Cumhurbaşkanı Erdoğan AKP ile 15 seçime girdi. İlk günden başlayarak bugüne taşıdığı ve kendince başarılı olduğu yöntemler oluşturdu. En sevdiği sözcük “açılım” oldu. Her seçimde mutlaka kutusu açılacak yeni bir konu bulurken Alevilik kısmını ise her zaman açık bıraktı.

Erdoğan 20 yıl sonra neden Cemevini ziyaret etti?
Fotoğraf: Depo Photos

Cumhurbaşkanı Erdoğan, saldırılara maruz kalan cemevleri ile ilgili önce bir açıklamada bulundu, ardından ziyarete gitti. Bu ziyaret Alevi örgütleri tarafından Erdoğan’ın seçim yatırımı olarak değerlendirildi ve tepki çekti. Bu suçlama çok haksız değildi ve kuşkusuz seçimle de ilgisi vardı. Nitekim Erdoğan, belediye başkanı olduğu günden itibaren her seçim öncesi mutlaka Alevilerle ilgili ya bir açıklama yaptı ya bir vaatte bulundu. Seçim haricinde ise meselenin yüzüne bile bakmadı.

15 SEÇİMDİR DEVAM

Erdoğan AKP döneminde 3 Kasım 2002’den başlayarak toplam 15 seçime girdi. Bu seçimlerin 6’si genel seçim, 4’ü yerel seçim, 3’ü halkoylaması ve 2’si de cumhurbaşkanlığı seçimi. Seçimlerin hepsi için ayrı bir beyanname hazırlandı. Kuşkusuz konjonktür bazı beyannamelerde etkili oldu ama hiç vazgeçmediği başlıklar çoğunlukta kaldı.

Bunlardan biri de konjonktüre göre renk değiştiren “açılım” kelimesi oldu. Öyle sihirli bir sözcük halinde kullanıldı ki bir anlamda her derde deva oldu. Kürt, Ermeni, demokrasi, AB, insan hakları ve tabi ki Alevi açılımı. Oy karşılığı olduğunu düşündüğü Kürt ve Alevi açılımı her seçim öncesi farklı tarzlarda mutlaka sahada yer aldı.

İLK SEÇİMDE DE VAR

Alevilik ve cemevleri AKP’nin ilk girdiği seçim olan 3 Kazım 2002 beyannamesinde de vardı. ‘Din ve mezhep özgürlüğü’ başlığı altında kendine yer bulan Alevilik, 2007’de yapılan erken seçimde de gündeme getirildi. 12 Eylül 2010 Referandumu öncesi başlatılan ve yaklaşık 2 yıl süren Alevi çalıştaylarının nasıl bir gürültü çıkardığını hepimiz hatırlıyoruz. Bazı dedelerin, Alevi aydınların AKP’ye desteği vekilliğine kadar uzandı. Yine hatırlanacağı gibi 2012 seçimleri aynı zamanda “İleri Demokrasi” vaadinin parlatıldığı dönemdi.

Erdoğan, 2012 seçimlerinde Alevi sorunun çözümünü hem milli birlik projesi hem de demokrasinin gereği olarak ifade ediyordu. Bu tanım 10 Ağustos 2014 Cumhurbaşkanlığı seçiminde de kendine yer buldu. Bugünlerde 6’lı masanın parçası olan Davutoğlu’nun başbakan olarak girdiği 7 Haziran 2015 seçimlerinde metnin içinde yer aldı.

24 Haziran 2018 seçimlerinde AKP’nin seçim beyannamesinde “Cemevleri, eğitim sisteminde sağlıklı bilgilendirme, üniversitelerde araştırma ve uygulama merkezleri oluşturma gibi çeşitli konularda Alevi kanaat önderleri ile diyalog içinde demokratik uzlaşı temelinde gerekli adımlar atılacak. Bu noktada, geleneksel irfan merkezleri ve cemevlerine hukuki statü tanınacak” deniyordu. Dikkat edin bir kez daha hukuki statü denildi.

AKP iktidarıyla 20 yıl geçti. 15 seçim gerçekleşti. Hepsinde var olan Alevi açılımıyla ilgili tek bir somut adım atılmadı. Alevi vatandaşlara uygulanan ayrımcı politikalar, zorunlu din dersi dayatması sürüyor. Cemevlerine ibadethane statüsü verilmedi. Daha iki ay öncesine kadar elektrik faturalarını “ticarethane” olarak ödüyorlardı.

