CHP'li Engin Altay, İçişleri Bakanı Süleyman Soylu'nun partisini ve CHP lideri Kılıçdaroğlu'nu hedef alan suçlama ve açıklamalarına yanıt verdi. Altay, "Soylu deyince aklıma dört şey geliyor. Şantaj, iftira, kumpas, yasa dışı dinleme ve izleme" diye konuştu.

Engin Altay: Soylu deyince aklıma dört şey geliyor

Cumhuriyet Halk Partisi (CHP) Grup Başkanvekili Engin Altay, "Soylu deyince aklıma dört şey geliyor. Şantaj, iftira, kumpas, yasa dışı dinleme ve izleme" dedi. Altay, şöyle devam etti: "Mesela Ekrem İmamoğlu’nun MOBESE kayıtlarını servis etmek, yasa dışı dileme ve izlemedir. Mesela İstanbul Büyükşehir Belediyesi’nde 557 terörist var deyip, bir kişiyi bile hakimin önüne koyamamak; iftiradır. Mesela ayda 10 bin dolar mafyadan rüşvet alan milletvekili var demek, Erdoğan’a karşı bir şantajdır."

Altay, bugün Türkiye Büyük Millet Meclisi’nde (TBMM) düzenlediği basın toplantısında, gündemi değerlendirdi.

İçişleri Bakanı Süleyman Soylu’nun katıldığı bir televizyon programında elindeki kırmızı dosyayı göstererek, "Bu bir Fetöroman. Kılıçdaroğlu'nun FETÖ ilişkisini ortaya koyan. 32 basamak bir FETÖ ilişkisi" açıklamasını da hatırlatan Altay, "O dosyayı sallamakla olmaz. Aç o dosyayı. Orada bir suç varsa ve sen bunu bekletiyorsan, zaten yeni bir suç işliyorsun" ifadelerini kullandı.

CHP Genel Başkanı Kılıçdaroğlu’nun İngiltere ziyaretine ilişkin konuşan Altay, “Herkes Bay Kemal Londra’da ne yapıyor, diyor. Bay Kemal Londra’da Türkiye için güzel şeyler yapıyor” dedi.

Altay, özetle şunları söyledi:

"Herkes Bay Kemal Londra’da ne yapıyor, diyor. Bay Kemal Londra’da Türkiye için güzel şeyler yapıyor. Bay Kemal önce bir durum tespiti yaptı. Türkiye’nin içinde bulunduğu çıkmazdan nasıl kurtulunacağı ile ilgili, sağlıklı bir durum tespiti yaptı. Bu tespit sonrasında da gençlerin geleceğe umutla bakacağı, güzel bir Türkiye inşa etmek için, Türkiye’yi dünya ile entegre etmek için yollara düştü. Daha önceki ABD ziyaretinden sonra 3 gündür de Londra’da çok güzel işler yapıyor.

Bay Kemal’in tespit ettiği durum şudur: Türkiye, dünya ticaretinden aldığımız payın hızla azaldığı bir ülke ve niteliksizleşiyoruz, bu konuda. Bunun sebebi kötü yönetim. Türkiye katma değerli ürün üretemiyor. En büyük sorunlarımızdan birisi. Halen genç bir nüfusumuz olsa da hızla yaşlandığımızı unutuyoruz. Üstelik genç nüfusumuz, nitelikli eğitimden yoksun. Ucuz işgücü ihracı ile övünülmez. Bu uzun vadede riskli bir durum. Önümüzdeki 10 yılda robotlaşma ve otomasyon, işgücünün önemini azaltacak. Biz diyoruz ki ‘Maşallah genç nüfusumuz var.’ Yaş ortalamamız 34 oldu. Türkiye’nin yaşlandığını unutmasın kimse. Ucuz işgücü ile ucuz işgücü ihracıyla da Türkiye bir yere varamaz. Tüm bu çarpıklıklar Türkiye’de bir sosyal adaletsizlik noktasında, Türkiye’ye zirve yaptırdı. Bunu uluslararası ve iç veriler kabul ediyor. Artık gençler çıkışı kripto paralarda, kumar ve bahislerde arar hale geldi. Vahim bir tablo. Gençler gelecekleriyle ilgili aldıkları eğitime müsait, ona uygun arayışlar yerine; çoğunu bulamadıkları için kripto borsalara, paralar, kumara ve bahse yöneldi. İnovasyon lafla olmaz. Türkiye’nin inovasyon sorunu var. Türkiye’nin inovasyonu üreten merkeze dönüşme mecburiyeti var.

