Geçen haftaki yazıdan bir gün sonra küçük çaplı bir skandalla karşı karşıya kaldım.

Geçen haftaki yazıdan bir gün sonra küçük çaplı bir skandalla karşı karşıya kaldım. Aslına bakılırsa pek de küçük çaplı değildi. Anlatayım.
Pazartesi günü işteyken bir arkadaşımın uyarısıyla, medya haberleri yapan internet sitelerinin birinde şöyle bir başlık gördüm: ¨Birgün yazarı Eray Özer’den müthiş iddia: Melih Gökçek ortam dinlemesi yapıyor!¨
Başımdan aşağı kaynar sular döküldü. Tam o siteye bir açıklama göndermeye çalışırken başka bir arkadaşım geldi yanıma. ¨Oğlum sen ne yazdın!¨ dedi. O da başka bir sitede aynı haberi görmüş. Bunun üzerine google’da bir arama yapınca anladım ki, onlarca medya ve haber sitesi benim yazımı aynı başlıkla alıntılamış.
Hatırlıyorsanız geçen hafta yazıyı ¨Alaattin Metin gazeteci midir¨ diye bitirmiştim. Aslında Metin’e fazla yüklenmişim. En azından o Aziz Yıldırım’la konuşuyor, Yıldırım’ın ne istediğini anlıyor ve istenilenleri istenildiği gibi köşesine yazıyor. Bir de okuduğu şeyi asla ve kat’a anlamayan gazeteciler var. Yazımı okuyup, o yazıdan benim Gökçek’in ortam dinlemesi yaptığını iddia ettiğimi çıkaran arkadaş mesela. Aslında o arkadaş da gazetecilik mesleğinde bir merhale kaydetmiş sayılır. Tamam, okuduğunu anlamıyor ama en azından okuyor. Onun sitesine girdiği abuk haberi, yazıyı kesinlikle okumadan, olduğu gibi ve aynı başlıkla alıntılayan onlarca editöre ne demeli peki? Bir insan, mesleğinin asgari gereği olarak alıntıladığı bir haberin içeriğini okumaz mı? Vallahi tam bir haftadır bunu düşünüyorum.
Neyse ki benim o yazıda sadece Şekip Mosturoğlu’nun bir telefon kaydını alıntıladığımı, oradaki iddianın vahametini dile getirdiğimi ve Melih Gökçek’le ilgili böyle çarpıcı bir iddianın hiç gündeme gelmemesini sorguladığımı bizzat Melih Gökçek anlamış.
Gökçek adına Ankara Büyükşehir Belediyesi Basın Koordinatörü Avni Kavlak’tan oldukça nazik bir üslupla kaleme alınmış bir mail geldi. Avni Bey özetle Mosturoğlu’nun iddialarının ciddiye alınmayacak ¨deli saçması¨ iddialar olduğunu, bu nedenle açıklama yapma ihtiyacı bile duymadıklarını söylüyor. Ayrıca spor medyasının bu işin üzerine düşmemesini de yine iddiaların haber değeri bile taşıyamayacak kadar saçma olmasına bağlıyor.
Nazik üslubu için teşekkür ederim ama ben kendisine ne yazık ki katılmıyorum. Böylesi bir iddia normal şartlar altında dünyanın her yerinde haberdir. İddiayı dile getiren sokaktan geçen herhangi bir insan değil çünkü. Türkiye’nin en büyük kulüplerinden birinin yöneticisi, eski bir Futbol Federasyonu görevlisi ve mesleğinde iyi bir kariyere sahip bir avukat. Bir hukuk adamı. Bu nedenle spor medyasının normal şartlar altında Mosturoğlu’nun bu duyumu nereden aldığını, elinde delil olup olmadığını, iddianın dayandığı noktayı sorgulayan haberler yapması gerekirdi. Yapılmamasını hala tuhaf buluyorum.
Lakin bir yandan da ortalıkta bu kadar çok malzeme, ses kaydı, iddia dolaşırken tüm spor basınının birkaç dinleme kaydı yayınlamak dışında parmağını kıpırdatmamasını düşününce çok şaşırmıyor insan.

***
Geçen haftaki yazıya Fenerbahçeliler de tepki gösterdi. Tek tek yanıt verecek yerim ne yazık ki yok. Zaten tepkilerin hepsi hemen hemen aynı. Gökçek’le ilgili yazdıklarımı takdir ettikten sonra gazetelere yansıyan ses kayıtlarına dayanarak Aziz Yıldırım’ın çok da masum olmadığını söylememe kızıyorlar. ¨Sen hakim misin, savcı mısın¨ diyorlar. Arkadaşlar, elinizi vicdanınıza koyun. O kayıtlar size normal geliyor mu?  Tabii ki ne hakimim, ne de savcı. Ama çok şükür akıl sağlığım, izanım ve vicdanım yerinde. Okuduğumu da anlıyorum. Bu operasyonun ardında maillerinizde saydığınız onlarca neden yatıyor olabilir. Bunun haksızlık olduğuna inanıp tepkinizi dile getirmeniz de gayet meşrudur. Fakat Allah aşkına, o konuşmalar normal mi sizce? Sizin içinize başkanınızın böyle ilişkilerin içinde olması siniyor mu? Sizi o ifadeler rahatsız etmiyor mu? Aynı şekilde bir Beşiktaşlı, Serdar Adalı’nın söylediklerini kabullenebilir mi? Olacak iş mi? Yani bu operasyonun haksız olduğuna inanıyorsak Aziz Yıldırım veya bir başkasının en iyimser ifadeyle futbol etiğine sığmayacak sözlerini sineye mi çekmemiz gerekiyor? Böyle bir mantık olabilir mi? Yapmayın ne olur. Operasyonun şeklini eleştirirken ¨sizden¨ olanın hatalarını görmezden gelmeyin. Zira böyle yaparsanız daha az inandırıcı olursunuz.