Hayat hiç öyle topyekün mücadele ediyormuşuz gibi geçmiyor. Doğalgaz kullanımı yeni yeni başlıyor. Elektrik keza öyle. Bu işin içerisinden vatandaşlar olarak nasıl çıkacağız, bu kış bizi neler bekliyor?

Enflasyonla canla başla mücadele ediyoruz

Başlığı görünce eminim yüzünüz ekşimiştir. Evet aslında başlık çok doğru, sadece bu mücadelenin ‘topyekün’ kısmında problem var. Tüm yük vatandaşın üzerine öyle bir bindi ki nefes alacak yerimiz kalmadı. Üstelik bu yükün yanında bir de üzerimizde olan ‘garanti’ ödemelerimiz var.

En son, 730 milyon TL gelir elde eden Yavuz Sultan Selim Köprüsü için 2,5 milyar TL garanti ödememizi yaptık. Bunun gibi pek çok garanti ödememiz olan hastane, tünel, havaalanı vs ödemelerimiz de yapılmaya devam ediyor. Göstermelik olduğuna inandığım, fiyatlarını az buçuk ürünlerde gözlerimle gördüğüm, yüzde 10 indirimler, yüzde 15 indirimler havalarda uçuştu. ÖTV, KDV indirimleri vs. Otomobil, ev, beyaz eşya, tekstil bu anlamda öne çıkanlar. Peki temel gıda gibi, elektrik gibi, doğalgaz gibi, vatandaşın ödediği vergi gibi konularda neden enflasyonla mücadele etmiyoruz? İşin asıl tıkandığı nokta işte tam da burası. Ne o ekonomi mi yazmaya başladın diyenleriniz olacaktır. Ben vatandaş olarak yazıyorum. Düzeltileriniz varsa beklerim. Üstelik bu cümleden sonra kendi alanımla ilgili yani teknolojiyle ilgili vergiler, teşviklerden bahsedeceğim.

Nurtopu gibi vergi
Öyle bir kıskaç içerisindeyiz ki!. Evet dün nurtopu gibi bir vergi zammımız daha oldu. Yurtdışından getirilen sim kart ile kullanılan cihazların, yani telefonlar, tabletlerin IMEI kaydı için alınan 170 TL’lik verginin yüzde 300 zamla 500 TL’ye çıktığını öğrendik.

Türkiye’den telefon almak istediğimizde ÖTV, KDV ve döviz kuru eklendiğinde astronomik rakamlara ulaşan fiyatlar karşımıza çıkıyor. Üstelik bazı markaların dövizin 7 TL’leri gördüğü dönemde fiyatlarına yansıttığı zamları döviz 2-2,5 TL düşmesine rağmen hâlâ aynı seviyelerde tutması vatandaşın bu telefonları alma ihtimalini bir hayli düşürüyor. Malum eskisi gibi taksitler de artık yok. Bu arada yanlış anlaşılma olmasın ben hiç bir zaman fuzuli tüketimden yana değilim. Mantıklı ve ihtiyaçlara paralel alışveriş yapılmasından yanayım. Hava atmak için teknolojiye saçma sapan para verilmesi kadar yanlış bir şey yok.

Kaçakçılık artacak
Bu ağır şartlar bizden teknolojiyi uzaklaştırırken bunun yanında markaların da ülkemizden uzaklaşması anlamına geliyor ki bu üzerinde daha çok düşünülmesi gereken bir konu. Dünya devi markalar Türkiye pazarından çıkarlarsa her şeyden önce ülke imajımız açısından hiç hoş olmayacak. Bunun yanında yine bizim ceplerimiz yanacak. Niye mi? Kaçakçılık artacak, komisyonlar yükselecek ve asıl önemlisi yetkili servisler kapanacağı için tüketiciler olarak satış sonrası berbat deneyimler yaşamaya başlayacağız. Kaçakçılık kısmını az önce arada kaynatmış gibi oldum. Devletimizin ve bizim asıl büyük darbeyi yiyeceğimiz konu bu. Kayıtsız, vergisiz, garantisiz ürünlerin ülkemize inanılmaz bir hızla giriş yapacağına emin olabilirsiniz. Büyük rant olan bir konu malum!

Kalite farkı büyük
Yerli ve milli telefonlarımızı alın diyenleriniz vardır. Tamam alalım da kalite farkını ne yapacağız? Anlamakta güçlük çektiğim bir diğer durumda ‘belli’ oranda yerli olan bu ürünlerimiz için devlet teşvikleri çok ciddi rakamlara ulaşıyor. Peki neden bu teşvikler satış rakamlarına yansımıyor? Vatandaş yerli kullanmaya her şeye rağmen istekli diyelim. Niye biz teşvikle desteklenmiş ucuz, makul performanslı cihazlara sahip olamıyoruz? İşte yerli kullanılmalı diyenler bu sorulara cevap versin, ürün kalitesi artsın biz de gönül rahatlığıyla bu cihazları kullanalım. Bu kadar basit. Basit mi acaba? Ben daha cevap veren, bu konuda beni aydınlatan kimseyle karşılaşmadım. Varsa buyursunlar, verdikleri cevapları köşemde yayınlamaya hazırım.

Uçmak cep yakıyor
Uzun lafın kısası hayat hiç öyle topyekün mücadele ediyormuşuz gibi geçmiyor. Doğalgaz kullanımı yeni yeni başlıyor. Elektrik keza öyle. Bu işin içerisinden vatandaşlar olarak nasıl çıkacağız, bu kış bizi neler bekliyor? Bunlar eminim sizler için de büyük merak ve endişe kaynağı. Lüzumsuz harcamalardan kaçındığımız güzel bir kış olmasını dilemekten başka elimizden bir şey gelmiyor.

Konu para olduğu için, yeni öğrendiğim bir bilgiyi paylaşarak içinizi biraz daha sıkıp yazımı noktalamak istiyorum.
Yeni açılan havaalanına Zincirlikuyu’dan taksiyle 250 TL’ye gidebiliyorsunuz. Uçak biletini ucuza aldınız 100 TL dönüşü de diyelim 100 TL’ye aldınız. Gittiğiniz yerde 100 TL şehir merkezine gittiniz 100 TL havaalanına geri döndünüz.

İstanbul’da evinize dönmek için bir 250 TL daha harcadınız. Toplam yeni havaalanına taksiyle gidip gelmek tüm seyahat masraflarınızdan daha fazla tutuyor! Her zaman toplu taşıma ile bu ulaşımı sağlamak mümkün olmuyor. Bu detayı bilin istedim sonra tatsız bir sürprizle karşılaşmayın.