Erdoğan hem HDP’ye hem de eşcinsellere çatarak bir taşla iki kuş vuruyor. Bu yazıyı Anayasa Mahkemesi’nin, imam nikâhı kıymak için önce resmi nikâh kıyma şartını kaldırdığını göz önünde tutarak okuyun…

Erdoğan’ın eşcinsellerle derdi ne?

Koyu Katolik İrlanda’da halk oylamasında eşcinsel evliliğinin ezici bir çoğunlukla kabul edilmesi Avrupa’da sadece küçük bir ülkede olup biten bir “aykırılık” olarak değerlendirilmiyor. İrlanda halk oylaması sonucu, bir süredir Avrupa üzerinde dolaşan eşcinsel evlilik hayaletinin artık hayalet olmaktan çıkıp bütün kıtayı temelden sarsan bir kasırgaya dönüştüğünü gösteriyor.

Eşcinsel evliliğini İrlanda’da Katolik halkın istemesi, din değerlerinin Avrupa’nın koyu Katolik ülkesinde bile gerçek hayattan ne kadar uzak olduğunu gösterdiği için öncelikle Vatikan’ı şok etti. İkincisi, eşcinsel evlilik fikri ya da pratiği muhafazakâr değerlerin ya da tutucu düzeninin temel yapı taşı olan aileyi temelden sarstığı için Avrupalı muhafazakar partileri huzursuz ediyor. Avrupa’da hemen bütün ülkelerde kabul edilen eşcinsel evliliğinin en önemli genel sonucu ise, din dışı seküler hayatın din kurallarını tamamen kamusal alandan da özel hayattan da silmiş olması. Eşcinsel evliliğinin en koyu dindar ülkede, İrlanda’da, halk oylamasında kabul edilmesi dini tabulara vurulan en son darbe oldu. Zaten dinin yasakladığı birçok pratiğin Avrupa’da, hem de inançlı Katolikler arasında bile artık hiç uygulanmadığını düşünecek olursak son tabunun yıkılması zaten beklenen bir şeydi. Ancak yıkılmamak için direnmesi uzun sürdü.

Örneğin evlilik öncesi seks, doğum kontrolü, boşanma, boşanma sonrası tekrar evlenme gibi günlük hayatı belirlemeye yönelik Katolik din kuralları çok uzun bir süredir dini pratiği bulunan Katolikler arasında bile uygulanmıyor. Avrupalı Katolik için nasıl ki evlilik öncesi seks kabul edilebilir bir şey ise, iki eşcinsel insanının evliliği de pratikte aynen kabul edilebilir bir şey. Avrupa fikrinin buraya gelmesinin en önemli nedeni elbette, herkesi yasa önünde eşit gören, din dışı, seküler hayatın kabul edilmiş olması. Yani, seküler aydınlanma ve dinde reformlardan bu yana Avrupa düşüncesi, dini dogmaların belirlediği bütün kuralları yavaş yavaş günlük hayattan attı. Dinin ve ahlakın belirlemediği seküler hukuk, özgür birey - insanın oluşması için en önemli dayanak oluşturdu.

KLASİK AİLE DEĞİŞİYOR
Eşcinsellerin evlenememesi ise, dini dogmanın çekildiği son kaleydi. Tarih boyunca insanlık önce, herkese eşit haklar vaat eden “kadın erkek nikâhı” sonra herkesin eşit ve özgür insan olarak yaşama hakkına saygı için “boşanma” şimdi de “isteyen herkese evlilik” hakkı mücadelesi verdi ve kazandı. Avrupa’da “herkese boşanma” hakkı kazanılması kadar önemli bir süreç yaşanıyor: Herkese evlilik hakkı! Herkese “boşanma hakkı” nasıl “kadın erkek eşitliği” anlamına geliyorsa, şimdi herkese evlenme hakkı da “herkesin birbiriyle eşit olması ve insanının kendi koyduğu kurallara uyma özgürlüğü” anlamına geliyor. Herkese evlenme hakkı ne kadar ilericiyse, herkese boşanma hakkı ondan çok daha ilericiydi. Şimdiki hak ise, dini hegemonyaya vurulmuş son darbe. Örneğin İrlanda’da, 1995 yılına kadar boşanma yasaktı. 1995 yılındaki halk oylamasında da boşanma isteyenler yüzde 50,3 gibi çok küçük bir oranla başarılı oldu.

erdogan-in-escinsellerle-derdi-ne-48648-1.

