Biliyorsunuz, Türkiye AKP iktidarı ile birlikte şahlanışlar dönemine girdi. Coşmalar, kükreyişler, efendime söyleyeyim parıldamar, ışıldamalar falanlar filanlar… Z’ler, Y’ler, yani bizler bilmeyiz, görmedik ama öncesi hep dutlukmuş Türkiye. Gaz ve toz bulutundan ibaretmiş. Enine çizgili tişörtlü dayılar hayatlarını sokakta gençlere tarih öğretmeye vakfetmeseydi, gaz yağı kuyruklarında telef olan ceddimizden de haberdar olamayacaktık. İyi ki varsınız. 21. yüzyılda internete bağlanabilen bir cep telefonunu lüks saymasanız, nasıl bir zombi istilası altında olduğumuzu anlayamayacaktık belki de. Eksik olmayın dayılar. Yüzde 99 ‘yanılgı’ payı ile zarar eden Zafer Havalimanı gibi kendini yalnız hisseden milyonlarca gencin delirme sebebisiniz. Her canlının ölümü tadacağı güne kadar var olunuz.

***

2002’de dolar 1.2 lira olduğu için deposunu kolaylıkla fulleyebilen Türkiye roketlerini ateşleyip uçuşa geçti. Yükseldi, yükseldi tam eksosferin kapılarına dayanmıştı ki, haset kıvılcımı ile tutuşan dış mihraklar, İstanbul’daki sayılı yeşil alanlardan biri olan Gezi Parkı etrafından örgütlendi. Başkent Ankara’ya verdiği en büyük hizmet, tanesi 8 milyon dolardan plastik dinazor alıp toplam 800 milyon dolara oyun parkı inşa etmek olan eski Belediye Başkanı Melih Gökçek’in iddiası, parktaki çadırlarda atom bombası yapılmaya çalışıldığı idi. Kolundaki 463 bin euroluk saati Reza Zarrab’dan rüşvet olarak değil satın aldığını ispatlamak için otel peçetesine atılmış imzayı kanıt gösteren eski Ekonomi Bakanı Zafer Çağlayan da, 2013’ün Türkiye’nin şahlanışına karşı bir müdahale olduğunu savunmuştu. Geziciler olmasaydı, Türkiye uzay gemisi yaparak atmosferi aşacaktı.

***

Türkiye, AKP’nin iktidara gelişiyle, bir günde, maddenin gaz halinden katı haline geçmiş ve böylece dolar cinsinden ödeme garantili köprülerle kara ve deniz yolları birbirine bağlanabilmişti. Ama ah yaa o Gezi işi hiç iyi olmadı. Türkiye’nin 80 ilinde milyonlarca insanın ‘bi yeter yaa’ diye sokağa çıktığı 2013’ten sonra işler hiç istendiği gibi gitmedi. Dönemin Başbakanı Recep Tayyip Erdoğan’ın Gezicilerin içinde içki içtiğini söylediği caminin imamı, “ben yalan söyleyemem, içmediler” dedikten sonra sürüldü ama o iddia, 2021’de bugün hâlâ aramızda, yaşıyor. Çünkü dolar dün itibariyle 9.27! Çünkü, iktidar depoyu fulleyip yeniden şahlanışa geçemiyor, benzin pahalı. Marş basmıyor, akü bitti. Enine çizgili dayılar da nereye kadar arkadan ittirecek ülkeyi. Zombilik de bir yere kadar. O zaman şarkı söylemek lazım gençlerle. Bir devrim hayalimiz var vosvosun önünde. Dindar nesiller yetiştirmekle övünmek gerek ve ‘ötekiler’ diye bölmek lazım gerisini. Gezi’den daha güzel, daha kullanışlı bir ayraç mı olur?

***

Gezici ucube, azgın ‘azınlık’ onlar! Barınamıyoruz, diyerek battaniyelere sarılmak suretiyle parklarda yatıp kalkıp refah içindeki ülkemizi güçsüz gösteriyorlar. Daha 15 yaşında faiz enflasyon hesabı yapıyorlar. Televizyondan görüldüğü gibi sepetlerini 1000 liralık abur cubur ile kolayca dolduramadıklarından, şahlanma yorgunu, nefesi kesilmiş, öle yazmış ekonominin de farkındalar. ‘Ötekiler’, yani dindar nesil yetiştirme projesindeki çürük elmalar onlar. TÜGVA’lı değiller, haliyle hakim, savcı, memur olmak için geçerli tavsiye mektubunu alamamışlar. Çalışıp kazanabileceklerine, üretip yükselebileceklerine dair inançları, ‘tanırız, bizdendir’ listelerinin her bir satırında yok olup gitmiş. Torpille, başkasının hakkını çiğneyerek makam, mevki, iş sahibi olmayı normalleştirmiş, hatta bunu kurumsallaştırmış bir iktidarın geleceğe kokuşuk lümpenlikten başka sunabileceği bir şey yok. Nesil yerine, keşke tarlada buğday yetiştirmeye odaklanılsaydı. Daha karlı olurdu.