Canlı yayında gündeme ilişkin açıklamalarda bulunan AKP'li Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, 3 doz aşı olduğunu açıkladı. Erdoğan, Yeni Anayasa çalışmaları, ABD Başkanı Biden'la ilişkiler ve Merkez Bankası'na kadar birçok konuda değerlendirmelerde bulundu.

Erdoğan: 3 doz aşı oldum

AKP Genel Başkanı ve Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, TRT canlı yayınında gazetecilerin sorularını yanıtladı. Koronavirüs salgınına ilişkin konuşan Erdoğan şu ana dek 3 doz aşı yaptırdığını açıkladı. Erdoğan, "Ben 3 aşımı oldum, bir de o üç aşıdan sonra bir de antikor yükseldi mi, yükselmedi mi bununla ilgili adımı attım. Hamdolsun 2160'ı yakaladım" diye konuştu.

Sosyal mesafe kuralına uyulması halinde maske kullanımı zorunluluğunun kaldırılabileceğini belirten Erdoğan, “Sosyal mesafe gündemimizde yerini koruduğu zaman arada mesafe konulması halinde maskeden de kurtulmak mümkün olur. 1,5 metreye dikkat edildiği zaman maskeden de kurtulmak mümkün ama sosyal mesafe şart. Bakanımız kısa bir süre sonra bununla ilgili açıklama yapacak. Şu şartlarda maskeyi de çıkarabiliriz diye. 1,5 metre gibi mesafeyi aramızda koruduğumuzda maskeyi çıkarabiliyoruz” ifadelerini kullandı.

Anayasa değişikliğiyle ilgili olarak MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli ile görüşeceğini dile getiren Erdoğan, “Anayasa çalışmamızı yapan ekiple bizim heyetimiz konuşacak bir değerlendirmemizi yapacağız 128 madde üzerinde. Bu çalışmayı yaptıktan sonra ilave edilmesi gereken çıkarılması gereken ne gibi maddeler vardır bunları konuşacağız. Tamam dediğimiz zaman da Devlet Beye de sunacağız. Cumhur İttifakı'nın bu ortak çalışmasıyla ne gibi eksikler var bunlara bakacağız. Ortaklaşa bir çalışmayı yürütelim istiyoruz” dedi.

'MERKEZ BANKASI PARASININ NEREYE GİTTİĞİ SORULUR MU?'

Merkez Bankası rezervlerinde kaybolduğu söylenene 128 milyar dolara ilişkin de konuşan Erdoğan, şunları söyledi:

"Bunlar diyorlar ya 128 milyar dolar nereye gitti. Merkez Bankası parasının nereye gittiği sorulur mu? Bu süreçte bir Van depremini, Bingöl depremini geçirdik değil mi? Hiç nereden bu harcamaları yaptınız diye soran oldu mu? Hiç soruyorlar mı ya? Maalesef sorma hakkını kendilerinde bulabiliyorlar ama bizim bütün, şunu unutmayın altyapısı olmayan bir ülkenin üst yapısı her zaman tehdit altındadır. Türkiye altyapısı çürük olan bir ülke konumunda. Altyapıya çok önem veriyoruz, vermeye de devam edeceğiz ki özgüvenle hayatımızı sürdürebilelim."

Erdoğan'ın açıklamalarından satır başları şöyle:

"Mâlum maske, mesafe, hijyen. Bu üç başlıkta sosyal mesafe önem arz ediyor. Sosyal mesafe gündemimizde yerini korursa arada mesafe korunması halinde maskeden de kaçabilmek, maskeden de kurtulmak mümkün olur. Bu da tabii baştan beri söylendiği gibi 1,5 metre idi. Buna dikkat edildiği zaman maskeden kurtulmak mümkün ama sosyal mesafe şart. Bakanımız kısa bir süre sonra bununla ilgili açıklamayı yapacak. 'Şu tarihten itibaren, şu, şu şartlarda sosyal mesafe dikkat edildiği takdirde maskeyi çıkarabiliriz' diye.

Arkadaşlarla toplantıda onu konuşuyoruz, 1,5 metreye dikkat ettiğimizde maskeyi çıkarabiliyoruz. Buna dikkat edilmediği takdirde maskeyi her zaman takıyoruz. Gerçekten yaş itibariyle yaşlı insanlarımız var, onlar da ciddi manada sıkılıyorlar. Onlara hak vermemek mümkün değil. Belki bundan dolayı yarın eleştiri alabilirim.

