Adam, iki oğlunu da askere göndermiyor; ama, bu ülkenin bütün çocuklarını ölüme göndermek için her şeyi yapıyor.

Erdoğan’dan bahsediyorum.

Bizim çocuklarımız ölsün, seninkiler arabayla çarpıp insan (Sevim Tanürek) öldürsün.
Adam, hiç utanmadan ‘BOP’ eş-başkanıyım diyor: Irak’ta öldürülen 2 milyon insanın eş-sorumlu.
Irak’ta ‘eş’ sorumlu; ama, Suriye’de baş sorumlu, hem de 200 bini aşkın ölü ve de 2 milyonu Türkiye’de 10 milyon sığınmacının baş sorumlusu.

Suriye’deki toplumsal hareketler iç savaşa dönüşsün diye her şeyi yaptılar. Sığınmacıları teşvik ettiler, size neler neler sağlayacğı diye; sayıları 5 bine ulaşınca bayram ettiler; bunlar daha da artsın diye Angelina Jolie’yi getirtip festival düzenlediler; Suriye’den atılan bir mermi bizim buradan bir evin duvarına deydi bahanesiyle ‘NATO artık müdahil olmalı’ diye ayağa kalktılar: En az beş yıl önce ne güzel söyleyip yazmıştım Davutoğlu hakkında “Alperen ocaklarına üye olmayı bile bir yerleri yemeyi yememiş ödleklerin ördeği bir Nizam-ı Alemciyi, birkaç kelime yabancı dil biliyor diye, uluslararası ilişkiler dehası” ilân ediyorlar diye.

“Adam, zekasız” diyeceğim; ama, yine zekasız bazı feministler ürkütüyor beni: ‘adam’ kelimesini kullanmayıp, ‘insan’ diyecekmişiz; ‘adam’ cinsiyetçi bir kelimeymiş. Hemen aklımıza sevgili/rahmetli Cemil Meriç ve de onun “yabancı dil, insanın kendi zihnine tuttuğu aynadır” sözü: Güle güle uyusun ve de ‘rahmet’ diye bir şey varsa bol bol ona gitsin.

Batı dillerinde bizdeki ‘insan, adam, herif’in tek bir karşılığı vardır: ‘Homme, uomo, man, mann…: Bu da onların dilsel fakirliği. Bir anne, 20 yaşına gelmiş kızına, “bak bu yaşına geldin, hâlâ adam olamadın” der ve de bunu derken kast ettiği kesinlikle “bu yaşına geldin hâlâ hayaların ve pipin oluşmadı ve de sakalların çıkmadı” değildir.

Erdoğan, Irak’taki cinayetlerin eş sorumlusu, BOP’un –kendi ifade ve iddiasına göre- eş-başkanı olarak; yani, en az 2 milyon insanın eş-katili. Ancak, elemanımıza ‘eş’lik yetmiyor; illaki ‘baş’ olacak: Suriye’deki iç savaşın baş sorumlusu.

Şimdi de, bizi doğrudan savaşa sokmaya çalışıyor; ki, bu aslında, savaşı içimize sokma girişimi: IŞİD’e karşı savaşacağım ayaklarına Kürtlere ve Alevîlere karşı savaş açmaya yöneliyor: Bu, gerçekte bir iç-savaş çıkartma melûnluğu.

Erdoğan’ın tek derdi, kendi ‘tek adam’lığını tesis etmek. Kendisi ve kendisiyle birlikte, kendi doğup büyüdüğü ve yaşadığı toprakları alçak, cani, vahşî ve meczup siyasal dincilere karşı savaşan kahraman yurtseverlerleri terörist ilân edenler, doğrudan doğruya kandan beslenen vampirlerdir.
‘Paralelci’ ilân edip yok etmeye soyunduğu yaratıklar, kendisiyle aynı soydan olup, insan sağlığına en fazla zarar veren unsurlardır: Kubilay’ın kafasını kesenler, çiğ çiğ insan yüreği/ciğeri yiyenler, Madımak’ta insan yakan ve de bu canilerin davası ‘zaman aşımı’ndan düştüğünde “milletimize hayırlı olsun” diyenler, birbirlerinden daha az cani ve iğrenç değillerdir; ki, AKP ve Erdoğan, doğrudan doğruya IŞİD’tir; tabiî, kadınlara kahkaha atmayı bile yasaklamaya kalkan pislik de dahil olmak üzere...