Etliye sütlüye karışmayayım diyorum ama olmuyor.

Etliye sütlüye karışmayayım diyorum ama olmuyor. Gün geçmiyor ki, bu necip Türk medyasında birisi bir saçmalığın altına imza atmasın.

Efendim, olay şu: Geçenlerde Hakan Şükür TRT’de “Yönetici Murat Yalçındağ’dan ötürü  Galatasaray medyada çok eleştirilemiyor” demiş. Hakan’ın söyledikleriyle ilgilenmiyorum. Zaten spor yorumcusundan öte, geleceğin spordan sorumlu devlet bakanı gibi konuşuyor.

Benim derdim Ercan Güven’in Hakan’a verdiği cevapta yazdıklarında.

Önce size Ercan Güven’den bahsedeyim. Kendisi uzun süredir Milliyet gazetesinde yazar. Yılmaz Özdil’e benzeyen bir kalemi vardır.

Tıpkı Özdil gibi altı doldurulmamış, kof bir milliyetçilikle kaleme alınmış yazıları her yıl illa ki TSYD’den “En İyi Köşe Yazısı” ödülü filan alır. TSYD’nin bu ödüllerini de ayrıca tartışmak lazım aslında ya, o başka bir yazının konusu olsun. Ama şunu belirtmiş olayım, ödüller yeni belli oldu, en iyi yorum twitter’da Radikal’in eski yazarı Bener Onar’dan geldi: “Radikal’e yine ödül yok. Film çeksek Oscar’da daha çok şansımız olabilir. Çok çalışıp Talay Erker’den daha iyi olmaya çalışacağım!”

Güven, Hakan’a cevap yazısında önce Hakan’a “Sen kimsin, gazeteci misin, nasıl gazetecilere laf söylersin, özür dile” fırçasını atıyor, ardından sıralıyor: “Kardeşim, ne zannediyorsun burayı, bizleri?.. Başımızdakiler cemaat lideri mi? Bizler siyasi torpille mi köşe edindik? Emir kulu muyuz, mürit mi, dava neferi mi? Sen medyaya parti paraşütüyle indin, bilmezsin... Her ne kadar gol başına bir milyon almıyorsak da bizde de alın teri kutsaldır. Ne gazetelerin yöneticileri böyle işlere tenezzül eder, ne de alın teriyle yaşamış insanlar emir komuta ile kalem yontar.”

Ercan Bey sanırım başka bir ülkede yazı yazıyor. Zira sözünü ettiği ülke kesinlikle burası değil. Ben genç bir spor muhabiri olarak o medyanın içerisinde bulundum, deplasmanına gittim, yanlarında zaman geçirdim. Ve hayretler içerisinde kaldım. İnanamadım. Hem şaşırdım, hem utandım.

Kulüp başkanlarından maddi menfaat sağlayan spor yazarları ve muhabirleri olmadığını mı iddia ediyor Ercan Güven? Yöneticilerle gereksiz, sulu, laubali, seviyesiz bir ilişkiye giren muhabirlerin olmadığını mı söylüyor? Teknik direktörlerin “Benim şu takımın başına geçeceğimi yazsan da piyasa değerim artsa ya” diye aradığı editörler yok mu? Futbolcuların arabalarıyla Etiler turu atan muhabirlerin ülkesi değil mi burası? Avrupa kupalarında rakip takımın kadın yöneticisi hakkında bağıra bağıra en iğrenç cinsel fantezilerini hem de herkesin içinde anlatan spor yazarlarının olmadığını mı iddia ediyoruz?

Bunları asla eleştirmeyeceğiz, eleştirene “Höyt, sen kimsin bre!” diye kalem sallayacağız, kendimizi sütten çıkmış ak kaşık gibi yansıtacağız, sonra bütün ödülleri toplayacağız!

Ercan Bey kusura bakmasın, benim aklım buna yatmıyor.

Sakın bu yazıdan sonra bana “İsim ver” filan demeye kalkmasın. Yıllardır bu işin içinde birisi olarak kendisi de bu ve bunun gibi onlarca adamın bu meslekten ekmek yediğini biliyor.

Dürüst, namuslu, işinin hakkını  verenler yok mu? Tabii ki var. Attila Gökçe, Ahmet Çakır, Deniz Gökçe, Mehmet Demirkol, Uğur Vardan, Yiğiter Uluğ ve adını  sayamadığım onlarcasıyla birlikte çalışmaktan hep gurur duydum, hep duyacağım. Onlar bu mesleğin gururu insanlar.

Ama Ercan Güven Türk medyasında Murat Yalçındağ nedeniyle kimsenin sansür uygulamayacağına inanmamızı bekliyorsa, çok bekler. Hepimiz bal gibi biliyoruz Türkiye’de birileriyle maddi çıkar ilişkisi içerisine giren ve bunu yaptığı habere yansıtan gazeteciler olduğunu.

O yüzden Ercan Güven’e yanıtımdır, yüzlerce insanın meslek onurunu kurtaracaksak bu adamları bu meslekten temizleyeceğiz. İşe oradan başlayacağız. Yapamıyorsak meslek eleştirildiğinde boynumuzu büküp oturacağız. Eleştiren Hakan Şükür olsa bile...