"TEMİZ PARA KAÇTI"

Öncelikle Türkiye’ye hızla nefes aldırmak, derin krizden çıkmak için, temiz, yabancı yatırım ve paraya ihtiyacı var. Burada bir parantez açalım. Türkiye’de; 2012’de 156 milyar dolar vardı. Temiz para, yabancı para ve yabancı yatırım. Neredeydi bu? Borsa, mevduat ve hazine bonolarındaydı. Bu para 2018’de tek adam rejimine dönünce Türkiye, güven ortamı ortadan kalkınca 83 milyar dolara düştü. 156 milyar dolardan, 83 milyar dolara düştü. Temiz para kaçıyor. Şimdi bugün, 48 milyar dolara kadar düştü. Bunun da büyük kısmı Katar menşeili. 156 milyar dolardan, 48 milyara. Temiz para kaçtı, gitti. Yandı, bitti ve kül oldu. Temiz para kaçınca, bunun yerini konusu suç olan kaynağı belirsiz para aldı. İki gündür söylüyorum burada. Merkez Bankası verilerine dayanarak söylüyorum.

Bu yıllar içerisinde Türkiye 2008- 2022 yılları arasında 82,5 milyar dolar girdi. Girdi de bu paranın, açıklanmadığı için, şeffaf olmadığı için, MASAK para ile ilgili soruşturma, kovuşturma ve vergi incelemesi yapılamadığı için; kuşkulu bir para. Kaynağı belirsiz, o kesin de. Net hata noksan kaleminde gösteriliyor ama bu para, konusu suç olan para da var, bunun içinde. Bunu inkar etmiyorlar. Para gelsin de nereden gelirse gelsin. Olmuyor kardeşim, öyle olmuyor.

"TÜRKİYE MAFYA CENNETİNE DÖNÜŞÜYOR"

Temiz para kaçtıktan sonra ne oldu? Yabancı mafya ve çeteler Türkiye’de birbirlerini infaz ederek, pastadaki paylarını büyütmeye başladı. Savaş başlattılar, nerede? Türkiye’de. Kim? Azeri, Rus, Özbek, Sırp, Alman mafyası. Aklınıza kim gelirse. Kara para cenneti var dünyada bilinen. Adalar filan var. Türkiye de mafya cennetine dönüşüyor. Mafya patronlarının, mafya çete liderlerinin çöktüğü bir ülke haline geliyoruz. Bunun bedelini de uyuşturucu batağına saplanan gençler ve aileleri ödüyor.

Bunların hesabını veremeyenler, milletin yüzüne bakamayanlar, bunları dile getiren CHP ve Bay Kemal’e karşı, devletin kurumlarını, devletin polisi ve jandarmasını kalkan yapıyorlar. Başka? Üç hafta önce Meclis’ten çıkan ucube sansür yasası ile Bay Kemal’i susturmaya çalışıyorlar, topluma da gözdağı veriyorlar. Benim bildiğim Bay Kemal ne susar, ne korkar. Sansür yasası üzerinden kamuoyunu yanıltıcı bilgi, toplumu endişe edici bilgi diyerek, TCK’ya göre ceza istemek, Bay Kemal’i susturmaz.

"KASIM SONUNU HERKES BEKLESİN"

Peki Bay Kemal ne yapacak? Bay Kemal verimliliğe dayalı yenilikçi bir ekonomi modelini Türkiye’ye kazandıracak. Ya kazandıracak ya kazandıracak. Dünyadaki yenilikçi kaynakları hızla kendine çeken bir Türkiye’yi Bay Kemal inşa edecek. Refah seviyesinin arttığı, gelirin tablana yayıldığı, sosyal adaletin tesis edildiği bir Türkiye; Bay Kemal’in hayalidir ve mümkündür. Kasım sonunu herkes beklesin. Bay Kemal ve ekibi bizler, çok güçlü bir yol haritası üzerinde tüm yönleri ile çalışıyoruz. Kasım sonu en geç aralık başında Türkiye, Bay Kemal’in ve ekibinin üzerinde çalıştığı bu büyük projeyi aziz milletimiz ile paylaşacak, sağlam temelli ve gerçekten neyi, nasıl ve hangi kaynakla yapacağımızın çok şeffaf bir şekilde ortaya koyulduğu bir tablo ile Bay Kemal Türkiye’nin karşısında olacak. Çok önemli açıklamalar, değerlendirmeler yapılacak. Biraz bekleyelim.

