Gezi Direnişi sırasında tek gözünü kaybeden Volkan Kesanbilici, sosyal medya paylaşımları gerekçe gösterilerek açılan "Cumhurbaşkanı'na hakaret" davasında beraat etti. Karara ilişkin gerekçeli kararda, "katil ve hırsız" ifadeleri "kaba eleştiri" sayıldı. Kararada, "Mağdur ve sanığın konumları karşılaştırıldığında mağdura yönelinebilecek yakın bir tehlike de söz konusu değildir. Siyasiler kendilerine yapılan övgülerden ne kadar hoşlanıyorlarsa, eleştirilere de o kadar hoşgörülü olmalılardır" denildi.

Erdoğan'a hakaret davasında "katil ve hırsız" ifadeleri kaba eleştiri sayıldı: Övgüden hoşlananlar, eleştiriye de hoşgörülü olmalı
Fotoğraf: AA

Gezi Direnişi sırasında plastik mermi ile tek gözünü kaybeden Volkan Kesanbilici hakkında, 2014-2015’teki sosyal medya paylaşımlarında, Cumhurbaşkanı’na, "katil ve hırsız" diyerek hakaret ettiği iddiasıyla açılan davada, mahkeme beraat kararı verdi. Kesanbilici hakkında verilen beraat kararının gerekçesinde, Anayasa değişikliğinden sonra Cumhurbaşkanlığı makamının ülkenin yaşamına doğrudan etki eden bir kurum haline geldiği anımsatıldı.

T24'ten Gökçer Tahincioğlu'nun haberine göre, kararda paylaşımların herhangi bir kişiye karşı yapılması halinde suç sayılma ihtimalinin yüksek olduğu ancak normal bir yurttaşın ülkedeki olumsuzlukları yok etme ve düzeltme gücünün bulunmadığı anımsatıldı. Paylaşımların 'kaba eleştiri' sayıldığı kararda, "Çünkü fiilen bir cumhurbaşkanın hırsızlık yapmayacağı ve insan öldürmeyeceği açıktır. Söylemde bir suça teşvik ya da nefret teması yoktur. Mağdura (cumhurbaşkanına) yönelebilecek yakın bir tehlike de söz konusu değildir. Siyasiler kendilerine yapılan övgülerden ne kadar hoşlanıyorlarsa, eleştirilere de o kadar hoşgörülü olmalılardır" denildi.

KESANBİLİCİ: PAYLAŞIMLARIM PROTESTO AMAÇLI

Kesanbilici, sosyal medya paylaşımları ile cumhurbaşkanına hakaret suçunu işlediği gerekçesiyle Bakırköy 15. Asliye Ceza Mahkemesi’nde açılan davada yaptığı savunmada daha önce de hakkında benzer davalar açıldığını, bu yüzden sosyal medyayı dikkatli kullandığını, suça konu ilk paylaşımları incelendiğinde, hakaret sayılan mesajlarının yabancı bir hacker grubuna yönelik olduğunun kolaylıkla anlaşılabileceğini söyledi.

Kesanbilici, plastik mermi ile gözünü kaybettiğini, açılan soruşturmada polislerin, "Biz emir kuluyuz" dediğini, bunu protesto etmek için, polisin yüzünü Erdoğan’ın yüzünü kolaj yaparak protesto amaçlı paylaştığını belirtti.

Kesanbilici, üçüncü paylaşımında ise internet erişim yasaklarını protesto ettiğini, DNS ayarları yerine sistemi değiştirmek gerektiğini, bütün bunların “katil, hırsız Erdoğan” paylaşımlarını engellemek için yapıldığını, bunu anlatmak için paylaşımlarda bulunduğunu söyledi.