'HAMDOLSUN ANTİKORDA 2160'I YAKALADIM'

Şu anda 50 yaş 55 yaş üstüyle alakalı ciddi manada aşılarımız geliyor. Zaten 50-55 yaş üstüne de aşıyı yoğun bir şekilde yapmaya başlayacağız. Zaten ciddi manada bir korunma sürecinin tıbben de almış olacağız. Örneğin ben 3 aşımı oldum, bir de o üç aşıdan sonra bir de antikor yükseldi mi, yükselmedi mi bununla ilgili adımı attım. Hamdolsun 2160'ı yakaladım.

YENİ ANAYASA ÇALIŞMASI

Şimdi detaya girersem Cumhur İttifakı'ndaki ortağımıza yanlışlık yapmış olurum. Şu anda anayasa çalışmamızı yapan ekiple önce bizim heyetimiz oturup konuşacak. 128 madde üzerinde çalışmamızı yapacağız. Çıkarılması gereken, ilave edilmesi gereken ne gibi maddeler var, aramızda konuşacağız. Tamam dediğimiz anda ben de Devlet Bey de bunu şahsım ve heyetim olarak takdim edeceğiz. Devlet Bey'in bana göndermiş olduğu çalışmayı ayrıca mecz edeceğiz. Bu ortak çalışmaya ne gibi ilave yapabiliriz, ne gibi eksiklikler var, ne gibi çıkarımlarda bulunabiliriz, bu çalışmaları yapan arkadaşlarımızın içerisinde anayasa hukukuyla ilgisi olan arkadaşlarımız, sosyologlar, psikologlar, tarihçiler var. Efradını cami ağyarını mani bir çalışma ortaya çıksın. Onun için adeta Anayasa Bilim Kurulu oluşturmanın gayreti içinde olduk. Bu konuyla ilgili olarak da en geniş anlamda bir uzlaşı sağlayalım. Bunun neticesinde meydana gelen hazırlığımızı kalkıp Cumhur İttifakı'na bunu ulaştıralım. Biz en geniş anlamda uzlaşıyı sağlayamazsak Cumhur İttifakı olarak hazırlığımızı milletimizin takdirine sunmakta zaafa düşeriz.

'PARLAMENTER DEMOKRASİ BİZİM İÇİN MAZİ OLDU'

Millet İttifakı neyi neyle yapacak? Kimi kimle biraraya getirecek? Veya hazırlayacakları bir anayasa metni nasıl ortaya çıkacak bu düşündürücüdür. Bunların anayasa metni hazırlığında millilik bir defa olmayacak. Yerlilik; o da hiç olmayacak. Dağdaki PKK'lıyla mı milli bir anayasa yapacaksınız? O PKK'nın uzantılarıyla mı anayasa metni hazırlayacaksınız? Bu milletin anayasası dediğiniz zaman milli ve yerli boyutunun olması şarttır. Bu millet yerli ve milli anayasa ister, gayrimilli istemez. Bunu çalışmalar esnasında çok açık net görmek mümkün olacak. Çözüm süreci çalışmaları yaptığınız zaman bunların bazı uzantılarıyla çalışmalarda birarada gördük. Bunları gördük. Milletin derdiyle dertlenme gibi adımları var ya da yok, bunları gördük. Biz bunların yapacağı çalışmadan rahatsız değiliz. Varsın yapsınlar. Bir defa parlamenter demokrasi dendiği zaman artık parlamenter demokrasi bizim için, bu millet için mazi oldu. Sürekli koalisyonlarla içiçe ve sürekli zararlı olan dönemleri yaşadık biz. Halkımız ilk önce bizi yüzde 34 küsurla parlamentoya gönderdi. Tek başımıza iktidar olduk. Karşımızda sadece CHP vardı. CHP ile birlikte parlamentoda çalışmayı yaparken bizler gerçekten pozitif kararlar alabilirken, bütçede başarılı adımlar atarken, o dönemde bizler huzur içinde rahatlıkla süreci işlettik. Ondan sonra seçime geldik yine parlamenter demokrasiyle idik. Oy oranımız sürekli artıyordu. Şu andaki sistem yoktu. Bir sonraki seçim yine açık ara bizim lehimizdeydi. 4 parti oldu, açık ara yine önde olduk. Dendi ki, 'Türkiye gerçekten çok partili sistemden huzur bulamıyor'. Netice alınamıyor. Bunları yaşadık. Koalisyonlar dönemine dönmeyi milletimiz asla istemiyor. Kurtulduk bundan, tekra başımızı belaya sokmayın diyor. Bizler de milletimizden aldığımız vekaletle tekrar kararlı şekilde yaptığımız çalışmalar, milletimizin huzuruna çıkışımız, altyapı, üstyapı yatırımları, kişi başına milli gelir, gençliğe verdiğimiz önem, eğitim, adalet, sağlık, ulaşım, savunmada attığımız adımlarda Türkiye bir değişim yaşadı. 57 havalimanına çıktık. Bu Türkiye'nin refah düzeyinin yükseldiğinin alametiydi. Bunu çok partili dönemde yapmadık. Şu anda AK Parti iktidarıyla bu süreci devam ettirirken Cumhur İttifakı ile öyle bir sistem kuralım ki, gelişmiş olan ülkelerin kullandığı sistem ne ise onu kullanalım. Önce AK Parti ardından da Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi ile birlikte devlet idaresine istikrarı getirdi. Uluslararası alanda hızlı ve etkin kararlar alma kabiliyetini kazanmış olduk. Yeni sistem sayesinde son asrın en büyük sağlık krizi olan koronavirüs salgınında hızlı kararlar aldık. İstanbul'daki Atatürk Havalimanı'nın içinde 1008 odalı hastaneyi kurduk ki, uçak oraya inecek 5 dakikada orada hastaneye gelecek, ameliyathaneleri ile her şeyiyle mükemmel. Yine İstanbul Sancaktepe'de bir hastane yaptık. Bunlar 45 günde yapıldı.

