15 termik santrala filtre takılmasının 2,5 yıl ertelenmesi, Erdoğan’ın genel başkan olduğu AKP ve “Çevrecilik milliyetçiliktir” sloganının sahibi MHP milletvekillerinin oylarıyla kabul edilip, ardından Cumhurbaşkanı Erdoğan tarafından veto edilince başlıktaki durum doğdu.

Hoş; AKP milletvekilleri önce coşkuyla “Evet” dedikleri düzenlemenin vetosunu da coşkuyla alkışlayarak başlıktaki karşıtlığı ortadan kaldırdılar!

Haydi, kaldırmış olsunlar, ama bu karşıtlık bir kez ortaya çıktı ve TBMM salonundan sosyal medya ortamlarına kadar her yerde tartışılmaya başlandı.

Yasanın bugün, filtre takılmasının ertelenmesini içeren düzenleme çıkarılmış olarak yine genel kurula gelmesi ve AKP’li vekillerin ilk oylarının tam tersi oylarıyla kabul edilmesi bekleniyor.

Ne olduysa oldu, iyi ki Erdoğan veto etti, halk sağlığı ve çevre açısından hayırlı oldu.

Ancak, başlıktaki karşıtlığa dair “açıklamalar” izlenmeye değer. AKP ve MHP, keskin dönüşlerini es geçip; “Kuvvetler ayrılığı diyordunuz, işte kuvvetler ayrılığı. Yaşasın cumhurbaşkanı” diyerek muhalefetin salvolarını savuşturmaya çalışıyor.

Muhalefet, “Bu dönüşü hiçbir siyaset bilimci açıklayamaz, psikiyatri belki” diyerek başlıktaki karşıtlığı keyifle kanırtıyor.

Bir de; “Erdoğan aslında bu işe karşıydı da birileri kandırdı” diyen, “Erdoğan iyi de çevresi kötü” diye özetlenebilecek açıklamalar var.

Bu “açıklamalar” doğruysa, AKP-Erdoğan ilişkisine dair şimdiye kadar söylediğimiz her şey yanlış demektir. AKP’de Erdoğan’ın onayı olamadan hiçbir şey yapılamayacağı, Erdoğan’ın gücünün partisi üzerindeki tartışmasız kontrolünden geldiği gibi defalarca doğrulanmış tezi çöpe atmak gerekir.

Bazen anlamakta zorlandığımız ve yanıtını çok uzaklarda aradığımız durumların son derece basit ve yakın bir açıklaması vardır.

Türkiye’de çevre duyarlılığı ve mücadelesi bütün siyasal örgütlenmelerin üzerine çıkan bir boyuta yükseldi, toplumsal muhalefetin motoru haline geldi. Siyasetin bu duyarlılıktan kaynaklanan baskılara direnmesi zorlaştı.

Yani; bu filtreler konusunda da, siyasal maliyetinin ağır olacağını gören Cumhurbaşkanı Erdoğan, son anda genel başkanı olduğu partinin attığı adıma karşı çıkmaya karar vermiş olabilir.

Termik santralların bacalarından çevreye zehir salındığı ve bunun ölümcül sonuçları olduğu konusunda meslek odaları ve sivil toplum kuruluşları güçlü bir duyarlılık yaratmıştı.

1956’dan 2000 yılına kadar 33 termik santral yapmışız. Hepsi de devlet tarafından yapılan bu santrallerden ikisine, 1997 ve 98’de, yapılırken baca filtresi takılmış. 5’i hariç tümü özelleştirilen santrallerin özelleştirme koşulları arasında filtre şartı olmasına karşın, konu hep geçiştirilmiş. Bugün 21 santralde baca filtresi yok ve filtre maliyetinden kaçan şirketler, kentlerimizdeki hava kirliliği AB standardı olan 50 partikül maddeden (PM) çok yüksek olmasına karşın (ortalama 97 PM) bu yaşamsal konuyu geciktirme çabasındalar.

Tekrar başlığa dönersek, bu karşıtlığı yalnızca AKP ve Erdoğanısından tartışmak da haksızlık olur. Konu bunca yaşamsal olduğu ve toplumsal muhalefet de çevre duyarlılığı üzerinden yükseldiği halde, muhalefetin performansı hiç iç açıcı değil.

600 kişilik Meclis’te bugün 589 milletvekili var; 290 AKP, 136 CHP, 61 HDP, 49 MHP, 39 İyi Parti, 2 SP, 2 TİP, 1 DP, 1 BBP ve 5 Bağımsız. Bu tablo, “AKP+MHP oylarıyla geçti” denilen yasaya “Hayır” oyu verecek 240 milletvekili olduğunu da gösteriyor.

Oysa yasa, 217’ye karşı 36 ret oyuyla geçti. O 36 oyu da; 26 CHP’li, 6 İyi Partili ve 4 HDP’liye paylaştırıp, muhalefetin çevre duyarlılığı ve “mücadelesi”ni de sorgulamak gerek!