Görüyorum ve inanıyorum ki Hükümet'in bu çılgınca saldırıları, bu bereketli toprakların yiğit, namuslu gazetecilerini susturamayacaktır

Erdem Gül ve Can Dündar'ın tutukluluğu 60. gününde...

ZİYA GÜL

Erdem Gül ve Can Dündar'ın tutukluluğu 60. Gününde...

Orta yerde ne iddianame, ne mahkeme...

Yani bu gazeteciler sorgusuz sualsiz 60 gündür demir parmaklıkların gerisinde!

Yetmezmiş gibi dosyaları üzerinde birde gizlilik kararı!

Dört kez aralıklı olarak sulh ceza mahkemelerine itirazları hep aynı gerekçelerle reddedildi.

erdem-gul-ve-can-dundar-in-tutuklulugu-60-gununde-106985-1.“Tutuklanma şartları devam etmektedir.”

Devam eden nedir?

Kaçma ihtimali mi?

Delilleri karartma ihtimali mi?

Yok yok! İnsanları kandırmayalım!

Böyle bir durum yok orta yerde.

Kaçma ihtimali olan insan kendi isteği ile gelir mi savcılığa?

Hangi delili karartacak bu insanlar.

Orta yerde yazdıkları haberden başka delil mi var?

Bakanlık, Hükümet Çevreleri sorulduğunda bunlar gazetecilik yaptıkları için tutuklanmamıştır. Diyorlar.

Ve ekliyorlar.

Biz prensip olarak gazetecilerin tutuksuz yargılanmasından yanayız. Diyerek soruyu geçiştirmektedirler.

Gel gör ki savcı gazetecinin tutuklanmasını isterken başka sevk maddeleri ortaya koyuyor.

Erdem ve Can da olduğu gibi;

Örgüte bilerek, isteyerek yardım.

Devletin gizli kalması gereken sırlarını açıklamak.

Casusluk.

Avukatları mahkeme tutanaklarına geçen savunmalarında “hukukun hiçe sayıldığı, tam bir hukuksuzluk örneği ile karşı karşıyayız.”diyorlar.

Halen cezaevlerinde 33 gazetecinin tutuklu bulunduğunu öğreniyoruz medyadan

Dünyanın hiçbir demokrasisinde haber yaptı diye gazeteciler cezaevine konulmaz.

Bu uygulama hukukun siyasallaşmasının bir sonucu olarak önümüze konulmuştur.

Yapılan sadece Erdem Gül ve Can Dündar'ı cezalandırmaktan öte halkın haber alma hakkına indirilmiş bir darbe olarak da ele alınmalıdır.

Gördüğümüz kadarı ile Hükümet basın özgürlüğüne hiç tahammül edemiyor.

Bir yanda kendine sadık bir medya korosu oluştururken diğer yandan muhalif yayınları susturma peşinde.

Muhalif yazarlara baskılar yetmezmiş gibi, ekonomik yaptırımları da artarda sıralıyor.

10 Ocak günü çalışan gazeteciler günü olarak anıldı. Hükümet ve kimi Belediyeler çalışan gazetecilerle yemek ve pikniklerde buluştu. Beşiktaş Belediyesi de…

Büyük kentlerimizde Basın İş'in öncülüğünde çalışan çalışmayan gazetecilerde basın özgürlüğüne yönelen saldırıları protesto ettiler.

Ve dediler ki biz, halen 7 bin gazetenin işsiz, 33 gazetecinin tutuklu olduğu, birçoğunun işaret parmağı tehdidini yaşadığı bu günü baskıları protesto günü olarak değerlendiriyoruz dediler.

Görüyorum ve inanıyorum ki Hükümet'in bu çılgınca saldırıları, bu bereketli toprakların yiğit, namuslu gazetecilerini susturamayacaktır.

Bu memleketin aydınlık geleceğine inanan laik, demokrat, aydın insanlarına düşen, muhalif basına omuz vermek onlarla dayanışma içerisinde olmaktır. Dayanışmanın ilk adımının her gün Cumhuriyet, BirGün ve diğer muhalif gazeteleri satın almak olacağını düşünüyorum.