BIDEN'A ERMENİ SOYKIRIMI TEPKİSİ: ARTIK BIKTIK YAHU

Ön hazırlıklarımızı yaptık, yapıyoruz. Kendisiyle yapacağımız görüşmede Türkiye ile ABD niye gerilim safhasında kendisine soracağız. Biz sizden önce Demokratlarla çalıştık. Bush'la, Obama ile çalıştık. Bunlarla böyle bir gerilimi yaşamadım. Ardından Cumhuriyetçi olarak sayın Trump'la çalıştım. Hiçbir gerilimi onunla da yaşamadık. Tam aksine çok rahattık. Ne yaparız, ne ederiz, şurada şöyle buluşuruz, bu şekilde yürüttük. Sayın Biden'la maalesef bu görüşme, buluşma trafiğimiz o kadar rahat olmadı. Şimdi Brüksel NATO zirvesinde biraraya geleceğiz. Bunları konuşacağız. Peki bu gerilimin sebebi ne? Bu da yine sözde Ermeni soykırımı. Artık bıktık yahu! Her 24 Nisan Amerika Ermenilerle ilgili ne diyecek? Senin bütün işin bitti de Ermenilerin avukatlığına sen mi soyunuyorsun? Bırakın tarihçiler, hukukçular, antropologlar çalışsın. Önümüze gelen tablo üzerinde siyasetçiler olarak üzerimize ne düşüyorsa onu yapalım. Şu anda ortada herhangi bir şey sözkonusu değil iken bunu gündeme getiriyorsunuz. Yıllar geçti Minsk Üçlüsü olarak Amerika, Rusya, Fransa bir Azerbaycan Ermenistan sorununu çözemediler. En sonunda Azerbaycan kendi göbeğini kendisi kesti. Burada da kalkıp hiç mi hiç alakası olmayan bir Türkiye'yi sen kalkıp da böyle bir konunun içerisine nasıl atarsın? Yapmak istediğin bir şey varsa NATO müttefikin olarak, ortağın olarak gel bu işin çalışmalarını yaptırtalım, ondan sonra konuşalım. Ama 'ben yaptım oldu' kalkıp sözde soykırım olarak önümüze atıyorsun, kendine göre karar veriyorsun. Senden önceki ABD'yi yönetenler bu işleri bilmiyor muydu? Onların hiçbirisi bu ifadeyi kullanmadı. Cumhuriyetçi de Demokrat da kullanmadı.

