Diyanet’in Türk-İslam sentezinin hayata geçirilmesinde en belirleyici kurum olduğuna dikkat çeken Öker, “AKP iktidar, Erdoğan cumhurbaşkanı olduysa bunda en önemli etken Diyanet’tir” dedi

'Erdoğan cumhurbaşkanı olduysa Diyanet’e borçlular'

zeynokuray@hotmail.com

HDP ikinci bölge birinci sıra milletvekili adayı, Avrupa Alevi Birlikleri Konfederasyonu’nun (AABK) kurucu başkanı Turgut Öker, AKP tarafından suiistimal edilen HDP’nin seçim bildirgesinde yer alan Diyanet İşleri Başkanlığı’nın kapatılması konusunu BirGün’e değerlendirdi.

Diyanet’in Türk-İslam sentezinin, Türkçülüğün ve sömürünün esas alındığı devlet ideolojisinin hayata geçirilmesinde en belirleyici kurum olduğuna dikkat çeken Öker, “Bugün AKP bu ülkede iktidar olduysa, Tayyip Erdoğan gibi bir insan da cumhurbaşkanı olduysa bunda en önemli etkenin Diyanet İşleri Başkanlığı olduğuna inanlardanım” dedi. Öker, bunun çıkış yolunun Hamburg modelinde saklı olduğunu söyledi.

İNANÇ HEGEMONYASI VAR

Öker, HDP’nin Diyanet İşleri Başkanlığı kapatma konusuna da açıklık getirdi. Aleviler olarak baştan beri böyle bir taleplerinin olduğunu hatırlatan Öker, çünkü Diyanet  İşleri Başkanlığı’nın, Türk-İslam sentezinin, Türkçülüğün ve sömürünün esas alındığı devlet ideolojisinin hayata geçirilmesinde en belirleyici kurumlardan biri olduğunun altını çizdi. Diyanet’in bugüne kadar işlevi tekçiliğe ve bir inanç hegemonyasına dayandığını vurgulayan Öker, ülke bütçesinin ciddi bir oranının bu kurum aracılığıyla bir mezhebe yatırıldığını vurguladı.

MİSYONLARI DİNCİ TOPLUM

“Bugün AKP bu ülkede iktidar olduysa, Tayyip Erdoğan gibi bir insan da cumhurbaşkanı olduysa bunda en önemli etkenin Diyanet İşleri Başkanlığı olduğuna inanlardanım” diyen Öker, Diyanet İşleri Başkanlığı’nın asıl rolü dinsel ve dinci bir toplum yaratmak olduğunu kaydetti. Diyanet’in 130 bin kişilik imam kadrosu, yüz bini aşan cami ve şimdiye kadar 2 milyar dolar bütçesi olduğuna işaret eden Öker, “Yani 7-8 bakanlığın bütçesine eşit bir rakam bu. Bir ülkede insanların ödediği vergiler sadece bir inanca aktarılıyorsa, sonucunun böyle dinsel bir toplum olması kimseyi şaşırtmamalı. O nedenle Türkiye laik bir ülke olacaksa, Türkiye’de insanlar özgürce yaşayacaksa, bütün inançlar özgürce kendilerini ifade edecekse bunun yolu Diyanet İşleri Başkanlığı’nı kapatmaktan geçiyor” diye konuştu.

HAMBURG MODELİ ÖNERDİ

HDP’nin Diyanet İşleri Başkanlığı yerine önerdiği modeli, “Biz nasıl ki evrensel hukuku, evrensel yaşamı, evrensel kazanımları esas alıyorsak inanç açısından da evrensel modelleri esas alabiliriz” diyerek anlatan Öker, bunun gerçekleşmesi açısından Hamburg modelinin bunun gerçekleşmesi için iyi bir model olduğunu söyledi. Hamburg modelini, herkesin doya doya inançlarını yaşadığı, kimsenin kimseye inançlarından dolayı baskı yapmadığı bir model olarak anlatan Öker, “Biz bir arada yaşadığımıza göre, birbirimizin inançlarını tanımadan kaynaşamayız. Farlılıklarımızla bir arada yaşamamız için farklılarımızı bilmemiz lazım. Ancak birbirimizin farklılıklarını bilirsek, birbirine saygı duyan topluluklar yaratabiliriz” dedi. Bunun için inançlar arası bir diyalog platformuna ihtiyaç olduğunu belirten Öker, “Bu platformun devletten bağımsız, sadece sivil oluşumların yer aldığı, ülkemizde ne kadar farklı inançlara sahip insanlar varsa o inançların eşit koşullarda bir arada olacağı bir platforma ihtiyaç var” diye konuştu.

ZORUNLU DİN DERSİNE HAYIR

Zorunlu din derslerine de karşı olduklarını hatırlatan Öker, devletin asla bir dini diğerine dayatmaması gerektiğini söyledi.

Hamburg modelinin de böyle bir model olduğunu aktaran Öker, modelin işleyişini şöyle anlattı: “Aynı derste bütün inançlar öğretilir ve farklı inançlara mensup insanlar aynı sınıfta ders görür. Bir ay diyelim Hıristiyanlık öğretilir, 1 ay Müslümanlık, 1 ay Budizm. Çünkü insanlar bilinmeyene önyargılıdır, bilinmeyene kendini uzak tutar. Bu, örneğin dinler arası din bilgisi dersiyle yapılabilir. Kardeşlik tohumları ancak öyle atılabilir.”