Ve dahası 2 Temmuz’un katillerinin avukatları AKP’de bakanlığa kadar yükselmişken Erdoğan 20 yıl sonra neden cemevini ziyaret etti sorusu kuşkusuz haklı bir soru. Cumhurbaşkanı artık sözün bir kıymeti olmadığının farkında. Eyleme geçmek ve fotoğraf vermek zorunda. Yaşanan bunda ibaret.

KÜRT SEÇMENLE 13 YIL

Erdoğan Kürt sorunun çözümünü de benzer şekilde kadük haline getirdi. 7 Haziran 2015 seçim sonuçlarına kadar tüm kritik aşamalarda güç aldığı seçmen kitlesine vaatler sıraladı durdu. “Çözüm süreci” Başbakan Davutoğlu’nun seçim beyannamesine kadar girdi. Çözüm sürecinin sona ermesi, hendek operasyonları arkasından gelen HDP tutuklamaları Erdoğan’ın sadece Kürt siyaseti ile değil Kürt seçmenle de arasını açınca başka yollara yöneldi. Kürt siyasetiyle dolaylı ilişki, ABD üzerinden temas, Öcalan kartı gibi yollar Erdoğan’ın ajandasında. Nitekim 31 Mart 2019 yerel seçimlerinde Abdullah Öcalan’ın mesajı, Osman Öcalan’ın da kendisi televizyon ekranlarında boy gösterdi. Bugünlerde ise süreci “Edirne’deki İmralı’ya hesap verecek” cümleleriyle devam ettiriyor. 31 Mart yerel seçimlerine kadar belli oranda başarı olan yöntemin artık kimseyi ikna etme şansı kalmadı. Buna rağmen Erdoğan bildiği yöntemden dönmeyecektir. 20 yıldır alıştığı ve sonuç aldığını düşündüğü yöntimi bir kez daha devreye sokacak. Alıcısı olur mu? Hiç sanmam.

LİSTEDE NELER VAR?

Tüm seçimlerde gördük ki Erdoğan 20 yıl boyunca “seçimden önce yapılması gerekenler” listesi hazırlamış. Farklı zamanlarda farklı tonlarda ama aynı başlıklar her zaman devrede olmuş.

1 - ÖRGÜTÜ TOPLA: Her seçimden önce parti örgütlerinde geniş çaplı değişim ve birlik çağrıları eşlik eder. Vekil listeleri çalışmanın parçası haline dönüştürülür. Herkese “sıra bende” hissi yaşatılır.

2 - İLGİYİ ÜSTÜNE ÇEK: Gündemi mutlaka Erdoğan belirlemeli. İlgiyi üstüne çekecek hamle şart. Son düzlükte başka kimse konuşmayacak, görünmeyecek.

3 - DIŞ DÜŞMAN ŞART: Son 10 yılda İsrail, Rusya, Yunanistan, ABD ve Hollanda seçim dönemi düşmanlıktan nasibini aldı. Hatta bu konuda öyle ileri gidildi ki seçim gerilimi Hollanda sınırlarının kadar taşıdı.

4 - DİN ÇOK ÖNEMLİ: Elinde Kuranla miting meydanına çıkan bir isimden bahsediyoruz. Anlaşılan o ki bu dönemin popüler sloganı “kazanımlarımızı elimizden alacaklar “olacak.

5 - BAŞARI HİKAYESİ: İşin olmazsa olmazlarından. 20 yıllık iktidarının ana direği. Ve şuanda en zayıf olduğu bölge. Tüm ilgisini buraya vermiş durumda. Arayışı kısmı bir refah anı yakalamak. Olmazsa EYT, asgari ücret ve düşen enflasyonla idare edecek.

6 - CHP DÜŞMANLIĞI: Muhafazakar seçmen üzerinde hala geçer akçe olduğu düşünülüyor. Ne kadarlık bir etki yaratır göreceğiz.

Erdoğan sırası geldikçe bu başlıkları sırasıyla devreye sokacak. Ama bunların önüne mutlaka bir “açılım” yerleştirmek zorunda. Tercih edilecek açılım hem seçim programının hem de propagandanın yönünü belirleyecek.