SAVCILIK: HIRSIZ VE KATİL PAYLAŞIMLARINI BİLİNÇLİ YAPTI

Savcılık, buna karşılık, Kesanbilici’nin 2014 ve 2015’teki paylaşımlarında ısrarla Cumhurbaşkanı için, “katil ve hırsız” kelimelerini öne çıkarttığını, Erdoğan’ın resimlerini kullandığını, kasıtlı olarak 'cumhurbaşkanına hakaret' suçunu işlediğini savundu.,

'CUMHURBAŞKANLIĞI MAKAMI KİŞİLERİN YAŞAM BİÇİMİNE DOĞRUDAN ETKİ EDEN BİR KURUM HALİNE DÖNÜŞMÜŞTÜR'

Buna karşılık, Bakırköy 15. Asliye Ceza Mahkemesi, Kesanbilici’nin beraatine karar verdi. Kararın gerekçesinde, şu ifadelere yer verildi:

"Davaya katılan ülkemizin Cumhurbaşkanıdır. Anayasa değişikliğinden önce Cumhurbaşkanı sorumsuz ve etkisiz bir konumdaydı ancak anayasa değişikliğinden sonra Cumhurbaşkanlığı makamı sorumsuz olmakla birlikte ülkenin iç ve dış siyasetine, kişilerin yaşam biçimine doğrudan etki eden bir kurum haline dönüşmüştür. Verdiği olumlu ya da olumsuz kararlarla ülkemizin de ülkemizde yaşayan kişilerin yaşam şeklini belirlemektir. Sonuç olarak siyasi bir kişiliktir.

Sanığın yapmış olduğu paylaşımlar normal bir kişiye karşı yapılış olsa suç sayılma olasılığı ve hakaret kastı ile yapılma olasılığı yüksektir çünkü normal birinin ülkede yaşanan olumsuzlukları yok etme ve düzeltme gücü yoktur. AİHM Sözleşmesi'nin 10. Maddesinin 2.fıkrası ifade özgülüğünün ne şekilde sınırlanabileceğini açıkça yazmıştır. Nefret söylemi, suça teşvik, toprak bütünlüğü, kamu güvenliği veya suç işlenmesinin önlenmesi, genel ahlak , şöhret veya başkalarının hakları, gizli bilgilerin yayınlanmasının önlenmesi ve yargının tarafsızlığı hususlarında yapılacak ifade açıklamalarının haklı nedenlere dayandığı durumlarda ifade özgürlüğüne müdahale edilebileceği hususları düzenlemiştir.

Dosyamızdaki iddia şöhret veya başkalarının haklarına yönelik ifade özgürlüğü kapsamında yapılan hakaret iddiasıdır. İfade özgürlüğü, demokratik toplumun gelişmesi ve her bireyin kendi kişiliğini gerçekleştirmesinin temel koşulu olduğudur. İfade özgürlüğü AHİM sözleşmesinin 10.maddesini 2.fıkrası sınırları içerisinde sadece lehte olduğu kabul edilen veya zararsız veya ilgilenmeye değmez görülen haber ve düşüncelere değil, aynı zamanda aleyhe olan, çarpıcı gelen veya rahatsız eden haber ve düşüncelere de uygulanır. Bunlar demokratik toplumun olmazsa olmaz unsurları olan çoğulculuk, hoşgörü ve açık fikirliliğin gereğidir.

'SÖYLEMDE SUÇA TEŞVİK VEYA NEFRET TEMASI YOK'

Yapılan paylaşımlarda hakaret kastından çok, siyasi kişiliği ve siyasi gücü en üstte olan bir makamın sahibine yönelik ülke yönetimindeki yanlışları hatırlatma amacı güden aşkın ve kabaca yapılmış eleştiriler mevcuttur çünkü fiilen bir cumhurbaşkanın hırsızlık yapmayacağı ve insan öldürmeyeceği açıktır. Söylemde bir suça teşvik ya da nefret teması yoktur.

Mağdur ve sanığın konumları karşılaştırıldığında mağdura yönelinebilecek yakın bir tehlike de söz konusu değildir. Siyasiler kendilerine yapılan övgülerden ne kadar hoşlanıyorlarsa, eleştirilere de o kadar hoşgörülü olmalılardır. Siyasi konumda bulunan kişilerin kararları ve söylemleri kişilerin , sivil toplum kuruluşlarının ve aykırı görüşteki parti ve siyasi görüşlerine açık olmalıdır. Eleştirinin kaba olması AHİM sözleşmesinin 10/2 fıkrasında güvence altına alınan haklara karşı korunması gereken ölçüde bir hakaret değildir. İddia makamının suçun oluştuğuna ilişkin temel görüşünü aksine bu söylemin ağır eleştiri sınırları içerisinde kalması nedeniyle sanığın beraatine karar verilmesine dair mütalaaya aykırı şekilde hüküm tesis etmek gerekmiştir."