Ensar düzeni değil  Gezi düşleri kazanacak

Bugün geldiğimiz noktada Gezi Direnişi’nin ne anlama geldiğini sorduğumuz Haziran Hareketi Türkiye Yürütmesi Önder İşleyen şunları söyledi:

“Gezi/Haziran direnişi, halkın birlikte olduğunda neler başarabileceğini gösteren, sokak sokak, meydan meydan direnişle yazılan muhteşem bir gelecek manifestosuydu. 2013 Haziran günlerinde başlayıp biten bir andan değil, 2013 uğrağından HAYIR hareketine –farklı biçimler alarak süren- bir hareketten söz ettiğimiz için, iktidar cephesi de her fırsatta Gezi karşıtlığını güncellemeye devam ediyor.”

İşleyen, Gezi’nin özgün noktalarına işaret ederek şöyle devam etti:

“Gezi/Haziran isyanını özgün kılan noktalardan birisi, Türkiye tarihinin en kitlesel demokratik barışçıl eylemi olarak gerçekleşmesiydi. İktidarın, Gezi ve sonrasında hak muhalefetini şiddetle bastırmaya, demokratik alanı tümüyle kapatmaya yönelik girişimlerinin altında bu korkusu var. Bir dip dalgası olarak devam eden, Gezi’nin ardından Cerattepe’de, HAYIR hareketinde büyüyerek açığa çıkan, Gezi dinamikleri, AKP/Saray iktidarına karşı ülkemizin aydınlık bir geleceğe çıkış kapısını işaret etmeye devam ediyor.”

Gezi Direnişi’nin bundan sonraki süreç için nasıl yorumlanması gerektiğini sorduğumuzda ise İşleyen şunları söyledi:

“Gezi/Haziran isyanı, AKP’nin hileli anayasaya dayanarak yarattığı tek adam diktası ve bir din devleti inşa etme doğrultusunda geliştirdiği faşist baskı rejimine karşı birleşerek daha büyük bir güçle mücadele etme çağrısıdır. Gezi/Haziran isyanını onun politik çağrısından bağımsız, salt onun direniş ve eylem çizgisi üzerinden anlamak da eksik ve yanlış olur. Gezi isyanı, halkın İslamcı faşizme karşı laiklik ve kamuculuk temelindeki karşı çıkışının... Gençliğin ve kadınların yeni bir özgürlük taleplerinin... En genel anlamda emekçi halkın değişim ve yeni bir gelecek arayışını ifade eden bir demokratik devrimci çıkış yolunun uğrağıydı... HAYIR hareketinde de bir kez daha gördüğümüz buydu. HAYIR’ı da belirleyen, özünde AKP’ye karşı muhalif söylemi biçimlendiren de isyanın bu talepleri ve programı... Bu anlamda Türkiye’nin önünde iki temel program ve stratejinin çatışması var. Bir yanda düzenin tüm çürümüşlüğünün ve kokuşmuşluğunun ifadesi olan- Ensarcı zihniyet... Bu zihniyetin ülkeyi din devleti olmaya doğru yönelten, ülkenin kaynaklarını bu doğrultuda talan eden ve emekçileri yoksullaştıran siyasal İslam programı... Karşısında da ise Gezi’nin ilerici halk dinamiklerinin arkasında olduğu aydınlık bir gelecek arayışı var... Türkiye’nin geleceği için temel saflaşma budur... Ve forumlardan meclislere, meydanlardan ülkenin tüm mahalle ve sokaklarında halkın birleşik mücadele zeminlerinde oluşan, gelişen Haziran’a uzanan mücadele sonunda kazanacaktır... Gezi gelecektir!