates alan neredeyse yok.

Ülkede yoksulluğun her geçen gün arttığı akşam saatleri yaklaştıkça daha da hissediliyor. Zira pazar kalabalıklaşıyor, pazarlıklar artıyor. “Akşam olsun da fiyatlar düşsün” diye bekleyen yurttaşlar, pazar çantalarını doldurmaya çalışıyor. Tezgâhın sahibi Atış ise elindeki domatesleri bitirmeye çalışıyor.

EN BÜYÜK KRİZLERDEN BİRİNİ YAŞIYORUZ

Havanın kararmaya başlamasıyla tezgâhı toparlamaya başlıyoruz. Günün sonunla yaklaşık bin lira cirosu olan Atış ile oturup bir çay içiyoruz. Atış, satışları ve günü şöyle değerlendirdi:

“Garibanlar pazara gelirken, zenginler alışveriş merkezlerine gidiyor. Mamul kaldığı zaman, çöpe döküyoruz. Tedirginlik içerisindeyiz, mağduruz. Hükümet bizi desteklemedi, biz aylarca kapalı kaldık. Aylarca evine ekmek götüremeyen esnafımız oldu. Pazarcılar olarak mağduriyet yaşadık, sancısını ve kaygısını hâlâ yaşıyoruz, izlerini silmek için hâlâ çabalıyoruz. Ama yine de öfke içerisindeyiz. Türkiye ekonomisi çok kötü. Güzel mamul dışarıya giderken, iç piyasada kalitesiz ve pahalı mamullerle karşılaşıyoruz. Halk asgari ücretle çalışırken; çocuğu varken, kayısıyı kirazı nasıl 15 TL’ye alsın? Hükümete göre ekonomik kriz yok ama bana göre var. Ben pazar sektörünün içindeyim, bire bir görüyorum. Kesinlikle kriz var, en büyük krizlerden birini de şu anda yaşıyoruz.”
Yan tezgâhta zeytin satan Ayşe Aslan ise yaz döneminin ve pandeminin pazarı bitirdiğine dikkat çekiyor:

“Zaten kısıtlama döneminde bitmiştik. Normalleşme süreci oldu ama insanlarda para yok. İnsanlar gram ile zeytin istiyorlar. Ben buna çok üzülüyorum. Satış yapamama değil, nasıl bu hale geldiğimize üzülüyorum. Bu dönem borçlarımız çok arttı ama destek hiç yok.”

***

Pazarcı esnafına destek yok

Pandemi döneminde pazarcı esnafının unutulduğunu söyleyen İzmir Pazarcılar Odası Başkanı Hamdin Erişen BirGün’e yaptığı açıklamada şöyle konuştu: “Hiçbir destek alamadık. Tüm bunlara rağmen pazarcılar ayakta durmaya, çalışıyor. Yurttaşlar fiyatlar pahalı diyor ama bu bizimle alakalı değil. Çünkü insanların parası yok. Biz de ne kadar indirebiliriz ki? Üreticinin ürünleri elinde kalıyor, kuraklıktan dolayı meyve-sebzesi yanıyor. Doğal olarak pazara da bu etki gösteriyor. Çiftçi zor durumda. Girdi maliyetleri çok yüksek. Doğal olarak bunlar fiyatları çok etkiliyor.”

***

Ürünler sadece tarlada ucuz

bey ilçelerinde hasat sancılı başladı. Bu yıl salçalık domateslerini toplamaya başlayan üreticiler, açıklanan alım fiyatları karşısında ne yapacaklarını şaşırdı. Salçalık domateslerin geçen seneki fiyat olan 50 kuruştan alınması müstahsilleri isyan noktasına getirdi. Mazot, gübre, işçilik, ekipman giderleri yüzde yüze yakın artan üreticiler, domates fiyatlarına zam beklerken, mahsullerinin bu yıl da aynı fiyattan alınmasına tepki gösterdi. Çiftçinin ürün alması için tarlasına atması gereken üre gübresi geçen yıl 150 lirayken, bu sene 250 liradan satılıyor. Geçen yıl 200 lira olan gübre bu yıl 350 liraya yükseldi. Gübre ve diğer giderler bu kadar zamlanmasına rağmen ürün fiyatlarının artmaması çiftçileri üzüyor. Tarladan 50 kuruşa alınan domatesin 4 kilosundan 1 kilo salça elde ediliyor. Bu salça ise marketlerde 12 liradan satılıyor. Aynı şekilde 50 kuruşa alınan salçalık domates pazarda 3 liradan satılıyor. Tarlada ucuz olan domates, vatandaşın sofrasına giden yolda el değiştirdikçe cep yakıyor. Bu yıl domates hasadının sancılı başladığını belirten Mustafakemalpaşa ilçesinin Yavelli köyünden Ersin Demir, “Biz domatesi geçen yılın fiyatından satıyoruz, lâkin bizim ürün almak için tarlaya attığımız ilaç ve gübrenin fiyatlarında yüzde yüz artış oldu. Gübre fiyatları son 3 yılda yüzde 300 arttı” diye konuştu.