Bütün bu gelişmelerin en önemli pratik sonucu ise, Avrupa’da yeni bir ailenin yaratılması yani klasik ve kutsal ailenin yıkılması olacak. Eşcinsel evliliğinin seküler hukuka girmesiyle yeni ailede artık kadın ve erkek rolü olmayacak, her iki rol de eşitlenecek… Avrupa’nın demokratikleştirilmesi, yeni bir demokrasi pradigmasının oluşturulması bu eşitlik fikri ve pratiğiyle bir adım daha ileri gitmiş olacak. Eşcinsel evliliği ya da eşcinsel haklarının kazanımını, sadece Avrupalı bir fenomen olarak görmek mümkün değil. Ancak bu kazanımın Avrupa’da yoğunlaşması şüphesiz bütün Avrupa’yı daha da demokratikleştirecek. Çünkü ailenin demokratikleştirilmesi, aile bütün bunların çekirdeğini oluşturduğuna göre, toplumun, devletin ve sistemin demokratikleştirilmesi anlamına geliyor. Belki de Erdoğan’ın durup durup HDP’ye “bunlar eşcinsel aday çıkardılar” diye sataşmasının altında bu muhafazakâr korkular var.

Eşcinsel evliliği, eşcinsellere getirdiklerinin ötesinde kadın-erkek ve çocuktan oluşan “aile”yi “mutlaklıktan” çıkarıyor ve yeniden tanımlıyor. Bazı ülkelerin okul ders kitaplarındaki aile tanımı artık böyle oluşmuyor.

İrlanda halkının eşcinsel evliliğine evet demesi, zaten toplumun eşcinsel evliliği kabul ettiğini, dinin, siyasetin ve hukukun topluma rağmen var olamayacağını gösteriyor. Aslında bu tezin iki büyük Avrupa ülkesinde de doğrulandığını görmemiz mümkün. İngiltere’de sosyal demokratların savunduğu eşcinsel evliliğine iktidardaki muhafazakârlar da büyük oranda evet dedi. İngiltere Başbakanı David Cameron partisinin bir bölümüne rağmen eşcinsel evliliğini savundu. Fransa’da ise, eşcinsel evliliği sosyal demokratlarla sosyalist solun seçim vaadiydi. Fransa sosyal demokratları, komünistlerin, sosyalist solun ve yeşillerin de desteğini alarak, sokağa çıkan dinci ve muhafazakârlara karşı seçim vaadini tuttu.

Almanya’da ise, toplumun çoktan kabul ettiği bir durumu, muhafazakâr hükümet değil hukuk düzenlemiş oldu. Almanya Anayasa Mahkemesi eşcinsel evliliğine izin vermeyen ancak pratikte neredeyse evlilik gibi işleyen “kayıtlı birliktelik” durumunu evlat edinme hakkını genişleterek daha da evliliğe yaklaştırdı. Almanya Anayasa Mahkemesi eşcinsel çiftlerin çocuk evlat edinmesini kolaylaştıran bir karar alarak tek başına yaşarken çocuk evlat edinen bir eşcinselin daha sonra kayıtlı birliktelik yaşamaya başladığı partnerinin de aynı çocuğu evlat edinmesine izin verildi.

Avrupa’da ya da herhangi bir demokratik ülkede dini ideoloji ya da dini dogma ile hayatın gerçekleri arasındaki açı ne zaman açılsa, sorunu dogmanın düzenlenmesi değil, hayata göre kuralların konması prensibi belirliyor. Vatikan, İrlanda halk oylaması sonucunu, “insanlığın çöküşü” olarak nitelendirdi ama İrlanda kilisesine “eşcinsel evliliklere dini tören yapılmayacak” emri de veremedi. Gerçeklik ideolojiden her zaman daha önemliyse, gerçeklik dini ideolojiden de her zaman daha önemli. Ayrıca, günlük yaşam dini dogmaya göre belirlenmediği gibi, insanın vicdanının ya da “bilinçli vicdan” taşıyan insanının, neye inanıp neye inanmayacağına da kimse karışamıyor.

Dünyada eşcinsel evliliği şu ya da bu biçimiyle tanıyan 20 ülke bulunuyor. Bunların içinde hiçbir İslam ülkesi bulunmadığı gibi İslam ülkelerinin hepsinde Türkiye hariç eşcinsel ilişkiye hapis hatta ölüm cezası veren ülkeler bulunuyor. Erdoğan bugün Çin ve bazı Afrika ülkeleri gibi olan Türkiye’nin durumunu herhalde önümüzdeki dönemde Suudi Arabistan veya Mısır’ın durumuna çevirmeyi göze almış olmalı ki sürekli HDP’nin eşcinsel adayıyla uğraşıyor. Asıl derdi, din elden gidiyor!