Pazartesi günü TÜİK tarafından açıklanan Kasım ayı tüketici fiyat enflasyonu beklentilerden oldukça farklı geldi. TÜFE’nin %1,44 düşerek yıllık bazda %21,62’ye gerilediği açıklandı.

Yapılan bu açıklama beraberinde de tartışmaları getirdi. Pek çok kimse verileri inandırıcı bulmadı. Ben bu gruba dahil değilim. TÜİK’İn derlediği ve enflasyonu hesaplamada kullandığı verilerde TÜİK tarafından yapılan bir manipülasyon olduğunu düşünmüyorum.

Peki, ne oldu da enflasyon düşük çıktı? Bu sorunun yanıtını bulabilmek için “Enflasyon ile Topyekûn Mücadele Programına,” vergi oranlarındaki indirimlere ve daralan iç talebe bakmamız gerekiyor.

Hükumet tarafından açıklanan programın kullandığı asıl yöntemin enflasyon ile değil enflasyon sepetiyle mücadele etmek olduğunu daha önce bu köşede okudunuz.


TÜFE sepetinde yer alan ürünlerin listesi esnafa dağıtılarak bunların fiyatlarının minimum %10 indirilmesi talep edilmişti. Hatta işyerlerine asılması istenen afişler ile de bunun takip edileceği vurgulanmıştı. Ticaret Bakanlığının “normalüstü fiyat artışlarını” denetlediğini, altı binin üzerinde üründe “açıklanamayan fiyat artışlarının tespit edildiği” yönündeki açıklamalarını da hatırlayalım. Bunlara ek olarak bir mobil uygulama kullanıma sokularak vatandaşların fiyat artışlarını bildirmelerine olanak da sağlandı. Zabıta denetimleri, “depolara baskınlar” gibi uygulamalar da yoğun olarak kullanıldı. Bütün bu baskılara rağmen açıklanan enflasyon verisi gösteriyor ki pek çok mal ve hizmetin fiyatı “arzu ettikleri” kadar düşmemiştir. TÜFE’nin ana harcama grupları fiyatlarındaki azalma oldukça sınırlı olmuştur.

Enflasyondaki gerilemeye asıl katkının ulaştırma, ev eşyası ve eğlence kültür harcama gruplarından geldiği görülmektedir. Ev eşyası grubunda yer alan ürünlerin fiyatları %2,85 gerilemiştir. Bunun temel sebebinin mobilyada uygulanan KDV oranının %18’den %8’e indirilmesi ve beyaz eşyada uygulanan ÖTV’nin sıfırlanması olduğunu söyleyebiliriz. Ulaştırma grubunda görülen %6,46’lık fiyat düşüşünün gerekçesini de yine vergi oranlarında yapılan indirimde buluyoruz. 1.6 litrenin altında motor hacmine sahip araçların ÖTV oranlarında %15’lik bir indirim yapılmıştır.

ÖTV üzerinden de KDV alındığını düşünürsek otomotivdeki toplam vergi indirimi oranının %17,7 olduğu ortaya çıkar. Bu da gösteriyor ki enflasyonun düşük çıkmasında vergi indirimlerinin rolü oldukça büyüktür. Vatandaşların harcamalarını en hızlı kısabildiği eğlence ve kültür grubu fiyatlarındaki %2,08’lik düşüş ise iç talepteki daralmanın bir göstergesidir.

Kısaca, vergi indirimi de dahil tüm müdahalelere rağmen enflasyon hala yüksek seyrini sürdürmektedir.

Ödenemeyen borç sorunu büyüyor
Türkiye’de yaşanan ekonomik krizin uzun süreceğine ilişkin tahminimizin dayanaklarından birisi de ülkedeki yüksek borçluluk oranıdır. Bireylerin ve şirketlerin borç seviyesi 2001 yılında yaşanan kriz döneminin çok üstündedir. Bugün hemen herkes borçludur. Borçların ödenebilmesi de ancak borcu olanların gelirlerinin artmasıyla mümkün olacaktır ki bunun işaretini görmüyoruz.

Bu hafta S&P tarafından açıklanan bankacılık sektörü raporu ülkede ödenemeyen kredilerin hızla arttığına işaret etmektedir. Raporda, yeniden yapılandırılan krediler de dahil edildiğinde, bankaların tahsili gecikmiş alacak oranın %10 seviyesinde olduğu ve gelecek 12-18 aylık dönemde bunun iki katına kadar çıkabileceği vurgulanmıştır. 2019’da ekonominin küçüleceğinin de tahmin edildiği bu açıklamadan anlıyoruz ki yüksek borçluluk düzeyi ülkenin temel sorunlarından birisi olmaya devam edecektir.