'MISIR İLE GÖRÜŞMELER GENİŞLEYEREK DEVAM ETTİ, EDİYOR'

Mısır bizim için dünün ülkesi değil. İstihbarat birimlerimiz, ardından dışişleri bakanlığı mensuplarımız arasında başlayan görüşmeler genişleyerek devam etti, halen devam ediyor. Bakanlarımızın görüşmeleri noktasında herhangi bir sıkıntımız söz konusu değil. TOBB muhataplarıyla görüşmelerini en ideal şekilde yapılmasının gereğini de hep kendilerine söyledik. Aynı durum Körfez ülkelerinin tamamı için geçerlidir. Bize bir adım atana biz koşarak gitmekte sakında görmeyiz. Yunanistan-Türkiye ilişkisiyle, Yunanistan-Mısır ilişkisiyle Türkiye-Mısır ilişkisini aynı şekilde tartmak doğru değildir.

'DENİZ SALYASI SORUNUNU İBB'YE BIRAKAMAYIZ'

Bu konuda bizim de yapmamız gereken işler var. Bütün belediyelerin özellikle Marmara'ya kıyı belediyelerin yapması gereken çok önemli işler var. Başta İstanbul Büyükşehir Belediyesi. Burada paslaşarak yapacağımız işler olabilir. Bir tarafta Ergene. Göreve geldiğimiz gündenbu yana temizlemek için çok çalışmalar yaptık. Ancak şimdi bir şeylere benziyor. Ne kadar benzerse benzesin kıyısında CHP'li belediyeler olduğu için oraların atık suyunu temizlemiyorlar. Müsilaj olayı kenardan kıyıdan oluşturulan bir şey değil. Oradaki atıkların kıyılara attığı şeyler var. Şu anda Çevre Şehircilik Bakanlığımızın, üniversitelerle ortak çalışmalar içerisine giriyorlar. Bunu Allah'ın izniyle çözeceğiz. Başka çaresi yok. Bunu İstanbul Belediyesi'ne bırakamayız. Antalya'da da var, Muğla'da da var. Bu ülkemizin sorunu. Kalkıp da 'şu belediyelerin sorunu' diyemeyiz, imkanları yetmeyebilir. Biz bu işin üstesinden geleceğiz.

'FAİZLERİ DÜŞÜRMEMİZ ŞART'

Bugün Merkez Bankası başkanımla görüştüm. Faizleri düşürmemiz şart. Faiz yükünü biz yatırımların üzerinden kaldırırsak, maliyetlerin üzerinden kaldırırsak, ondan sonra maliyet enflasyonunu tetikleyen faiz olduğu için orada da bir rahatlama dönemine girmiş olacağız. Bütün mesele maliyet enflasyonundan faiz yükünü kaldırmaktır.

'HAYVAN HAKLARI KONUSUNDA HASSASİYETİMİZİ KORUYACAĞIZ'

Bu yasayla ilgili olarak arkadaşlarımızın yoğun çalışması oldu. Bu işi bir yere kadar Özlem Hanım yürüttü. Tekirdağ Milletvekilimiz Mustafa Yel ile beraber yürüttüler. Şu anda iş Meclisimizde. Kanunlaşma aşamasında yürüyor. Zaman zaman televizyon ekranlarında öyle sahneler görülüyor ki, insan o zaman adeta yıkıma uğruyor. Mesela bizde 15-16 tane var. Gittiğimiz bir çok yerde bana hediye ediliyor. Ben tabii bu hayvanları ya birisine hediye edeceğim, ya da bakıma alacağım. Hediye ettiklerim oluyor, bakıma aldıklarımız oluyor. Evde oğlumun muhabbet kuşları var. Hayvanla olan ilişkimiz çok ileri derecede. Geçen hafta MYK'da konuyu görüştük. Süreci hızlandıralım dedik. İşi süratle devam ettiriyorlar. İnşallah başaracağız.Bizim Rümeysa kızımız var, o da bir alem. Akşam kedilerini gösteriyor bana. Onda da 3-4 tane kedi var. Tabii sevilmeyecek gibi değil. Bazen pitbullar ürkütüyor. Bizim öyle bir peygamberimiz var ki, yolda giderken köpek ölüsünü görüyor, sahabilerden birileri burnunu kapatıyor, peygamberimiz 'ah dişleri ne güzel' diyor. Büyük sahabe Ebu Hureyre, adı niye öyle. Kedilerin babası. Bizim hayvanlara olan yaklaşımımız çok çok farklı olması lazım. Hayvan hakları noktasındaki hassasiyetimizi koruyacağız."