15 yaşındaki otizmli Artun, önündeki engelleri kulaç atarak aşıyor. Lisanslı yüzücü olan Artun’un farklılıklarıyla güzel yaşam sürmesi için mücadele eden anne Özdemir, hedeflerinin paralimpik olimpiyatı olduğunu söylüyor.

Engelleri kulaç atarak aşıyor

Dilara ŞİMŞEK

Otizm, doğuştan gelen ve genellikle yaşamın ilk üç yılında fark edilen gelişimsel bir farklılık olarak tanımlanıyor. Nedeni günümüzde hâlâ bilinmemekle beraber bilinen tek çaresi, erken tanı ile yoğun ve sürekli özel eğitim.

Yeteri kadar farkındalığın olmaması sebebiyle otizmli kişiler dışlanmayla ve toplumdan soyutlanmayla karşı karşıya kalabiliyor. Ancak farkındalık ve eğitim, otizmlilerin önüne çıkarılan engellerin kaldırılmasında büyük rol oynuyor.

Ailesinin farkındalığı ile birlikte bu engelleri kaldıranlardan birisi de 15 yaşındaki Artun Özdemir. Şimdi lisanslı bir yüzücü olan Artun, engelleri kulaç atarak aşıyor.

Ailenin otizmle tanışması Artun’a 2.5 yaşında tanı konulmasıyla başlıyor. Başta ne yapacağını bilmeyen aile yaptıkları araştırmalardan sonra Artun’un farklılığıyla birlikte güzel bir yaşam sürmesi için ellerinden gelen her şeyi yapmak için kendilerine söz veriyor. Anne Işın Özdemir, doktorun “Artun’da otizm belirtileri görünüyor fakat ileride çok başarılı bir bilim insanı, sanatçı hatta çok iyi bir sporcu olabilir” sözlerinin kendilerine güç verdiğini ve başka bir hayatın yolunu açtığını dile getiriyor.

38 MADALYA KAZANDI

Anne Özdemir, hedefi paralimpik olimpiyatlar olan Artun’un yüzme yeteneğinin nasıl keşfedildiğini şu sözlerle anlatıyor: “Bebekliğinden itibaren su ile ilgili bazı sinyalleri vermişti. Günde 2 kere banyosunu yaptırıyordum, yaptıramadığım zamanlar gergin oluyordu. İstanbul'dan İzmir'e taşındığımızda Bornova Belediyesi'nin özel gereksinimli çocuklar için birebir antrenör eşliğinde verdiği yüzme eğitimine başladı, haftada bir gün gidiyordu. Çok hızlı bir şekilde yüzmeyi öğrendi. 1 yıl kadar devam ettikten sonra ev değişikliği sebebiyle Bornova'daki eğitimi bırakmak zorunda kaldık. Taşındığımız sitenin yarı olimpik havuzu vardı; orada yüzüyor, çok mutlu oluyordu. Artun’un su ile ilgili yetenekleri komşularımızın dikkatini çekmiş. Komşularımızın bu konudaki sözleri bizi bu yönde ilerlemeye teşvik eden bir kıvılcım oldu."

Ardından sporcu Mert Onaran ile çalışmaya başladıklarını söyleyen Özdemir, şöyle devam ediyor: "Artun yüzme tekniklerini çok hızlı öğrendi, bir yıl içinde yarışlara katılmaya başladı. 10 yaşında Türkiye Özel Sporcular Spor Federasyonu'nun en küçük yüzme yarışçısı olarak 2 gümüş 1 bronz madalya kazandı. Artun’un bu başarısı geleceğe bakış açımızı değiştiren, umutlarımızı yeşerten bir dönüm noktası oldu. Artun 10 yaşından 15 yaşına gelene kadar katıldığı yarışlardan 29 altın 7 gümüş 2 de bronz madalya aldı. Şimdi hedefi paralimpik olimpiyatlar. Olimpiyatlara gitmeyi çok istiyor, bunun için tüm gücüyle çalışıyor.”

Anne Özdemir, otizm tanısı aldıktan sonra yaşadıkları zorlukları ve karşılaştıkları engelleri ise şu sözlerle anlatıyor:

KİBARCA KOVULDUK

“Başta biz ve çevremiz otizme yabancı olduğumuzdan bocaladık. Hızlıca bilgi edinmeye başladık. Doktorumuz Artun’un akranlarıyla birlikte olması için hemen kreşe başlaması gerektiğini söyledi. 15 kreşe gittik, ilk başta durumu bilmeyen yöneticiler bizi çok güzel karşılayıp Artun’un otizmli olduğunu öğrenince kibarca bizi kovdular. İnternetten araştırmaya başladım, bir kreş özellikle özel gereksinimli çocukları kabul ediyormuş. Bu kreşi bulduğumda dünyalar benim oldu. Biraz uzaktı ama ‘yeter ki evladımız akranlarıyla birlikte olsun’ dedik, gidip görüştük."

Artun konuşamadığı için birçok zorluk yaşadıklarını da belirten Özdemir, "Dışarıdaki insanlarla maalesef ilişkisi olamıyordu, hâlâ en büyük sıkıntımız hiç arkadaşının olmaması. Bunun eksikliğini yaşıyor oğlumuz. İnternetteki bazı sosyal medya kanallarından arkadaşlarıyla diyaloglarını videoya çeken ve yayımlayan kişileri takip ediyor, insan ilişkilerini buradan öğreniyor" diye konuşuyor.

ÇOCUKLARINIZA ANLATIN

Anne Özdemir, otizmli çocukları olan ailelere “Çocuklarınızı herkese anlatın ve tanıtın” diyor ve ekliyor: “Otizmli çocuklarımız farklılıklarıyla hayatımıza renk katabilirler. Çocuklarını çok iyi tanımalarını ve duruma isyan etmeden tamamen kabullenmelerini, sevgi ile sarıp sarmalamalarını tavsiye ederim. Bu kabullenişten sonra her şey daha güzelleşir. Bu şekilde otizmi anlatabiliriz. Literatüre bağlı basmakalıp tanımlamalar otizmi anlatmak için yeterli değil. En önce otizmli bireylerin tikel kişiliklerini tanımak, sonra tanı özelliklerine bakmak en doğrusu. Sosyal sorumluluk projelerinin artmasının da otizmli bireyler için çok büyük faydalar getireceğine inanıyorum.”