Özür dilemenin iki boyutu var. İlkin özrü dileyene dönük ve ikincileyin de özür dilenene...

Özür dilemenin iki boyutu var. İlkin özrü dileyene dönük ve ikincileyin de özür dilenene. Bir özür dileme eylemi, hem özrü dileyenin düzeyini tanıtlar hem de özür dilenenlerin hayatına kattıklarıyla erdemli hale gelebilir.

İnsan ancak bireysel ahlakta belli bir olgunluk düzeyine erişebildiğinde gerçekten özür dileyebilme kapasitesine de ulaşır.

Çocuklar örneğin çok çabuk öğrenirler özür dilemeyi ama gerçek bir özür dileme değildir onlarınki. Çocuk özrü hatası ortaya çıkanın yakalanmışlık haliyle hissettiği utançtan öte değildir.

Utanma da zor durumda kalanın kendisini savunmak için büründüğü ruh halidir. Öyle ki karşısındakinde acıma duygularını alevlendirerek, sorumluluktan kurtulmayı amaçlar. O yüzden bardağı kırdığında kızaran yanaklarıyla, sesi titreyerek ‘özür dilerim anneciğim’ diyen çocuğa anne şefkatle ‘önemi yok evladım’ demek zorunda kalır.

Erdemli bir özür utanıldığı için değil eyleminin yol açtığı zararlar nedeniyle hissedilen suçlulukla dilenen özürdür. Bir başkasını örselemekten dolayı suçluluk hissedebilmek için birey ahlakına sahip olmak gerekir. Çünkü suçluluk duygusunu sadece bir vicdana sahip olabilenler yaşayabilir.

Öyleyse özür dilemenin ilk aktörü olan özrü dileyenin bir vicdana sahip olup olmaması özrün erdemli bir özür olup olmadığını belirleyecektir. Erdemli bir özür, dileyene yükümlülük getirir. O da tamir etme, onarma, yerine koyma yükümlülüğüdür.

İşte bu yükümlülük özrün ikinci aktörü olan, özür dilenene dönüktür. İşlenen kabahatten dolaysızca zarar görenin maruz kaldığı acının onarılması, erdemli bir özrün olmazsa olmazıdır.

Bu koşulların gerçekleşmediği özür dilemeler çocukca değillerse kibir özrüdürler ve dilenende hiçbir onarıcı etki yaratmazlar. Çünkü sadece dileyenin bencil stratejisinin aracı olmaktan başkaca bir anlamları yoktur.

Böyle oldukları için de kibir özürleri, özür dilenen de en az kabahat kadar yıkıcı etkide bulunur. Özür dilenen, özür eyleminin sadece özrü dileyenin bencil stratejisinin bir parçası olduğunu anlar ve bir kez daha yaralanır onulmazcasına.

Başbakan, Dersim katliamları için özür dilerken en başta o katliamlara maruz kalanları örselediğinin ayırtında bile değil. Hesapçı bir özür onun ki ve vicdansız bir hesapçılık olduğunun en önemli kanıtı da bizzat katliamlara maruz kalanları neredeyse suçlar bir dil kullanması.

Başbakan, Dersimlilere ‘sizi kesen’ CHP’ye hala oy vermeye nasıl devam edebiliyorsunuz demeye getiriyor. Acı çekenin acısını hiç anlamadığını, anlamaya da niyetinin olmadığını açığa vuruyor.

CHP’nin özür karşısındaki hali ise çocukca bir utançla savunmaya geçmekten öte değil. Oldu acı şeyler ama tarihsel koşullar vs vs vs abuklamalarından bir adım ileriye geçemeyen bir zavallılık. Tam da Dersimlilerden şefkat bekleyen bir utanma hali.

Sadece Dersimliler değil oysa bütün ülkenin erdemli bir özre ihtiyacı var. Hem de sadece Dersim için değil, bu topraklardaki devletin yaptığı tüm katliamlar nedeniyle olgun bir devlet gibi suçluluk duyarak özür dilemesine ve kabahat işlediklerinde açtığı yaraları onarmaya çabalamasına ihtiyacı var.

Mademki sözüm ona parlamenter demokrasi ile yönetiliyoruz. O demokrasinin Meclis’inde kurulacak bir özür komisyonu ve sonrasında çıkarılacak yasalarla özür dilenmesi gerekiyor. Erdemlice, suçluluk duyarak ve onarmaya hazır olunduğunu yasalarla kanıtlayarak dilenecek bir özür.

Şimdiki özürler bir yandan yaraları kanırtmaktan öte bir işe yaramazken öte yandan özür dilemenin bile içini boşaltarak ruhları daha da karartmaya, vicdanları köreltmeye neden oluyorlar. Ha bir de AKP ve CHP nin bu ülkenin acılarındaki sorumluluklarının ‘tencere dibin kara seninki benden kara’dan başka bir şey olmadığını kanıtlıyorlar.