CHP Grup Başkanvekili Engin AltayCHP Grup Başkanvekili Engin Altay

"ÖZGÜRLEŞMENİZE YEDİ AY KALDI"

Suç işleri bakanı kaymakam ve valilere AK Parti’nin Türkiye Yüzyılı sloganını ezberleyin, içselleştirin diyor. Bu mealen şudur, ezberleyin ve ezberletindir. Kim söylüyor, İçişleri Bakanı, kime söylüyor vali ve kaymakamlara. O vali ve kaymakamlara söylüyorum, sesleniyorum. Özgürleşmenize 7 ay kaldı. Devletin valisi, kaymakamı olduğunuzu unutmayın. 7 ay sonra özgür olacaksınız, suça bulaşmayın. Size kanunsuz emir verenlerin makamı ne olursa olsun, bu emirlerini dinlemeyin.

2002’de Türkiye’yi devraldığımızda 1 milyon aile sosyal yardım alıyordu, şimdi 4,5 milyon aile sosyal yardım alıyor diye bir iktidar övünüyorsa, eyvah ki eyvah. Bu sosyal yardım Erdoğan ile başlayan bir şey değil. Özal, FAKFUK Fon ile başlayan bir şey. Öteden beri yapıla geldi. Biraz arttı. Şimdi bizim belediyeler en çoğunu yapıyor. Ama Türkiye’de 4,5 milyon aile. Bu nereden baksan 20 milyon nüfus demektir, sosyal yardıma muhtaç hale gelmişse eyvah ki eyvah.

Fotoroman, fetöroman… Sayın İçişleri Bakanı, 32 adımda fetöroman, belgesel mi dedi, ne dedi. Kitap hazırlamış. Kırmızı dosyayı da böyle elinde sallıyor. Şimdi, şunu çok iyi herkes hatırlayacak. AK Parti FETÖ ile ilişkisini 17-25’ten sonra kesti. Çok ilginç bir şey oluyor burada. Bu 17-25’ten önce Erdoğan’a göre 17-25 Aralık darbesi diye bilinen hikayeden bir ay önce, bakın fotoroman neler söylemiş. Çırpınmış adam. Aman ara bozulmasın. 23 Kasım 2013’te söylemiş. 17-25’ten 28 gün önce. ‘Birlik ve beraberlikle bu yere geldik.’ Kastı, Fetullah Gülen’in altındaki kadrolar. Aramızı açmaya çalışıyorlar. Çatışma alanı ortaya konuluyor. Bu da yanlış oluyor, demiş. Buradan bir kavga çıkarmayalım demiş. Hem Erdoğan’a hem de FETÖ’ye yalvarmış. Birbirimizi üzmeyelim, demiş. Biri Başbakanımız, biri gönlümüzün efendisi demiş ya.

"BİR FETÖROMAN YAZILDI SAYIN SOYLU, 10 EKİM 2017’DE"

Soylu deyince aklıma dört şey geliyor. Şantaj, iftira, kumpas, yasa dışı dinleme ve izleme. Mesela Ekrem İmamoğlu’nun MOBESE kayıtlarını servis etmek, yasa dışı dileme ve izlemedir. Mesela İstanbul Büyükşehir Belediyesi’nde 557 terörist var deyip, bir kişiyi bile hakimin önüne koyamamak; iftiradır. Mesela ayda 10 bin dolar mafyadan rüşvet alan milletvekili var demek, Erdoğan’a karşı bir şantajdır. Mesela Sezgin Baran Korkmaz için ne demişti? Yukarından aşağıya devlet operasyonu planladık. Yukarıda kim var? Onun üstünde kim var? Sezgin Baran Korkmaz’ın yurt dışı yasağını kaldırmayı, mal varlığından konan tedbiri kaldırıp yurt dışına göndermeyi yukarıdan aşağıya yaptığımız bir devlet operasyonu diye Meclis’te söyledi. Bence bu Erdoğan’a bir kumpastır. Anlar, anlamaz; ben onu bilmem. Bir fetöroman yazıldı Sayın Soylu. Sen yeni belge gösterme, dosya sallama. Hem de 10 Ekim 2017’de. TBMM’de 15 Temmuz Darbe Araştırma Komisyonu kuruldu, çalıştı, çalışmaları engellense de çalıştı. CHP’nin ikinci muhalefet şerhinin içine konmadığı bir rapor da basıldı. Meclis matbaasında. Fetöroman o işte. Nerede rapor? Rapor yok ya. TBMM’den 15 Temmuz Darbe Araştırma İnceleme Komisyonu’nun raporu çalındı. Fetöroman o işte. Elinden geleni ardına koyma. O dosyayı sallamakla olmaz. Aç o dosyayı. Orada bir suç varsa ve sen bunu bekletiyorsan, zaten yeni bir suç işliyorsun."

ANKA