Şüphesiz Türkiye faşizme aşinaydı. Ancak faşizmin ‘İslami’ olanıyla 2002 yılında tanıştı. Siyasal İslam ve faşizm yan yana gelince ülke, toplum hallaç pamuğu gibi atıldı.

En iyi anlatımı ikiyüzlülüktür…

Esma’ya ağlarken Berkin Elvan’ın annesini yuhalatmaktır. ‘Başörtüsü’ diye bitmek bilmeyen mağduriyet plağını dinletirken Dolmabahçe’den kadınların etek boyunu kesmektir. Seçimden önce milliyetçi oyları toparlamak için Avrupa’ya ayar verip iş bitince ayar yemeye meyilli olmaktır.

Model bir yandan karmaşık, bir yandan basittir…

AKP’nin sistemi; peyniri eksik tartıp Cuma’ya giden, Cuma’yı da şan olsun diye sokağa taşanların arasında kılarken yan gözle kadınları kesen ‘bakkal Mehmet Efendi’ sistemidir…

Uydurulmuş ‘ahlak’ kavramıyla ahlaksızlığın dayatması, karşı çıkana topyekûn savaş açılması! Aslında sistemsiz, bütünden kopuk ve ne olduğu belirsiz bir çöküntüdür.

18 maddelik anayasa paketini bile anlatamamaları bu yüzdendir.

Yeni anayasa nedir?

‘Tek bayrak, tek millet, tek devlet!’

Herkesin bildiği cevabı ise açıktır.

‘Öyle kusursuz günahlar işledik ki, bunların üzerini ancak tek adama dayalı otoriter bir rejimle kapatabiliriz. Çok çaldık elhamdülillah, çok insana kıydık, seçmeni avucumuzda tutmak için Suriye’de silah, seçim meydanında canlı bomba, Cizre’de benzin olduk!’

Türkiye’de devlet, kurumlar ve bir bütün olarak sistem çöktü… İslami faşizm bile tek adama hizmet eden bir araç haline dönüştü. Türkiye’yi tam olarak ‘korku’ yönetiyor. Tek kişinin ve ona günahlarından bağlı olanların korkuları…

4 yılın ardından Gezi’nin hayaleti dolaşıyor. İlham veren Tekel işçileri gülümsüyor. 16 Nisan’da kazandıklarını zannedenlerin karşılarına ‘hayır bitmedi’ diyen geniş bir set çıkıyor. İki akademisyenin açlığı, bir babanın evladına ait kemikleri korkutuyor. Gezi’den Yüksel Caddesi’ne direniş sürüyor.

Önce riyakâr bir sistem inşa etmeye çalıştılar. Onu bile beceremeyip ellerine yüzlerine bulaştırdılar. Darbelerle ödeşip geçmişle yüzleşmek masalıyla uzun bir iktidar yürüyüşüne kalkıştılar. Geldiğimiz noktada; sorgulanan bir darbe, 15 yıllık büyük suçlar var.

Bir kısırdöngünün içindeyiz. OHAL ile ülke yönetmek, herkesi susturup yola devam etmek üzerine şekillenen bir plan. Tutması mümkün değil.

Erdoğan da bunu derinlerde hissediyor. Çığırından çıkan baskının, adaletsizliğin, vicdansızlığın nedeni bu! Korktukça sindirmeye çalışıyor, sopa gösterdikçe korkuyor.

Biliyor… Hiçbir zaman mutlak bir zafer kazanamayacak, tek adam olamayacak, toplumun yarısı kendisine saygı duymayacak… Asla korkularından sıyrılamayacak.

Gezi’nin ruhu…

Biliyor; bir formül, bir yol arıyor.